Kültür-Sanat |
Son bakış |
Bakmak gerekir bir işe başlamadan önce; bakıp şöyle bir tartmak. Sonrası mı? Sonrası, san'at eserleri, gözün alabildiğine gönlün ulaşabildiğine bir süre. Cansiperane bir çalışma, damla damla terler, tereddütler, olur olmazlar ve en manidarı sade bir emek, dupduru. —İki bakmak arası—. İki bakmak diyorum zira yapılması kararlaştırılan her işin mebdeinde, başlangıcında şöyle bir bakılır. Nihayetinde, müntehasında bakmak sakın, ama sakın unutulmamalıdır. Önceki bakış yapabilirler, edebilirler, bitirebilirler, tereddütler sarmalında bir sürü git-geller barındırır göz kapaklarının o sıcacık barınağında. Peki ya sadece gözleri mi bakar insan denilen ‘kâinat sözcüsünün’? Eli de bakar, kulağı da, burnu da… “Telefona ‘bak’ demişti anne, yavrusuna; yavru yavruyu has elleri ile kavramıştı, avizeyi ve kulağına uzatıvermişti, alo…” Bakıldığında o kadar da korku ve olamazlık uyandırmayan işler başlamaya değerdir her zaman; tıpkı bu yazı gibi. Aralarda küçük bakışlar atılır elbet, ama asıl olan dikkat ve tereddüt ikilemleri saklayan ilk ve son bakıştır. İlki başlamaya sebebiyet verdiği gibi, son bakış yeniden başlamaya karar verebilir. Olur ya insan yarıda kesebilir eserini, işini, kitabını, konuşmasını, yapışını, edişini fakat bu kesiş bir bitirmedir aynı zamanda, daha güzelini yapmaya, yeniden başlamaya bir adım veya geri dönmemecesine bir vedadır. ‘Âdem’ kâinatta var edilmesinden bu yana üstün bir varlığa bağlanmayı ve ona itaat etmeyi ve elverdiği ölçüde de ibadet etmeyi yeşertmiştir yüreğinde. Yapılması gerekeni veya yapmak istediğini, bir hareket veya eyleme dönüştürürken de ilk önce bakışını yoğunlaştırmıştır. Kâinatı bütün ince san'atlarla yaratan ‘O’; güzelliğini, ihtişamını türlü türlü vasfını, yarattığı aynalarda görmek istediği gibi, farklı farklı, çeşit çeşit masnularını alkışlayacak, bütün hepsinin takdislerini üzerinde toplayıp O’na sunacak varlıkların var olmasını istemiş ve var etmiştir ‘insanı’. ‘İbadet’ muhkemleştirendir iman kalesinin temellerini. Hep duyagelmiştir kulaklar bu güne kadar. ‘Filanca ibadetinde, ama pek de düzelmemişe benziyor.’ Bu durum ibadeti edene mi zarardır yoksa daha çok ibadetin kendisine mi? İşte ‘aynen öyle de’ her işte, her faaliyette nazarlar iki tarafta yoğunlaştığı gibi, ibadette de başlangıç bakışı olduğu ve bunun yanında sağlamasını yapmak için kendi iç muhasebemizde son bakışta önemlidir ve elzemdir. Bu tutarsızlığın çözümü kaynağında aranmalı tabiî ki. Şöyle bir dönmeli önce; göz ucuyla falan değil, küllî bir bakışla, bütün azalar ile dönmeli. Yamulmadan, mertçesine son bir bakış bırakmalı az önce yaptığı ibadete; namazıysa namazına, orucuysa orucuna. Zira üstünkörü ilerlemeler bu otobanda hep bariyerlerle sonuçlanmamakta, sert virajların ötesi uçurumlarla tutulmakta. Bizi tutarlı biri haline getirecek ve bu yolda barınmamız için sağlam kaleler inşa edecek elbette ibadetlerimizdir ve bilelim ki bir mü'min mü'mine has olmaktan uzaklaşıyorsa ve bunun yanında ibadet dediğimiz sağlamlaştırma hareketini yapıyorsa, her şeyi bir kenara bırakıp geriye dönüp bakmalı, ilk baktığı kadar hep inceden inceye. Terk etmemeli fakat bundan sonra daha iyisini yapmalı. Ne kendimize lâf getirmeli, ne de en önemlisi ibadetimize.
|
ERSİN ACAR 26.09.2009 |