08 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Bugünkü demokrasiden devlet de memnun değil

YARGITAY Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, ‘’demokratik açılım’’ adı altında ortaya çıkan olgunun Türk devletinin bugünkü demokrasiyi yeterli görmediğinin bir açıklaması olduğunu söyledi.

Selçuk: Devlet de bugünkü demokrasiyi yeterli görmüyor

Prof. Dr. Selçuk, Batman Üniversitesi toplantı salonunda düzenlenen ‘’Türkiye’de Demokrasi’’ konulu konferansın açılışında yaptığı konuşmada, devletin bugünkü demokrasiyi yetersiz bulmasından dolayı açılım yapmaya ihtiyaç duyduğuna dikkati çekti. Selçuk, şöyle konuştu: ‘’Demokratik açılım adı altında ortaya çıkan olgu, resmen Türk devletinin bugünkü demokrasiyi yeterli görmediğinin bir açıklamasıdır. Biz de yeterli görmüyoruz ve bu demokratik açılımın başarıyla sonuçlanması için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Gerçekten halk demokrasi bilincini özümsemişse zaten yönetenler bunu yapmak zorundadır. İnanıyorum ki Türkiye bunda başarıyla sağlayacaktır.’’ Türkiye’deki seçim sisteminin yanlış olduğunu ifade eden Selçuk, şunları kaydetti: ‘’Türkiye’nin demokratikleşmesi, yüzde 10 barajının kalkması ve anayasanın değiştirilmesiyle olacaktır. Anayasa mutlak sakattır. Çünkü baskı vardır. Dünyanın her yerinde baskıyla yapılan sözleşmeler sakattır. Binlerce kez söyleyeceğim ve söylemeye devam edeceğim. Türkiye yeni bir yasaya kavuşmadığı sürece demokrasi ve AB’ye girmesi mümkün değildir. Milletvekilleri kimin vekilleridir. Genel başkanlarının vekilleridir. Milletin vekili olmalarını istiyorsanız barajları kaldırırsınız. Kimse kendini aldatmasın lütfen demokrasinin gereklerini yerine getirin. Zaten AB sizi zorluyor. İşte onların dediğini yapın. Milletvekilimi benim temsilcim olmasını istiyorum.’’

08.11.2009


 

FEODAL YAPI BASKICI VE AYRIMCI POLİTİKALARLA KALKMAZ

Kanal-7'deki İskele Sancak programında konuşan gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz, katılımcılardan emekli Tuğgeneral Nejat Eslen ve Prof. Dr. Doğu Ergil'in “Güneydoğu'da feodal yapının da aşılması gerektiği” yönündeki sözleriyle ilgili olarak, “Feodal yapı baskıcı ve ayrımcı politikalarla kalkmaz; halkla empati kurmakla, topluma benimseyebileceği bir dil kullanarak yaklaşmakla ve eğitimle aşılır. Bunun en güzel örneklerinden birini de Said Nursî vermiştir” dedi.

SAİD NURSî, TEK CÜMLELİK ATIFLA

GEÇİŞTİRİLMEMELİ

Başbakan Erdoğan'ın kongre konuşmasında Said Nursî'ye yaptığı atfın kamuoyunda çok olumlu yankılar uyandırdığını hatırlatan Güleçyüz, “Ancak Said Nursî, bu tek cümle ile geçiştirilemeyecek kadar önemli görüşler ortaya koymuş, meselâ yüz yıl önce bölgenin dinî ilimlerle modern fenlerin birlikte okutulacağı üniversitelerle donatılması için projeler geliştirmiştir. Demokratik açılımın başarısı için Said Nursî'nin görüş ve yaklaşımlarından mutlaka istifade edilmelidir” diye konuştu. Orduyu andıçlar yıpratıyor Gazetemİz Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz, TSK adına yapılan yanlışları eleştirmenin “ordu karşıtlığı” olarak gösterilmemesi gerektiğini ifade ederek, orduyu asıl yıpratanın darbeler, müdahaleler ve andıçlar olduğunu söyledi. Genel Yayın Yönetmenimiz Güleçyüz, Prof. Dr. Doğu Ergil, Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen ile Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt’un konuk olarak katıldığı Kanal 7 televizyonundaki “Erhan Çelik’le İskele Sancak” programında, “demokrasiye komplo belgesi” üzerine yapılan son tartışmalar ve “demokratik açılım”ın akıbeti masaya yatırıldı. Emekli Tuğgeneral Eslen demokrasiye darbe planıyla ilgili olayın, sanal mektuptan ibaret olduğunu, yeterince araştırılmadığını Albay Dursun Çiçek’in de kendisiyle ilgili iddiaları reddettiğini iddia etti. Prof. Dr. Ergil ise ortaya çıkan belge sonrasında TSK’nın irtica ile mücadele için internet sitesi kurduklarını açıklamalarının kendisi için dehşet ifade ettiğini, askerin böyle bir görevi olmadığını anlattı. Ergil, kurtuluş olarak ortaya konan alternatiflerin 1920 ve 1930’lu yıllara referans verilmesinin gericilik olduğunu söyledi. Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Başyurt da, Genelkurmay açıklaması ile TSK’nın andıçı kabul ettiğini belirterek, askerin kurduğu 45 site ile irtica ve PKK’ya yönelik yayın yapmasının iddiaların gerçek olduğunu anlattı. Başyurt, Orman Genel Müdürlüğü ve DSİ’nin de PKK aleyhine site kurabilir anlamı çıktığını belirtmesine Nejat Eslen karşı çıktı. Eslen, DSİ ve Orman Genel Müdürlüğü’nün ülke savunması ile ne ilgisi var sorusuna Başyurt, “PKK barajları ve ormanı da hedef alabilir neden karşı site kurmasın” açıklamasını yaptı. Doğu Ergil, Türkiye’de bugüne kadar sadece vatandaşın değil üst düzey yöneticilerinin bile ülkenin güvenliği ile ilgili anayasa olarak kabul edilen “Millî Siyaset Belgesi”nden habersiz olduğunu ve görmediğini belirterek, “Ben bir vatandaş olarak beni kimlerin nasıl koruduğunu bilme hakkım var” dedi. Ergil, her kurumun görevini yerine getirdiği sürece hakettiği saygıyı görmesi gerektiğini ancak görev tanımının çok iyi anlaşılması gerektiğin anlattı. “AÇILIM”IN BAŞARISI İÇİN SAİD NURSÎ’DEN İSTİFADE EDİLMELİ” Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz ise, medyada yer alan ve Genelkurmay tarafından sahip çıkılan internet andıcını eleştirerek, irticaî olarak nitelenen siteler arasında Yeni Asya ile irtibatlı olan risale-i nurenstitusu.org, saidnursi.de ve sentezhaber.com sitelerine yer verilmesini eleştirdi. Güleçyüz, bu andıçla Genelkurmay'ın basın özgürlüğüne yeni bir müdahale ve baskı örneği verdiğini söyledi. TSK adına yapılan yanlışları eleştirmenin “ordu karşıtlığı” olarak gösterilmemesi gerektiğini ifade eden Güleçyüz, orduyu asıl yıpratanın darbeler, müdahaleler ve andıçlar olduğunu söyledi. Güleçyüz, Eslen ve Ergil’in “Güneydoğu’da feodal yapının da aşılması gerektiği” yönündeki sözleriyle ilgili olarak da, “Feodal yapı baskıcı ve ayrımcı politikalarla kalkmaz; halkla empati kurmakla, topluma benimseyebileceği bir dil kullanarak yaklaşmakla ve eğitimle aşılır. Bunun en güzel örneklerinden birini de Said Nursî vermiştir. Demokratik açılımın başarısı için Said Nursî’nin görüş ve yaklaşımlarından mutlaka istifade edilmelidir” dedi.

08.11.2009


 

Krizden, İslâm değerleriyle çıkılır

25. İSEDAK Toplantısı Bakanlar Açılış Oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Gül, İslâm medeniyetinin özünde yer alan üreterek kazanma, kazancını paylaşma, dayanışma, yardımlaşma ve sosyal adalet gibi değerlerin hayata geçirilmesiyle ekonomik krizden daha az zararla çıkmanın mümkün olduğunu söyledi.

Gül: Krizden, İslâm değerleriyle çıkarız

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, İslâm medeniyetinin özünde yer alan üreterek kazanma, kazancını paylaşma, dayanışma, yardımlaşma ve sosyal adalet gibi değerlerin hayata geçirilmesiyle ekonomik krizden daha az zararla çıkmanın mümkün olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İslâm Konferansı Teşkilâtı Ekonomik ve Ticarî İşbirliği Daimî Komitesi (İSEDAK) toplantısının Bakanlar Çalışma Oturumu açılışında yaptığı konuşmada, küresel kriz ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Gül, geçtiğimiz dönemde ortaya çıkan finans, gıda ve enerji krizlerinin etkilerinin sürmesiyle birlikte 2009 yılının ikinci yarısından itibaren beklentilerin iyileşmeye başlamasının sevindirici bir gelişme olduğunu söyledi. Abdullah Gül, kriz sonrası dünya ekonomisinin yeniden yapılandırılması sürecinde insanlığın refahına hizmet edecek yeni yaklaşımlara ihtiyaç bulunduğunu vurguladı. İKÖ üyesi ülkelerin gelişen ekonomilerine paralel olarak bu süreçte daha çok söz sahibi olmaları gerektiğine inandığını ifade eden Gül, G-20 gibi platformlarda yer alan ülkelere bu bağlamda önemli görevler düştüğünü kaydetti. Konuşmasında, İslâm medeniyetinin özüne dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi: “İslâm medeniyetinin özünde yer alan üreterek kazanma, kazancını paylaşma, dayanışma, yardımlaşma ve sosyal adalet gibi değerleri hayata geçirebildiğimiz ölçüde bu tür krizlerden daha az etkileneceğimizi düşünüyorum. Topyekûn kalkınma, huzur ve refahın sağlanması için tüm enerjimizi daha fazla işbirliği ve karşılıklı güvenin tesissine harcamalıyız. Bu anlayışla oluşturulacak dayanışma ortamında İKÖ üyesi ülkelerin yanı sıra üye olmayan ülkelerdeki Müslüman toplulukların da dahil edilmeleri önem taşımaktadır. Bu çerçevede Balkan ülkelerindeki Müslüman toplulukları her zaman göz önünde bulundurmak gerekmektedir.”

İSEDAK’ın hazırlanan projelerin vakitlice uygulamaya geçirilmesinde ve yakından izlenmesinde istenen ölçüde etkin olmadığının, potansiyelini tümüyle gerçekleşmediğinin görülmesi gerektiğini dile getiren Gül, İSEDAK için uygulanabilir bir vizyon belgesi hazırlanmasını önerdi.

İKÖ ÜYELERİNİN SERMAYELERİ ARALARINDA DEĞERLENDİRİLMELİ

İKÖ içi ticaretin artırılmasının önemine değinen Abdullah Gül, yöneticiler olarak özel sektörün bu yöndeki çalışmalarını desteklemek gerektiğini vurguladı. İKÖ üyesi ülkelerin sahip oldukları sermayenin yine bu ülkelerde değerlendirilmesinin önemine işaret ederek, “Bunun için ülkelerimizin yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik tedbirleri bir an önce hayata geçirmeleri gerekmektedir. Bu çerçevede devam eden İKÖ borsaları ve merkez bankaları işbirliği platformlarını hayata geçirme çabalarını önemli görüyorum. Benzer işbirliği platformunun sermaye piyasalarını düzenleyici kuruluşlar arasında da gerçekleşmesi son derece yararlı olacaktır.” İfadelerini kullandı. Dünyadaki en az gelişmiş 49 ülkeden 22’sinin İKÖ üyesi olduğuna dikkat çeken Gül, öncelikli hedeflerden birinin bu az gelişmiş ülke sayının azaltılması olması gerektiğini aktardı.

08.11.2009


 

IMF Türkiye’yi yoksullaştırdı

Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, “IMF faiz dışı fazla hedefiyle Türkiye’nin kaynaklarına yıllarca el koymuş, yoksulluk üreten bu programlar hükümetlerin de yoksulluğu yönetmesini beraberinde getirmiştir. Türkiye içine girdiği IMF kıskacından kurtularak, halkının çıkarları için hareket edebileceği bir alanı oluşturmalıdır’’ dedi.

IMF, Türkiye’yi yoksullaştırdı

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Mustafa Kumlu, ‘’IMF faiz dışı fazla hedefiyle Türkiye’nin kaynaklarına yıllarca el koymuş, yoksulluk üreten bu programlar hükümetlerin de yoksulluğu yönetmesini beraberinde getirmiştir” dedi. Kumlu, Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (TES-İŞ) Şanlıurfa Şubesinin DSİ 15.Bölge Müdürlüğü salonunda yapılan 9. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, IMF politikalarına değindi. Türkiye’nin yoksulluğu önleyici, gelir dağılımını düzenleyici, işsizliği azaltıcı, üretimi arttırıcı ve tarım kesimini diriltici önlemler alması gerektiğine işaret eden Kumlu, şunları kaydetti: ‘’IMF faiz dışı fazla hedefiyle Türkiye’nin kaynaklarına yıllarca el koymuş, yoksulluk üreten bu programlar hükümetlerin de yoksulluğu yönetmesini beraberinde getirmiştir. Oysa yoksulluk, yönetilmesi değil ortadan kaldırılması gereken bir hedef olmalıdır. Yapılması gereken yoksul kesimlerin öncelikli yaşamsal gereksinimlerinin giderilmesi ve durumlarının iyileştirilmesidir. Ancak buna yönelik adımlar atılması bir yana Türkiye’yi yönetenler bugün yoksulluğu yönettiklerinin bile farkında değil. Türkiye içine girdiği IMF kıskacından kurtularak, halkının çıkarları için hareket edebileceği bir alanı oluşturmalıdır.’’

08.11.2009


 

2010’da, 40 bin öğretmen atanacak

MİLLÎ Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, 2010 yılında atamayı planladıkları öğretmen kadrosu sayısının 40 bin olduğunu bildirdi.

Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerinde milletvekillerinin sorularını cevaplayan Çubukçu, sözleşmeli öğretmen uygulamasına karşı olduğunu belirterek, bu öğretmenlerin kadroya geçirilmesi konusundaki yasa tasarısı hazırlığını, Maliye Bakanlığı ve Personel Genel Müdürlüğüne gönderdiğini söyledi. Bu süre içinde sözleşmeli değil, kadrolu öğretmen taleplerinin olacağını belirten Çubukçu, ‘’2010 yılı içinde atamayı düşündüğümüz kadro sayısı 40 bin’’ dedi. Çubukçu, kasım ayında kadro ataması için Maliye Bakanlığı ile görüşmelerinin sürdüğünü, bu ay içinde de öğretmen atamalarının yapılacağını bildirdi. Genel liselerin durumuna da değinen Çubukçu, bu liselerin kalitelerinin artırılması için, kademeli olarak Anadolu lisesi statüsüne dönüştürülme çabasının devam ettiğini söyledi. Yatırımları planlarken ayrımcı bir tutum içinde olmadıklarını belirten Çubukçu, derslik ve öğretmen sayısı itibariyle Şırnak ile batıdaki iller arasında bir fark olmadığını söyledi.

08.11.2009


 

Yeni başkanla yeni fasıllar

İSPANYOL hükümetinin AB ile ilişkilerden sorumlu devlet sekreteri Diego Lopez Garrido, 2010’un ilk yarısında üstlenecekleri AB dönem başkanlığı sırasında Türkiye ile müzakerelerde yeni fasıllar açacaklarını söyledi.

İspanya’nın başkenti Madrid’de Avrupa Çalışmalar Enstitüsü (CEU), Real Elcano Enstitüsü ve Alternativas Vakfı’nın işbirliği ile düzenlenen “İspanya’nın AB dönem başkanlığındaki yol haritası” başlıklı konferansta konuşan Garrido, Türkiye’nin AB ile üyelik müzakereleri konusuna da değindi. Son dönemlerde Almanya ve Fransa’nın Türkiye’nin AB’ye üyeliğine yönelik karşıtlığının ön plana çıktığını belirten Garrido, “Bu önemli bir konu, ancak Türkiye’nin AB’ye tam üyelik müzakereleri tescil edilmiş bir konudur. Türkiye Avrupalıdır. İspanya, AB dönem başkanlığı süresince Türkiye ile müzakerelerde yeni fasıllar açmaktan yanadır. Ama aynı zamanda Türkiye de Kopenhag kriterleri gibi üzerine düşenleri yerine getirmelidir” şeklinde konuştu.

08.11.2009


 

Yülek: Faizci, sefalet üzerine sefahat yaşıyor

SAADET Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ertan Yülek, ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde bankaların 9 aylık kârlarının yüzde 41 oranında artmasının kabul edilebilir bir durum olmadığını belirterek, ‘’Faizci düzen, bu sefalet üzerinden sefahat sürüyor’’ dedi.

Yülek, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, BDDK rakamlarına göre bankaların 9 aylık karlarının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 41 artarak, 15.7 milyar liraya çıktığını hatırlattı. Türkiye’nin bu yıl yüzde 6 civarında küçüleceğini, 1.5 milyon kişinin işsiz kaldığını, fabrika ve iş yerlerinin kapandığını, protestolu ve karşılıksız çeklerin büyük oranda arttığını ve bu se-beple on binlerce insanın hapiste yattığını anlatan Yülek, Türkiye’nin faiz yoluyla soyulduğunu ifade etti. Yülek, ‘’Ekonomik krizin alabildiğince yaşandığı bir dönemde bankaların 9 aylık kârları yüzde 41 artıyor ve faizci düzen bu sefalet üzerinden sefahat sürüyor. Burada bir yanlışlık var. Bu kabul edilebilir bir durum değil’’ diye konuştu.

08.11.2009


 

Aydınlar, milletin değerlerini unuttu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Geçmişte yaşadığımız ve bugün yaşamakta olduğumuz birçok meselenin temelinde aydınlarımızın ve onlarla birlikte yönetici kitlenin kendi öz değerlerinden ve milletin hassasiyetlerinden kopuşunun etkili olduğunu da belirtmek durumundayım’’ dedi.

Erdoğan, Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın (TMKV) kuruluşunun 40. yılı nedeniyle Haliç Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘’40 Vakıf İnsana Vefa’’ toplantısında yaptığı konuşmada, vakfın 40. yılını kutlayarak, nice 40 yıllara ulaşmaları dileğinde bulundu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son 200 yılın bu ülkenin ve bu milletin benliğinde ve hafızasında derin izler bıraktığını kaydederek, konuşmasına şöyle devam etti: ‘’Yine bu süreçte münevverlerimiz, mütefekkirlerimiz, aydınlarımız, ilim ve sanat erbabımız gerçekten büyük savrulmalar yaşadı. Aydınlarımız ile millet arasındaki makasın bu süreçte açıldığını görüyoruz. Jakoben ve Elitist anlayışın yaygınlaştığını, aydınların bu ülkenin temel değerlerine, ruh köküne yabancılaştığını müşahede ediyoruz. Ben bu sürecin üzerinde duracak değilim. Ancak geçmişte yaşadığımız ve bugün yaşamakta olduğumuz birçok meselenin temelinde aydınlarımızın ve onlarla birlikte yönetici kitlenin kendi öz değerlerinden ve milletin hassasiyetlerinden kopuşunun etkili olduğunu da belirtmek durumundayım. İşte bugün minnetle yad ettiğimiz, aramızdan ayrılanları rahmetle andığımız, hayatta olanlara nice sıhhatli ve hayırlı seneler niyaz ettiğimiz bir avuç insan bu kopuş sürecinde, yabancılaşma sürecinde bu milletin öz değerlerine, bu toprakların sesine, nefesine kulak verdiler. Onların hayatları adanmış bir hayattır. Onlar kendi hayatlarını bu ülke için, bu millet için, genç nesiller için vakfetmiş şahsiyetlerdir. Onlar bu ülkenin, bu toprakların ruh kökleridir. Onlar bu ülkenin, bu toprakların irfanıdırlar. Onlar bu ülkenin aklı, bu toprakların vicdanıdırlar.’’

“MUHALEFETE YOKSUN” SUÇLAMASI

BAŞBAKAN Erdoğan, Son 200 yıl içinde yaşanılan, değişik buhranların, Türkiye’nin fikir iklimi üzerinden adeta bir silindir gibi geçtiğini söyledi. Türkiye’nin bugün en büyük, önemli ve kronik meselelerinin çözümü için ortaya koydukları samimi iradenin, ‘’anlamsız, fikri, entelektüel ve hatta hissi temelden yoksun’’ bir muhalefetle karşılandığını belirten Başbakan Erdoğan, ‘’Milliyetçiyim diye muhalefet edenler, millet ve milliyet tasavvurundan yoksun, sosyal demokrat olduğunu iddia edenler dünya gerçeğinden, sosyal demokrasinin fikri temelinden yoksun. Mukaddesatçıyım diyenler manevî geleneğin irfan ve hikmet anlayışından yoksun. Değeri, ideali, erdemi, aşkı ve düşünceyi ihmal eden kim olursa olsun, yüzeyselliğe, çapsızlığa ve ilkesizliğe mahkum olmaktan kurtulamaz’’ diye konuştu.

08.11.2009


 

Terör 25 yıldır kemiriyor

UlaştIrma Bakanı Binali Yıldırım, ‘’Terör belası 25 yıldır Türkiye’nin hem mal, hem can anlamında kaynaklarını kemiriyor.

Bunun sona ermesi lazım’’ dedi. Bitlis Belediyesi’nde düzenlenen koordinasyon toplantısında konuşan Bakan Yıldırım, Türkiye’nin çevresinde ve ulusal arenada, bugün artık tam anlamıyla oyun kuran ve geleceği planlayan bir ülke haline geldiğini ifade etti. Türkiye’nin terörle iç içe yaşamaya devam etmesinin mümkün ve doğru olmadığını belirten Yıldırım, şunları söyledi: ‘’Terör belası 25 yıldır Türkiye’nin hem mal, hem can anlamında kaynaklarını kemiriyor. Bunun sona ermesi lazım. Biz artık bu işe milletimizin birliği, beraberliği ve desteğiyle bir son vereceğiz. Buna kararlıyız. Çünkü 72 milyon bunu istiyor. Bunu istemeyenler olabilir. Bunlar hiçbir zaman bu milletin gelecek beklentisini gölgeleyemez. Çalışmalar bu şekilde devam ediyor. Türkiye, çevresinde ve ulusal arenada, bugün artık tam anlamıyla oyun kuran ve geleceği planlayan bir ülke haline geldi. Türkiye’nin, terörle iç içe yaşamaya devam etmesi mümkün ve doğru değil. Ülkemizde en fazla ihtiyacımız olan şey, 72 milyonun birliği beraberliği ve kardeşliğidir. Enerjimizi boşa harcayacağımız alanlardan süratle çekilmemiz gerekiyor.’’

08.11.2009


 

500 bin işsize eğitim

ÇalIşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Doç. Dr. Halis Yunus Ersöz, iki yıl içinde İŞKUR aracılığıyla 500 bin işsize eğitim vermeyi amaçladıklarını söyledi.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Sosyologların İstihdam İmkanları” konulu çalıştayda konuşan Ersöz, Türkiye’nin en önemli sorununun işsizlik ve istihdam olduğunu belirtti. Türkiye’nin çok sayıda genç iş gücü potansiyeline sahip olduğuna dikkati çeken Ersöz, istihdam sağlanması amacıyla kamu ve özel sektöre önemli sorumluluklar düştüğünü bildirdi. İşsizliğin önlenebilmesi amacıyla yeni projeler üzerinde çalıştıklarını bildiren Ersöz, İŞKUR aracılığıyla 140 bin işsize eğitim verdiklerini belirtti. Ersöz, “İşsizlik sorunun üzerinde önemle duruyoruz, iki yıl içinde İŞKUR aracılığıyla 500 bin işsizimize eğitim vermeyi amaçlıyoruz. İŞKUR, önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye’deki 500 bin işsizi eğitebilecek kapasiteye sahip olacak. Toplum yararına çalışma programlarını da uyguluyoruz” diye konuştu.

08.11.2009


 

Domuz gribinden 23. ölüm

Domuz gribinden ölenlerin sayısı 23’e yükseldi.

Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, pandemik grip sebebiyle tedavileri süren 43 ve 53 yaşlarındaki iki kadının vefat ettiği bildirildi. Bu ölümlerle birlikte pandemik A (H1N1) virüsünden ölenlerin sayısı 23 oldu.

08.11.2009


 

Atalay: Faili meçhul kalmayacak

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, kendi dönemlerinde karanlık hiçbir şey bırakmayacaklarını belirterek, “Artık faili meçhul diye bir şey kalmayacak” dedi.

Bakan Atalay, partisinin İstanbul İl Başkanlığının ‘’Siyaset Akademisi’’ programı kapsamında Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde katılımcılara ‘’Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi’’ hakkında bilgi verdi. Ağırlıklı olarak Türkiye’nin son 6 ayında yaşanan gelişmeleri, demokratik açılımı, Ermeni sorununu ve PKK terörünü değerlendiren Bakan Atalay, hedefi “terörü sonlandırmak ve ülkede kardeşliği kurmak” şeklinde açıkladı. Türkiye’nin iki önemli sorununun Ermeni diasporası ve PKK terör örgütü olduğunu söyleyen Atalay, Türkiye’yle Azerbaycan’ın aynı olduğunu ve Karabağ sorunu çözülmeden ileri adımlar atılmayacağını vurguladı. Terörün siyasî ve ticarî bir sektör olduğunun altını çizen Atalay, “2 yıldır sınır ötesi harekât uygulanıyor. Ama terör bitmiyor. 25 yıl oldu. Onbinlerce insan ölüyor. Maliyeti çok büyük oldu. Kaynaklarımız terörle mücadeleye gidiyor” dedi.

Danıştay saldırısının bir örgütün düzenlediği provokasyon olduğunu ortaya çıkardığını belirten Atalay, “Meğer neymiş, bir örgütün bizim aleyhimize düzenlediği bir provokasyon! Türkiye netleşiyor, şeffaflaşıyor. Önceki dönemlerin karanlıkları açığa çıkıyor. Çıkarıyoruz. Kendi dönemimizde de karanlık hiçbir şey bırakmayacağız. Şeffaf, açık. Dönemimizde faili meçhul diye bir şey bırakmıyoruz” dedi.

08.11.2009


 

Eker: Endişeye gerek yok

TarIm ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, GDO ürünlerle ilgili “Ben vatandaşlarıma Türkiye’de yetiştirilen tüm sebze ve meyveyi ve tüm tarımsal ürünleri gönül rahatlığıyla tüketmelerini öneriyorum. Hiç endişe etmelerine gerek yok” dedi.

Bir gazetecinin, “GDO’lu ürünlerle ilgili son durum nedir?” sorusu üzerine Bakan Eker, işin tartışma şeklinin yanlış olduğunu belirterek, bunun bilimsel bir konu olduğunu ve bilimsel bir konunun işin uzmanları tarafından tartışılması gerektiğini kaydetti. “Ama ben işin uzmanı olarak konuşan bir kişi dışında kimseyi görmüyorum” diyen Bakan Eker, diğerlerinin siyasi görüşlerini, kendi görüşlerini ifade ettiğini dolayısıyla, konunun yanlış bir zeminde tartışıldığını anlattı.

Konunun, ilgisiz ürünler eşliğinde tartışıldığını ifade eden Eker, “Örneğin sürekli GDO’dan bahsediliyor ve sebze meyve gösteriliyor. Bu aslında tipik bir cehalet örneği. Çünkü sebze meyveyle bu konunun hiç bir ilişkisi yok. Sebze meyve gösterilirken de Türkiye’deki üreticilere, çiftçilere, seracılara zarar veriliyor. Ben vatandaşlarıma Türkiye’de yetiştirilen tüm sebze ve meyveyi ve tüm tarımsal ürünleri gönül rahatlığıyla tüketmelerini öneriyorum. Hiç endişe etmelerine gerek yok” diye konuştu.

08.11.2009


 

Kış bakımını ihmal etmeyin

TÜRKİYE Şöförler ve Otomobilciler Federasyonu (TŞOF) Başkanı Fevzi Apaydın, yaklaşan kış sebebiyle şoförlerin araçlarının kış bakımını ihmal etmemesi gerektiği uyarısında bulundu.

Apaydın, yaptığı yazılı açıklamada, havaların soğuduğuna ve yüksek bölgelere kar yağışlarının başladığına dikkati çekerek, araçların kış bakımının yapılmasının can güvenliği açısından çok önemli olduğunu vurguladı.

Kışın yapılan yolculuklarda radyatörlere antifiriz, akülere asitli su konulması, araçlarda çekme halatı bulundurulması gerektiğini ifade eden Apaydın, ‘’Güvenli bir seyahat için bu tür eksiklikler sürücülerimiz tarafından acilen tamamlanmalıdır. Tüm sürücülerimizin araçlarını kullanırken mutlaka kış şartlarını düşünerek yavaş, güvenli ve dikkatli hareket etmelerinde fayda var.’’ dedi. Son günlerde ölümlü trafik kazalarında görülen düşme eğiliminin sevindirici olmakla beraber yeterli olmadığını da belirten Apaydın, kış aylarındaki kazaların çoğunlukla tek taraflı kazalar olduğuna işaret etti.

Köprü üstlerinde, virajlarda araçların dikkatli ve yavaş kullanılması gerektiğini vurgulayan Apaydın, bu bölgelerin en fazla gizli buzlanmanın meydana geldiği yerler olduğuna dikkati çekti.

08.11.2009


 

Böyle akraba düşman başına

Bursa’nın merkez Osmangazi ilçesinde nüfus cüzdanının fotokopisinin kullanılarak adına suç işlenen Levent Saklar, adli kayıtlarda sabıkalı göründüğü için 2 yıldır iş bulamıyor.

Psikolojisinin bozulduğunu söyleyen 35 yaşındaki Saklar, “Kimliğimin fotokopisini kullanarak adıma hırsızlık, kapkaç yapılmış. Yapanları da buldum. Ama 2 yıldır iş bulamıyorum.” dedi. Levent Saklar (35) iki yıl önce, eski Devlet Bakanı Cavit Çağlar’a ait Nergis Holding bünyesindeki SİFAŞ fabrikasındaki işinden çıkarılmış. Bir süre sonra yeniden iş aramaya başlayan Levent Saklar, bunun için sabıka kaydı almaya gittiğinde adliyede büyük bir şok yaşamış. Sabıka kayıtlarında hırsızlık, kapkaç ve adam yaralama olaylarına karıştığını öğrenen Levent Saklar, hayatında ilk kez geldiği adliyedeki şoku kısa sürede atlatmasının ardından bunun sebebini araştırmaya başlamış. Yaptığı araştırmalar sonucunda yakın bir akrabasının nüfus cüzdanının fotokopisiyle bir dizi olaylara karıştığını belirleyen Levent Saklar, durumun düzeltilmesi için Bursa Adliye Sarayı’na başvurmuş. Ancak aylarca gidip geldiği bu çabalarından bir sonuç alamayan Saklar, yetkililerin kendisine “Suç Denizli’de işlenmiş, oraya git, kaydını temizlet’ dediğini söylüyor. İçinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar yüzünden bunu yapamadığını anlatan Levent Saklar, “Ben hayatımda ilk kez adliyeye geldim. İki senedir iş bulamıyorum. Sabıka kaydımdaki ‘adlî kaydı vardır’ ibaresi hayatımı kararttı. Hukuk ülkesinde yaşıyorum, avukata gidiyorum binlerce TL para isteniyor. Ama benim verecek gücüm yok. Suçu işleyenler belli, ama cezasını ben çekiyorum.” diye konuştu. Saklar, evli ve iki çocuk babası olduğunu, bu olayla psikolojisinin bozulduğunu kaydetti.

08.11.2009


 

KAÇAK AVCILARA SIKI TAKİP

HER yıl sonbaharda Türkiye üzerinden güneye, ilkbaharda ise kuzeye doğru düzenli göç eden bıldırcınların geçiş güzergahlarında kaçak avcılığın önüne geçebilmek için tedbir alındığı belirtildi.

Merkez Av Komisyonu’nca birinci grup kuşlar kategorisinde değerlendirilen bıldırcının, 15 Ağustos 2009’da başlayan avlanma sezonu, Ege, Akdeniz, Marmara, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’de 24 Ocak 2010’da, İç Anadolu ve Batı Karadeniz’de ise 10 Ocak 2010’da sona erecek. Adana Çevre ve Orman İl Müdürlüğü Doğa Koruma ve Millî Parklar Şube Müdürlüğü’nün verilerine göre, bıldırcın popülasyonu yönünden zengin olan yörede, kaçak avcıların sayısı büyük oranda azaltıldı. Bu sebeple, son iki yılda ruhsat alan avcı sayısı yüzde 50 artış gösterdi. 2007’de bin 600 olan belgeli avcı sayısı bu yılın Ekim ayı sonu itibariyle 2 bin 450’ye yükseldi. Göç eden bıldırcınların, geçiş güzergahlarının kaçak avcılardan arındırılmasının yanı sıra, av sezonunda da kurallara uyulması konusunda yoğun çaba harcanıyor. Kaçak avcıların dışında belgeli avlanma yapanların da takibe alındığı kontrollerde, ses kayıt cihazlarıyla bıldırcın sesi çıkartarak avlananlara da avladıkları her bıldırcın için 224 TL para cezası uygulanıyor. Her avcı için 10 olan av kotasına uymayanlara ise kotanın üzerinde vurdukları her bıldırcın için tazminat ve yasak ihlâli adı altında 550 TL para cezası veriliyor.

08.11.2009


 

Orman kaçakçıları tutuklandı

BARTIN’IN Ulus ilçesinde ihaleye fesat karıştırma, orman emvali kaçakçılığı ve resmi evrakta sahtecilik iddiasıyla adliyeye sevk edilen 15 kişiden 8’i tutuklandı, 7’si tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Adliyeye sevk edilen 10’u kamu görevlisi, 5’i de ormanda kesim ve nakliye işini yürüten toplam 15 kişinin Cumhuriyet Savcılığında ifadeleri alındı. Mahkemeye sevk edilen işletme şefi E.K ile memurlar R.Ü, R.K, Y.D, H.A, ormanda kesim ve nakliye işini yürüten Ş.Ş ve M.Ç ile R.M tutuklanarak Bartın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. 7 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, ihaleye fesat karıştırma, orman emvali kaçakçılığı ve resmi evrakta sahtecilik iddiasıyla yaptığı operasyonda 10’u kamu görevlisi, 5’i de ormanda kesim ve nakliye işini yürüten olmak üzere 15 kişiyi, 3 Kasımda gözaltına almıştı. Operasyonda, Ulus Orman İşletme Müdürlüğü deposunda ve zanlıların ev ve eklentilerinde yapılan aramada, 14 bin 276 metreküp orman emvali, 2 bin 13 orman emvali sevk pusulası, 218 adet orman emvali listesi, 10 istif ve icmal yeri defteri, 14 cep telefonu, 15 sim kart ele geçirilmişti. Ulus Orman İşletme Müdürlüğüne ait odun deposundaki evraka da incelenmek üzere el konulmuştu.

08.11.2009


 

İhale yolsuzluğunda 16 kişi tutuklandı

ŞANLIURFA’DA ‘’hastane ihalelerinde yolsuzluk yaptıkları’’ iddiasıyla gözaltına alınan 20 kişiden, aralarında hastane yöneticilerinin de bulunduğu 16 kişi tutuklandı.

Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü’nce dün Adliye’ye sevk edilen 6’sı kadın 20 kişinin Cumhuriyet Savcılığı’nda ifadeleri alındı. Daha sonra mahkemeye çıkarılan zanlılardan Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. A.A. ile 2 personel ve 13 özel şirket çalışanı tutuklandı. Aralarında doktorların da bulunduğu 3 kamu görevlisinin adlî kontrole tabi tutulması kararlaştırılırken, 1 kişi de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü’nce 3 Kasımda, çok sayıda ev ve iş yerine eş zamanlı düzenlenen operasyonda, ‘’ihalelerde yolsuzluk yaptıkları’’ iddiasıyla 42 kişi gözaltına alınmıştı.

08.11.2009


 

Tedavi olduğu hastaneden kopamadı

TALASEMİ hastalığıyla dünyaya gelen Fatma Güler, 14 yaşında Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde yapılan kemik iliği nakli ile sağlığına kavuştu.

Bugün 21 yaşında olan genç kız, bebekliğinin ve çocukluğunun geçtiği hastaneden kopamayınca, tedavi gördüğü serviste gönüllü olarak çalışmaya başladı. Açıköğretim Üniversitesinde Büro Yönetimi ve Sekreterliği Bölümünde okuyan Güler, en büyük hayalinin kadrolu eleman olarak çalışmaya devam etmek olduğunu söyledi. Nakilden sonra 3 yıl okula gidemediğini ifade eden Fatma Güler, bu yıl liseyi bitirip ÖSS’ye girdiğini ve Açıköğretim Fakültesi Büro Yönetimi ve Sekreterliği Bölümü’nü kazandığını söyledi.

08.11.2009


 

İstikbal, meslek lisesine döşeme atölyesi kurdu

TÜRKİYE’NİN en büyük mobilya imalatçılarından İstikbal, Adapazarı Fatih Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’ne eğitim amaçlı döşeme atölyesi kurdu.

Fatih Endüstri Meslek Lisesi’nin Ahşap Teknolojileri Alanı içerisinde kurulan döşeme atölyesi öğrencilerin eğitimine sunuldu. Adapazarı Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Müdürü Arif Türkyılmaz, sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman yetiştirilmesi konusunda sektörlerin mesleki teknik eğitim kurumlarıyla iç içe olması gerektiğini belirterek örnek çalışması sebebiyle İstikbal firması ailesine teşekkür etti. Sakarya İstikbal Planlama Müdürü Ayhan Bayram da bu atölyelerden mezun olan öğrencileri kendi işletmelerinde istihdam edeceklerini belirterek, “Ülkemizde mesleki ve teknik eğitime destek vermekten dolayı çok mutluyuyuz.” diye konuştu.

08.11.2009


 

Konya, baharda çiçek açacak

KONYA Büyükşehir Belediyesinin bu yıl 1,5 milyon lâle ve mevsimlik çiçeğin ekim ve dikimini gerçekleştireceği bildirildi.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, yaptığı açıklamada, göreve geldikleri günden bu yana alt yapı, kültürel ve sosyal alanda yaptıkları hizmetlerin yanı sıra çevre konusunda da çeşitli hizmetlere imza attıklarını belirtti. Bu konuda göreve geldiklerinde ‘’Çiçek gibi Konya’’ hedefiyle çalışmalara başladıklarını ifade eden Akyürek, ilk olarak 2004 yılında 150 bin lale ve mevsimlik çiçeği toprakla buluşturduklarını bildirdi. Çiçeklerin, özellikle turistlerin yoğun olarak bulunduğu başta Mevlânâ Müzesi olmak üzere Alaaddin Tepesi ve Mevlânâ Kültür Merkezi gibi şehrin farklı noktalarına dikileceğini anlatan Akyürek, lâlenin Anadolu’daki geçmişinin Selçuklular’a, dolayısıyla Selçuklu başşehri Konya’ya dayandığını, bu yüzden lâlenin en çok Konya’ya yakıştığını bildirdi.

08.11.2009


 

Uçakta sigara içti, gözaltına alındı

İÇKİLİ bindiği Brüksel-Eskişehir seferini yapan Türk Hava Yolları’na (THY) ait uçakta sigara içerek, görevli hosteslere hakaret ettiği iddia edilen kişi, Eskişehir’de gözaltına alındı.

Alınan bilgiye göre, Brüksel’den havalanan THY’nin 1932 sefer sayılı Brüksel-Eskişehir uçağında aşırı içkili olduğu ileri sürülen Süleyman Y. (29) tuvalette sigara içti, kendisine müdahale eden hosteslere ise hakaret etti. Zanlı Süleyman Y, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Havaalanında görevli polis ekipleri tarafından, ‘’kişilerin huzurunu bozmak’’ suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

08.11.2009


 

‘Yeraltı nehirleri’ obruklara sebep oluyor

KONYA’NIN Karapınar ilçesinde tedirginliğe sebep olan obrukların, yüzeye yakın yerlerde kayaçları eriterek yılda 250-300 metre ilerleyen yer altı nehirleri nedeniyle oluştuğu belirtildi.

Karapınar Belediye Başkanı Mehmet Mugayıtoğlu, yaptığı açıklamada, ilçede uzun yıllardır her 2-3 yılda bir obruk oluştuğunu söyledi. Ancak obruk oluşma sıklığının son bir yılda arttığını ifade eden Mugayıtoğlu, ilçede irili ufaklı 100 civarında obruk bulunduğunu, 2009 yılı başında ise 2 ay arayla iki büyük obruk meydana geldiğini hatırlattı. İlçede bu yılki obruk oluşumlarının ardından MTA’dan gelen 75 kişilik ekibin 4 ay araştırma yaptığını anlatan Mugayıtoğlu, ‘’Araştırma, obruk oluşacak yerlerin önceden tesbit edilmesi için yapılıyor. 5 yıl sürecek araştırmanın sonucu rapor haline getirilecek’’ dedi. Mugayıtoğlu, çalışmaların bir an önce tamamlanmasını beklediklerini ifade etti. Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı ve Selçuk Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tahir Nalbantçılar da obrukların yer altında bulunan eriyebilir kayaç yapısı sebebiyle meydana geldiğini bildirdi.

08.11.2009


 

Virüse karşı dezenfekte çalışmaları devam ediyor

HALK arasında Domuz Gribi olarak bilinen H1N1 virüsüne karşı bütün yurtta temizlik ve dezenfekte çalışmaları devam ediyor.

Domuz gribine yakalananların sayısındaki artış belediyeleri de harekete geçirdi. Bu kapsamda Üsküdar Belediyesi, Cuma namazı öncesinde Üsküdar’da bulunan camileri, Karacaahmet’deki Cem Evi ve Bağlarbaşı’ndaki Surp Haç Ermeni Kilisesi Domuz Gribine karşı ilâçlandı. Daha önce Harem Otobüs Terminali, ilçe genelinde bulunan ilk ve ortaöğretim okulları ve kütüphanelerde domuz gribine karşı ilâçlama yapan Üsküdar Belediyesi son olarak ilçe genelinde bulunan camiler ile Cem Evi ve Ermeni Kilisesi’nde virüse karşı dezenfekte çalışması gerçekleştirdi. İnsanların korkulu rüyası haline gelen ve halk arasında domuz gribi olarak bilinen H1N1 virüsüne karşı camiler, Cem Evi ve Surp Haç Ermeni Kilisesi Üsküdar Belediyesi’nin uzman temizlik ekipler tarafından dezenfekte edildi. Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, ibadethanelerimizdeki insan yoğunluğunun fazla olması sebebiyle H1N1 virüsünün rahat bulaşabilmesi için uygun bir ortam oluşturduğunu, bu sebeple de söz konusu ilâçlama çalışmasının büyük önem arz ettiğini söyledi. Başkan Mustafa Kara, insan sağlığının önemine göre hareket etmenin bir erdem olduğunu, hastalık belirtisi taşıyan kişilerin diğer insanların sağlığını düşünerek daha dikkatli davranması durumunda hiçbir sorunun yaşanmayacağını söyledi. Mustafa Kara ayrıca halkın bilinçlendirilmesi amacıyla üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği halinde Domuz Gribi’ne karşı eğitim seminerleri verdiklerini sözlerine ekledi.

08.11.2009


 

Medya gençlere kötü örnek oluyor

Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen 4. Din Şûrâsı kararlarında, medya kuruluşları ile ilgili olarak, “Medya aracılığıyla ön plana çıkarılan roller, obje ve klişeler, özellikle yeni kuşakların dünya algısını olumsuz şekilde etkilemektedir’’ görüşüne yer verilerek, üretilen modellerin, gençlerin duygu ve karakter dünyasında ciddî sarsıntılara yol açtığı ifade edildi.

Modern toplum yalnızlaşıyor

“Dın ve Toplum’’ ana başlığı altında 12-16 Ekim tarihleri arasında Ankara’da toplanan, ‘’Sosyal Problemler Karşısında Din ve Diyanet’’ konusunun ele alındığı şûrâ kararları açıklandı. Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen 4. Din Şûrâsı kararlarında, irşat faaliyetlerinde kullanılan genel geçer dilin, günün şartlarını ihmal etmeyen bir yetkinlikle güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı.

Modern toplumlarda yalnızlık, çaresizlik ve güvensizlik duygusunun yaygınlaştığına, şiddet, intihar ve gündelik hayattaki diğer gerilimlerin daha çok görülmeye başlandığına dikkat çekilerek, başkanlığın, dinî, millî ve kültürel birikimden beslenen bir duyarlılıkla önlemler alması, toplumun akıl ve ruh sağlığının, manevî ve ahlâkî değerlerin korunması için gerekli adımları atması, bu konuda çalışan diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliğine gitmesi istendi.

İslâm’ın, modern dünyada, önceki dönemlere göre daha yoğun bir şekilde tartışma konusu yapıldığı, bu süreçte İslâm ve Müslümanlara karşı yapılan ‘’itham ve saldırıların’’ her düzeyde örseleyici ve yıkıcı olduğu, aynı zamanda İslâm dünyasındaki aşırılıkları da beslediği vurgulanarak, Din İşleri Yüksek Kurulu aracılığıyla İslâm’a ve Müslümanlara yönelik saptırma, suçlama ve saldırılar karşısında kamuoyunu anında bilgilendirecek açıklamalar yapılması gerektiğine dikkat çekildi. Dinî duyguları yozlaştıran ve zayıflatan, gündelik hayatta dinin apaçık mesajlarının önüne geçen bid’at ve hurafelerle dinin ana kaynaklarının gerçek bilgisi esas alınarak mücadele edilmesi istendi.

‘’Örselenen dinî duygu ve ihmal edilen maneviyatın’’, insanları yeni arayışlara yönelttiği belirtilerek, Başkanlığın hizmetlerinde, doğru bilgi kadar duygu eğitimine de önem verilmesi, İslâm’ın temel kaynaklarından beslenen sağlıklı bir dindarlık anlayışının yaygınlaştırılması tavsiye edildi.

MEDYA, GENÇLERİ SARSIYOR

YAZILI ve görsel basında, zaman zaman, ‘’din görevlisi imajı, dinî sembol, temsil ve faaliyetler konusunda halkın güvenini sarsıcı nitelikte yayınlara yer verildiği’’ ifade edilerek, bilgisizlik ya da özensizlikten kaynaklanan bu gibi durumlarda Diyanet’in ilgilileri uyarmasının doğru olacağı belirtildi. Başkanlığın, medya kuruluşlarına, taleplerine bağlı olarak, dinî konularda yardımcı olması, din ve dinî kurumlarla ilgili olarak yanlış ve yanıltıcı haberlerin önlenebilmesi için açıklık, şeffaflık ve güven içinde karşılıklı bilgi akışının sağlanması tavsiye edildi. ‘’Medya aracılığıyla ön plana çıkarılan roller, obje ve klişeler, özellikle yeni kuşakların dünya algısını olumsuz şekilde etkilemektedir’’ görüşüne yer verilerek, üretilen modellerin, gençlerin duygu ve karakter dünyasında ciddî sarsıntılara yol açtığı ifade edildi. Başkanlığın, bu etkilenimi yönlendiren değişim ve farklılaşmaları dikkatle izlemesi, gerekli önlemleri alma konusunda kayda değer adımlar atması önerildi.

DİN ÖĞRETİMİ, TEMEL EĞİTİMLE BİRLİKTE

BAŞLATILMALI

ÇOCUKLUK döneminde dinle ilgili soru ve merakların, doğru bilgilerle karşılanabilmesinin önemi vurgulanarak, ‘’Anayasa’nın 24. maddesinin de gereği olan din öğretiminin, temel eğitimle birlikte başlatılması ve derslerin branş öğretmeni tarafından okutulması konusunda gerçekleştirilecek her türlü girişim desteklenmelidir’’ denildi. Diyanet’in web sayfasında, ilk ve orta öğretimdeki öğrencilerin araştırmalarında başvurabilecekleri müfredata uygun bilgi ve materyallere yer verilmesi, ilahiyat fakültelerinde yaygın din eğitimi hizmetleriyle ilgili yeni bölüm veya sertifika programları oluşturulması önerildi. İlahiyat fakültelerinin alan bilgisi desteği ve öğretmen yetiştirme tecrübesi de göz önüne alınarak, eğitim fakültesi bünyesinde yer alan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Bölümü’nün ilahiyat fakültesine aktarılmasının yararlı olacağı ifade edildi.

08.11.2009


 

Radyoloji teknisyenleri kanser olma riski altında

8 KasIm Dünya Radyoloji Günü, sebebiyle bir açıklama yapan Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği’den Radyoloji Teknikeri Kenan Döndü, “Ne yazık ki biz radyoloji teknisyen ve teknikerleri her yıl olduğu gibi bu yılda Dünya Radyoloji Günü’nü yine buruk bir şekilde kutluyoruz.

Her yıl onlarca meslektaşımız kanserden ölmektedir. Bir o kadar meslektaşımızda çeşitli hastalıklardan dolayı tedavi görmekte olup yaşamlarını zehir zemberek bir şekilde devam ettirmektedir” dedi.

“Sağlık çalışanlarının sağlıklarını korumakla görevli kurum olan Sağlık Bakanlığı geleceğimizi karartmak için yüksek yargının kararlarını bile hiçe sayarak yeni yeni projeler üretmektedir” diyen Kenan Döndü, “İşte bunlardan birisi de radyasyonla çalışan bizlerin kanser olma riskini kat kat arttıran, günlük mesai süremizin 5 saatten 7 saate çıkarılmasını öngören TAM GÜN yasasını TBMM’ye sevk ederek önümüzdeki günlerde yasalaşması öngörülmektedir. Bir yıl önce Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan genelge ile mesai saatlerimiz günlük 5 saatten 9 saate çıkarılmış Yüksek Yargı buna DUR! demiştir. Radyasyonun insan sağlığı üzerinde ciddî anlamda olumsuz etkiler bıraktığına ilişkin yüzlerce bilimsel çalışma yapılmışken Sayın Bakan’ın bu ısrarını anlamakta zorlanıyoruz. Bu uygulamanın bilimsellikle açıklanması mümkün değildir” şeklinde konuştu.

Radyoloji teknisyenleri ve sağlık çalışanları olarak Sağlıkta Dönüşüm’ün mağduru olmak istemediklerini ifede eden Kenan Döndü, “Radyoloji ünitelerini hizmet satın alma adı altında özelleştirerek emeğimizi ucuzlaştırmış, iş güvencemizi ortadan kaldırmış, özlük haklarımızın elimizden alınmasına neden olmuştur” dedi.

08.11.2009


 

Özel halk otobüsleri, dezenfekte edildi

İSTANBUL genelinde hizmet veren 2055 özel halk otobüsü, domuz gribine karşı alınan tedbirler kapsamında dezenfekte edildi.

Kadıköy otobüs duraklarında yapılan dezenfekte çalışmaları hakkında bilgi veren İstanbul Otobüs, Özel Halk Otobüsü Sahipleri ve İşletmecileri Esnaf Odası Başkanı İsmail Yüksel, dezenfekte çalışmalarının 3 ay süreyle şehir genelinde devam edeceğini söyledi. Yüksel, özel halk otobüslerine her gün binlerce insanın bindiğini ve kalabalık dolayısıyla domuz gribi bulaşma riskinin daha yüksek olduğunu belirterek, araçların 3 ay boyunca ayda 4’er gün dezenfekte edileceğini kaydetti. Çalışmayla her aracın toplamda 12 kez dezenfekte edilmiş olacağını vurgulayan Yüksel, 3 ay sonra gerektiğinde yeniden dezenfekte çalışmalarına başlanabileceğini aktardı. İlâçlanan otobüslerin akşam otoparka çekildiğini, sabah da normal servislerine devam ettiğini anlatarak, her gün vatandaşlara domuz gribi için özel üretilmiş ıslak mendil dağıtacaklarını bildirdi.

08.11.2009


 

Domuz gribi tedbirleri gülünç

HACETTEPE Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Ateş Kara, Türkiye’de domuz gribine karşı alınan tedbirlerin yetersiz, hattâ gülünç olarak nitelendirdi.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nın düzenlediği konferansa katılan Kara, “ABD’de bu hastalık dolayısıyla çok sıkı güvenlik önlemleri alınıyor. Meselâ New York eyaleti, bütün sağlık çalışanlarının aşılanmasını zorunlu kıldı. Aşı olmayı reddedenlerin sözleşmelerinin feshedilmesi söz söz konusu” dedi. Virüsün dış ortamda en fazla iki saat yaşabildiğini anlatan Doç. Dr. Kara, bu sebeple okul, hastane ve toplu taşıma araçları gibi yerlerin dezenfekte edilmesinin çok saçma olduğunu savundu. Salgının çıkışından itibaren geçen sürece de değinen Ateş Kara, virüsün adını ilk defa Meksika’daki domuz çiftliklerinde ortaya çıkmasından dolayı bu şekilde adlandırıldığını belirtti. Doç. Dr. Kara, “Geçen nisan sonunda Avrupa’ya sıçrayan virüs, çok hızlı yayılarak Haziranda Afrika hariç dünyanın her yerinde görüldü. Toplam 188 ülkede saptanan hasta sayısı da katlanarak artıyor” şeklinde konuştu. Yine de korkulduğu kadar kötü bir durumla karşılaşılmayacağını söyleyen Kara, sadece yüksek risk altında bulunan hamileler, astımlı ve diyabetli gibi kişilerin acilen aşılanması gerektiğini vurguladı.

08.11.2009


 

TEMSİLCİLERİMİZ TOPLANDI

2009 yılı sonbahar dönemi Umumî Temsilciler Toplantısı, İstanbul-Güneşli’deki merkez tesislerimizde yapıldı.

Yoğun bir katılımın gözlendiği toplantıda, geçmiş altı aylık döneme ait faaliyet raporları okundu. İlkbahar toplantısından bu yana gerçekleştirilen neşriyat hizmetlerinin ele alındığı raporlarda dile getirilen gelişmeler temsilcilerimizin tasvibi ile karşılandı. Önümüzdeki dönem için planlanan yayın faaliyetlerimizin görüşülüp müzakereye açıldığı toplantının ikinci bölümünde ise, vakıf hizmetlerimiz ele alındı. Toplantı dilek ve temennilerle sona erdi.

08.11.2009


 

Merkür ile üçüncü buluşma

AMERİKAN uzay aracı Messenger’ın Merkür (Utarit) ile 29 Eylül’deki 3. buluşması, Güneş’e en yakın ve en küçük gezegenin yüzeyinin neredeyse tamamının gözlenmesine imkân sağladı.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) açıklamasına göre, Messenger’ın Merkür’e Ocak ve Ekim 2008’deki iki ziyareti ile bu gezegene 1974 ve 1975’te yaklaşan ilk uzay aracı Mariner 10’un yakın geçişlerinden sonra bu 3. buluşmada, gizemli gezegenin yüzde 98’i tamamen gözlendi ve fotoğraflandı. Merkür’ün incelenmedik sadece kutupları kaldı. Messenger’ın 2011’de Merkür’ün yörüngesine kalıcı olarak girmesinden sonra bu bölgeleri de incelemesi bekleniyor. 29 Eylül’deki 3. buluşmasında Merkür’ün binlerce fotoğrafını çeken Messenger programında görevli bilim adamları, Merkür’e 230 kilometre uzaklıktan geçen ve saatte 19 bin kilometre hızla yol alan Messenger’ın kamerasının, yavaşlayarak gezegenden bir önceki geçişi sırasında göze çarpan krater ve jeolojik oluşumlara odaklandığını belirtmişlerdi. Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamaları Fizik Laboratuvarından araştırmacılar da Merkür’ün yakınından geçiş sırasında özellikle biri 145 kilometre, diğeri 20 kilometre genişliğinde iki krater ve çevrelerindeki açık renkli toprağı inceleyeceklerini bildirmişlerdi. Merkür’ün yer çekiminin etkisiyle hızı saatte 6 bin kilometreye düşen uzay aracı, gezegenin bir kuyruklu yıldızın kuyruğuna benzeyen ince atmosferinin kalsiyum ve sodyum ile diğer atomlarını da incelemişti. Merkür programının yöneticileri, 14 Ocak 2008’de ilk kez Merkür’ü ziyaret eden Messenger (Mercury Surface, Space Environment, Geochemistry and Ranging) uzay aracının geçen yıl 8 Ekimde de krater dolu gezegene 200 kilometre sokularak, binlerce resim çektiğini ve önemli miktarda veri ile görüntüyü Dünya’ya gönderdiğini açıklamışlardı. Yolculuğu sırasında motorlarının yanı sıra Merkür’ün yer çekimi etkisini de tramplen gibi kullanan Messenger uzay aracı, şimdiye dek gezegenle ilgili yüz binlerce gigabiti aşkın veri gönderdi. Büyüklük olarak 8. sırada yer alan, Güneş’in çevresini 88 günde dönen ve Güneş’e yakınlığı dolayısıyla kavrulan Merkür’e ziyareti sırasında elektronik ve gözlem araçları ‘’oda sıcaklığında’’ çalışması için bir koruyucu kalkanın altında bulunan Messenger uzay aracı, 300 dereceyi aşan bir sıcaklıkla karşı karşıya bulunuyor.

08.11.2009


 

“Hak ile irtibat için, halk ile irtibatı kes’’

Doğankent Müftüsü Recep Şahan, yaptığı açıklamada, cep telefonlarına ait zil seslerinden kaynaklanan şikâyetleri önlemek amacıyla camilere ‘’Hak ile irtibat için, halk ile irtibatı kes’’ yazılı afiş astırdıklarını belirtti.

Bugüne kadar camilere asılan ‘’Cep telefonlarını kapatınız’’ yazılı afişlerin çok fazla dikkate alınmadığını ifade eden Şahan, ‘’Buna karşılık ‘Hak ile irtibat için, halk ile irtibatı kes’ afişleri daha çok önemsendi’’ dedi. Şahan, şöyle devam etti: ‘’Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından camilerde cep telefonları için sinyal karıştırıcı cihazlar kullanılması belirtilmişse de her camimize bu cihazlardan koyamadık. Son olarak hazırlayıp astığımız afişimiz büyük ilgi gördü. Bütün cemaatimizin dikkatini çekti.’’ Hazırlanan bu afişle amaçlarına ulaştıklarını kaydeden Şahan, ‘’Tam namaz ortasında cep telefonundan çıkan kemençe, davul sesleri duâlara karışı-yor. Bu da Hak ile irtibatta olan cemaatlerimizin dikkatini dağıtıyor. Cep telefonları, halk ile irtibat içindir. Camiler ise Hak ile irtibata girme yerleridir. Bu yüzden Hak ile irtibata girerken, halktan irtibatı kesmek zorundayız’’ diye konuştu.

08.11.2009


 

Dünyanın en yüksek kulesi, 4 Ocak’ta açılacak

Dubaİ’de 800 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek kulesi olan Burj Dubai, yaklaşık bir yıllık gecikmeyle 4 Ocak 2010’da açılacak.

Projeyi yöneten Emaar Properties şirketinin açıklamasında, kulenin 4 Ocak’ta açılmasına, bu tarihin Dubai Emiri Şeyh Muhammed Bin Raşid El Maktum’un iktidara gelmesinin 4. yıl dönümü olması sebebiyle karar verildiği belirtildi. İnşasına 2004’te başlanan kulenin 2008’de açılması planlanıyordu. Burj Dubai’nin yüksekliği, Tayvan’ın başşehri Taipei’de dünyanın en yüksek binası olarak gösterilen 508 metre yükseklikteki “Taipei 101”i 2007’nin Nisan ayında geçmişti. Kulenin inşasının 1 milyar dolara mal olacağı sanılıyordu, ancak maliyetin daha yüksek olabileceği belirtiliyor. 160’dan fazla kata sahip olacak binanın mimarı Amerikalı Adrian Smith. “Burj Dubai”, 20 milyar dolarlık devasa bir proje kapsamında inşa ediliyor. Proje çerçevesinde 30 bin konut ve dünyanın en büyük ticaret merkezi Dubai Mall inşa ediliyor.

08.11.2009


 

Yüzyılın deneyi, yüzyılın fiyaskosu mu?

YÜZYILIN en büyük deneyi olarak kabul edilen Büyük Patlama ortamının oluşturulacağı Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (BHÇ), bir kuşun düşürdüğü sanılan ekmek parçası yüzünden yine devre dışı kaldı.

İsviçre’nin Cenevre şehri yakınlarında yerin yaklaşık 200 metre altında ve 27 kilometre uzunluğundaki tünelde bulunan BHÇ, tünel kısmı dışındaki akım çubuğuna bir parça ekmek düşmesi üzerine giderek ısınmaya başladı ve büyük bir arızaya yol açmaması için tamamen kapatıldı. İsviçre kontrol merkezinde çalışan Dr Mike Lamont, bilimsel The Register dergisine yaptığı açıklamada, bu sırada çarpıştırıcının operasyonel olmadığını, bir yıl önce meydana gelen büyük arıza gibi bir soruna yol açmaması için bütün sistemin durdurulduğunu anlattı.

08.11.2009


 

Bebekler anadilde ağlıyor

Almanya’da yapılan bir araştırma bebeklerin, annelerinin anadiline uygun şekilde ağladığını ortaya koydu.

Alman “Die Welt” gazetesinin internet sayfasında çıkan habere göre, Würzburg Üniversitesi Kliniği Konuşma Öncesi Dil Gelişimi ve Gelişim Bozukluğu Merkezi Başkanı Kathleen Wermke ve ekibi, embriyonların ana rahminde, annenin konuştuğu dilin farklı vurgularını hafızasına kaydettiğini ve doğduktan sonra da ağlama sırasında o dilin “melodi örneğini” kullandığını tesbit etti. Araştırma sonuçlarını “Current Biology” adlı dergide yayımlayan Wermke, araştırma için 3 ila 5 günlük 60 Alman ve Fransız bebeğinin izlendiğini belirterek, bu bebeklerin ağlamaları sırasında hazırlanan frekans spektrumunda farklı vurgulamalar tesbit ettiklerini söyledi. Almancada kelimelerin vurgusunun son hecelere doğru azaldığına, Fransızca da ise arttığına işaret eden Wermke, buna paralel olarak Alman bebeklerinin yüksek tonlarda ağlamaya başlayıp ağlamalarını yavaşlattığını, buna karşılık Fransız bebeklerin yavaş yavaş ağlamaya başlayarak seslerini gittikçe yükselttiğini kaydetti.

08.11.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.