RİSÂLE-İ NUR’DAN SORULAR VE CEVAPLAR - İBRAHİM ERSOYLU |
Kur'ân’ın bize vaad ettiği ‘ebedî saadet’ Sözlük anlamı; ebedî, sonsuz sevinç ve mutluluktur. Terim anlamı; dünya imtihanını başarıyla tamamlayıp kabre imanla girerek Allah’ın rızasını kazanan kulların, ahiret âleminde nail olacakları eşsiz mükâfâttır. Ebedî saadet iki kısımdır: Birinci kısmı: Allah’ın rızasına, lütfuna, tecellîsine, yakınlığına mazhar olmaktır. Bu çeşit saadeti tarif etmek mümkün değildir. Bunun zevk ve lezzeti çok üstündür. İkinci kısmı: Cismânî saadettir. Bunun esasları mesken (ev), ekl-şürb (yemek-içmek) ve nikâh olmak üzere üçtür. Bu üç esasın derecelerine göre cismânî saadet değişir. Amele göre gerçekleşir. Bu kısım saadeti tamamlayan unsur, onun kesilmeden devam etmesidir. Çünkü saadet devam etmezse zıddına dönüşür. Meskenin en lâtifi, dört tarafı çeşit çeşit gül ve çiçeklerle süslü, bağ ve bahçelerle çevirili, altından gürül gürül sular akan kasır ve köşklerdir. Ekl (yemek) ise, yiyecekler kuvvet verdiği cihetle onların en iyisi ve lezizi, alışılmış olan, daha önce lezzeti tadılmış olan yemeklerdir. Yemeklerin en büyük lezzeti, yenilenmesi, onların kendi amelinin ücreti olduğunun bilinmesi ve kaynağının göz önünde bulunmasıdır. Nikâh ise, insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler, lezzetlerde birbirlerine ortak, gam ve kederde biri diğerine yardımcı olsun. Kalplerin en lâtifi, en şefkatlisi kadın kalbidir. Fakat kadınla ruhî imtizacı (geçimi), kalbî ünsiyet ve ülfeti tamamlayan, surî ve zahirî arkadaşlığı samimileştiren şey, kadının iffetiyle kötü ahlâktan temiz ve pâk olması, çirkin ârızalardan uzak bulunmasıdır.*
* İşârâtü’l-İ’câz, s. 195- 196. |
19.09.2009 |