Kültür-Sanat |
Halep’in taş evleri dantel gibi işleniyor |
SURİYE’NİN Halep şehri, Türkiye’de ticaret merkezi olarak bilinse de Orta Doğu ülkelerinde taş işçiliği konusunda geniş bir üne sahip. Halep’i ziyaret edenler, ünlü taş villaların yanı sıra taş işçiliğinin örneklerini cami, apartman ve kamu binalarında görebiliyor. Halk arasında Halep taşı veya sarı taş olarak bilinen ve Halep yakınlarındaki taş ocaklarından çıkarılan taşlardan inşa edilen evler, süslemeleri ile dikkati çekiyor. Çok katlı taş evler, villalar sahibinin isteğine göre yapılıyor. Bazı evler, Arap mimarisine uygun dikdörtgen yapısı ve kubbeleri ile dikkati çekerken, batı mimarisi esas alınarak inşa edilmiş yüksek ve çok sayıda sütunun kullanıldığı evler de bulunuyor. Halep taşı evin kaba inşaatının yanı sıra dış cephe süslemelerinde de kullanılıyor. İnce işçilikle üzüm ve yaprak gibi desenlerin yanı sıra doğuya özgü hilâl, yıldız veya çiçek motifleri şeklinde işlenen taşlar, dış cepheleri ve balkonları süslüyor. 22 yıllık taş ustası Ahmet Hindavi, bazı villalarda duvar tablosu yerine villa sahibinin istediği desenin taşlara işlendiğini ve duvarlara yerleştirildiğini söylüyor. “Taş işçiliğinin çok zor ve dikkat gerektiren bir iş olduğunu” vurgulayan Hindavi, “Taşa şekil vermek zordur. Zahmetlidir. Taşı ve taşa şekil vermeyi sevmeniz gerekiyor” diyor. Hindavi, Halep’te inşa edilen taş ev ve villaların Arap ülkelerine ihraç edilenlerin yanında çok sade kaldığını söylüyor. Hindavi, Kuveyt, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden gelen siparişler için dekoratif amaçlı hazırlanan taş duvar veya zemin süslemelerinin altın ve mermer gibi malzemelerle birleştirildiğini anlatıyor.
BİR VİLLA İÇİN BİNLERCE PARÇA TAŞ İŞLENİYOR Taş işleme atölyesi bulunan 25 yıllık taş ustası Mustafa Halebi ise taş villa inşaatının çok pahalı olduğunu ve çoğunlukla Arap ülkelerinden gelen siparişler üzerine çalıştıklarını belirtiyor. Siparişte istenen villanın birçok bölümünün Halep’teki taş işleme atölyelerinde hazırlandığını anlatan Halebi, “Siparişi aldıktan sonra parçalar halinde hazırlıyoruz. 4 metre yüksekliğindeki bir sütunu 4 parça halinde hazırlayıp istenen deseni, süslemeyi yapıyoruz. Bütün parçalar hazırlandıktan sonra numaralandırılıyor ve sipariş verilen ülkede parçalar bir araya getiriliyor” diyor. Halebi villanın büyüklüğü, oda sayısı ve süslenmiş kısmın oranına göre, bir villa için binlerce parça hazırlandığını kaydediyor. Halebi, ev içinde kullanılmak üzere koltuk, masa, fıskiye, gömme dolap, şömine gibi eşyaları da taştan hazırladıklarını ve süslemesini el işçiliği ile yaptıklarını söylüyor. Halep içinde, orta düzeyde bir villanın inşaatı yaklaşık 500 bin dolara mal olurken, işleme ve süslemesi ile kullanılan taşın özellikleri maliyeti birkaç milyon dolara yükseltebiliyor.
SUPHİ’Yİ VAZGEÇİREMEDİK 13 yaşındaki Suphi Halebi taş işçiliğine merak salmış usta adaylarından biri ve aynı zamanda Mustafa Halebi’nin yeğeni. Mustafa Halebi, yeğenini vazgeçirmek için zor işleri verdiklerini ancak Suphi’yi vazgeçiremediklerini söylüyor. Mustafa Halebi, “Taş işçiliği, ustalığı çok zordur. Suphi’yi vazgeçirmek için çok zor işleri ona verdim ama usta olmak için 4 yıl gerekirken Suphi, 2 yıl içinde usta olacak gibi görünüyor” diyor. Taş işçiliği usta-çırak ilişkisi ile devam ederken, Halep’te yaklaşık 400 taş ustası bulunuyor. Son yıllarda “Avrupa tipi” villaların tercih edilmesiyle birlikte taş ustaları da ikiye ayrılmaya başlamış. Ustaların bir kısmı, el işçiliği ile evi oluşturan taşları hazırlarken, bir kısmı da bu parçaların birleştirilmesi için çalışıyor. Taş ustalarının aylık gelirleri 3 bin ile 5 bin dolar arasında değişiyor. |
08.11.2009 |
Yarım asırdır davulcu |
KASTAMONU’NUN Taşköprü ilçesinde yaşayan yaşlı adam 63 yıldır davulcukla geçimini sürdürüyor. Taşköprü merkeze bağlı Gökırmak Mahallesi’nde oturan Yusuf Gökbulut (79), 16 yaşında dönemin dünya şampiyonu Karayılan Davul Zurna ekibinden, zurna ve davul çalmayı öğrendiğini söyledi. Bir süre Karayılan ekibinde zurna çaldığını anlatan Gökbulut, daha sonra 18 yaşında İstanbul’a gittiğini, dayısının Çanakkale’de şehit olması dolayısıyla annesinin saz çalmasını öğrenmesini istediğini ifade etti. Gülhane Parkı’nda kursa giderek Aşık Mahsunî ve Aşık Veysel’den saz çalmasını öğrendiğini belirten Gökbulut şöyle devam etti: ‘’Annemin birazda zorlamasıyla öğrendiğim saz, bana hayatımdaki en büyük fırsatlardan biri olarak Aşık Mahsunî ve Aşık Veysel ile tanışmama, bir süre onlarla beraber çalışmama vesile oldu. Aşık Mahsunî ve Aşık Veysel ile beraber zaman zaman Anadolu’nun çeşitli yerlerine turneye çıktık. Aşık Veysel’e gözlerinin görmemesi nedeniyle çok defa yemeğini ben yedirirdim.’’ Gülhane Parkı’nda 7 sene saz çaldığını, daha sonra memleketi Taşköprü’ye geri döndüğünü anlatan Gökbulut, ‘’Taşköprü’ye dönünce İdris ve Osman isimli iki davulcu arkadaşımın yanında zurnacılık yaptım. İki kardeş olan İdris ve Osman öldükten sonra ise ben davul çalmaya devam ettim. Karayılan’dan 16 yaşındayken öğrendiğim davul çalmayı 50 yıldır aralıksız sürdürüyorum. Benim için artık davul çalmak hayatımın bir parçası. Gücümün yetmediği zamana kadar davul çalmak istiyorum’’ dedi. Gökbulut, Karayılan’dan öğrendiği Sepetçioğlu, Kınalı Keklik, Beyler Bahçası, Harmandalı ve Zeybek oyunlarını da çok sayıda kişiye öğrettiğini sözlerine ekledi. |
08.11.2009 |
Uluslararası Sivas Aşıklar Bayramı başladı |
ULUSLARARASI Sivas Aşıklar Bayramı’nın dördüncüsü başladı. Belediye Başkanı Doğan Ürgüp, aşıklık geleneğinin Türk kültürünün önemli taşıyıcıları olduğu için bu geleneğin yeni nesillere ulaşmasını desteklediğini belirtti. Programda konuşan İl Kültür ve Turizm Müdürü Kadir Pürlü, Sivas’tan çok sayıda şair ve âşık çıktığını belirtti. Sivas’ın, 13 medrese ve büyük daruşşifalara sahip olduğunu belirten Pürlü, Âşık Dadaloğlu’nun mezarının Sivas’ta olduğunu tesbit ettiklerini ifade etti. Sivas Valisi Ali Kolat da Türkiye’de çoğu ismi kimsenin bilmediğini, fakat Pir Sultan, Aşık Veysel ve Aşık Ruhsati’yi herkesin bildiğini ifade etti. Aşıklık geleneğine sahip çıkmanın herkesin görevi olduğunu belirten Kolat, aşıklık geleneğinin genç nesillere ulaşması konusunda çalışmaların devam ettiğini söyledi. Kolat, birçok ilde çok ses olarak çıkan seslerin Sivas’ta tek ses, tek yürek olarak çıktığını ifade etti. Belediye Başkanı Doğan Ürgüp ise âşıklık geleneğinin Türk kültürünün önemli taşıyıcıları olduğu için bu geleneğin yeni nesillere ulaşmasını desteklediğini belirtti. |
08.11.2009 |
‘Müsennâ’ tiyatrosuna Fransız ilgisi |
22. Uluslararası İzmir Festivali’nin büyük beğeni toplayan “Müsennâ” isimli tiyatro gösterisi, Fransa’da düzenlenen ‘2009 Türkiye Mevsimi’nin de gözdesi oldu. İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın desteği, İzmir ve İstanbul Fransız kültür merkezleri işbirliğiyle Çimen Seymen yönetiminde sahnelenen gösteri, yeni yorumuyla Türkiye Mevsimi kapsamındaki Sable-sur-Sarthe Barok Müzik Festivali’nin açılışını yaptı. Le Monde gazetesi, Müsennâ için, “Müzik, dans, pantomim ve gölge oyunlarıyla seyirciyi büyüleyen, muhakkak görülmesi gereken gösteri” yazdı.17. yüzyılda İstanbul’a gelen Fransız elçisinin gördüğü saray ve halk eğlencelerini konu alan Müsennâ, Fransa’da en çok ses getiren Türkiye Mevsimi projesi olarak Başbakan François Fillon ve Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de takdirini kazandı.
MÜSENNÂ
OSMANLI hat san'atında, aynı metni sağdan sola ve soldan sağa karşılıklı yazma tarzı olan “müsennâ” tekniğinin esin kaynağını oluşturduğu bu gösteri Topkapı Sarayı, Fransız ve Venedik sarayları, İstanbul’daki büyükelçilikler ve kozmopolit şehirlerdeki 17. yüzyıl şenlik ve bayramlarını yansıtmakta. Sultan 4. Mehmed’in hizmetinde “Ali Ufkî” adını alan Polonyalı müzisyen Albert Bobowski, İstanbul’da ve Topkapı Sarayı’nda duyduğu müzikleri kayda geçirmiştir. 17. yüzyıl Osmanlı müziğinin tek şahidi olan ve Avrupa nota sistemiyle hazırlanan bu derleme, Müsennâ gösterisinde Avrupa saraylarındaki müzik ve şiir mecmualarıyla karşılaştırmalı olarak sunulmakta. |
08.11.2009 |
Mesnevî sohbetleri Neyhane’de |
NEYHANE’DE her Pazar düzenlenen Fatih Çıtlak ile Mesnevi Sohbetleri, tasavvuf ile ilgilenen dinleyicilerin yoğun ilgisiyle devam ediyor. Araştırmacı-yazar Mehmet Fatih Çıtlak’ın her hafta Mevlânâ Celâleddin-i Rumî’nin asırla ötesine seslenen eseri Mesnevî’den esinler alarak gerçekleştirdiği Mesnevî sohbetleri, Mesnevî beyitlerinin ruhuna yakışan ney sesleri eşliğinde dinleyenlerin zihninde, düşünce ve marifet tohumları bırakıyor. Radyo ve televizyon programcılığı, san'at yönetmenliği, tasavvuf konusunda özel eğitmenlik ve hattatlık gibi birçok önemli konuda başarılı ürünler veren araştırmacı-yazar Mehmet Fatih Çıtlak’ın Neyhane’nin san'at ile sohbeti harmanlayan atmosferinde zihin ve gönül açan hoş sohbeti, bugün saat 16.30‘da tasavvuf tutkunları ile buluşuyor. İrtibat: 0(212) 415 58 58 |
08.11.2009 |