Haberler |
İKİ LİMAN İKİ KÜLTÜR |
Yolumuz Pakistan’ın Gwadar limanına düştü. Hint Okyanusunun Rüzgârlarından ve azgın dalgalarından tabiî bir biçimde korunmuş olan bu liman, Allah’ın Pakistanlılara bir hediyesi gibi. “T” şeklindeki yüksek tepeler ile korunan bu yerde, çok az bir masrafla koca bir liman inşa etmişler. Bizim Pakistan’a gittiğimiz günlerde ülke bir hayli karışık idi. Afganistan sınırındaki Swat bölgesine harekât yapılacaktı. Gemicilerin limanın dışına çıkmasına izin vermiyorlardı. Bu sebeple bu ülkeden çok az şey aktarabileceğim. Pakistan 160 milyon civarındaki nüfusu ile dünyanın en büyük Müslüman ülkelerinden biri. Nüfusun hızlı artmasının bir sebebi de Hindistan’dan gelen Müslümanlar. Yoksa, doğumlar dolayısıyla ile bu kadar yüksek bir hızla nüfus artışı olması imkânsız gibi. Gwadar Şehri, Güneybatı Pakistan’da yer alıyor ve İran’a çok yakın. Kuzeyi çöl. Bu bölgede çok fazla insan yaşamıyor. Konuştuğum insanlardan edindiğim bilgilere göre bölge halkı çöl ikliminin de tesiri ile oldukça tembel. Buna mukabil Hindistan’dan özellikle de Mumbai (Bombay) şehrinden gelen Müslümanlar, bölgeye bir canlılık katıyorlar. Ekonomi neredeyse tamamen Hindistan göçmenlerinin elinde... Limanın çok güzel bir camisi var. Temiz ve bakımlı. Burada Cuma namazı kılma fırsatı bulduk. Hindistan camileri gibi aynı özellikler taşıyan bu yerde hutbe okunan minber yok. Vaaz kürsüsü aynı zamanda minber olarak kullanılıyor. Cuma hutbesinde İmamın elinde asası var. En önemli farkı bu. Pakistanlılarda çoğunlukla İmamı Azam Ebu Hanife’nin mezhebinden. Yani namaz kılmaları ve sünnetler aynen bize benziyor. Bize benzemeyen sadece birkaç husus var. Buradaki Müslümanlar da aynen Hindistan’da olduğu gibi oturarak namaz kılmayı çok seviyor. Hani bizde bazı ihtiyarların yaptığı gibi... Burada farklı olan yaşlı-genç birçok kişi sünnet namazları oturarak kılmaya alışmış. Hâlbuki bunların sağlık sorunu görünmüyor. Nasıl gelmiş ise böyle garip bir adetleri var. İmam Efendi, hutbeyi Arapça okuyor. Arapça hutbeyi dinlemek, kendi lisanımızla da dâhil olmak üzere mahallî diller ile dinlenmesinden kat kat güzel. Pakistan’ın en ilginç özelliklerinden birisi de araçlara işlenen rengârenk desenler ve resimler. Bir zamanlar bizim minibüslerde de vardı ama bunlar belki yüz kat daha fazla süslü ve görkemli. Portekiz’den selâmlar Yolumuz bundan sonra Portekiz’in Leixoes limanına düştü. Burada 6 gün boyunca Arjantin’den getirmiş olduğumuz tahıl yükünü boşalttık. Buradan da izlenimlerimi okuyucularımla paylaşmak isterim. Leixoes şehri, Porto şehrine çok yakın hatta iç içe geçmiş denilebilecek bir liman şehri. Tramvaylar ile Porto’ya gidilebiliyor. Burada gördüğüm en ilginç yer, baskül şeklinde açılıp kapanan köprü. Bu köprü bir dakikada açılıp yine aynı süre içinde kapanabiliyor. Köprü sayesinde limanın ikiye böldüğü Metasintos ve Leixoes şehirleri birbirine bağlanmış durumda. Liman bizim gemimize göre oldukça küçük sayılır. İğnenin deliğinden geçer gibi manevra yaparak tahliye yapacağımız rıhtıma yanaştık. Zira benim gemimin boyu 180 eni ise 28 metre olduğu hâlde köprü ayakları en fazla 50 metrelik. Birde 200 metrelik bir alanda koca gemiyi çevirmek zorunda kaldık. Bütün bu manevralar bir yana köprünün dibine kadar geldiğimizde hâlâ kapalı hâlde bulunuyordu. Tabi oldukça heyecanlı anlar yaşadık. Köprüdeki araç ve yaya trafiği bizim geldiğimizi gördükleri hâlde hâlâ durmamıştı. Aradan kaçan yolcular köprünün açılmasını geciktiriyordu. Nihayet 100 metre kala köprü açıldı ve kazasız belasız geçip rıhtıma yanaştık. Bizim Galata Köprüsüne benzeyen bu köprü en fazla 15 dakikada yeniden trafiğe açılabiliyor. İki yıl önce hizmete girmiş. Dünyada bu kadar seri bir şekilde açılıp kapanan köprü var mı, bilemiyorum fakat teknoloji ve mimarlık bakımından mükemmel bir eser olduğu kesin. Portekiz, tam 800 yıl İslâm uygarlığı ve medeniyeti altında kaldığı hâlde ne yazık ki bir tane eser bile ortada görünmüyor. Engizisyon mahkemeleri insanları öldürdüğü gibi eserleri de yakıp yakmış. Yahudilere göç etmeleri için belirli bir süre tanındığı halde Müslümanlara hiç acınmamış. Zorla din değiştirmeye zorlanan Müslümanlar, ya işkence ile öldürülmüşler ya da dinlerini gizleyerek yaşamak zorunda kalmışlar. Çok küçük bir azınlık ise Türk denizcileri sayesinde Cezayir ve Osmanlı topraklarına kaçmayı başarabilmiş. İşte büyük acıların yaşandığı bu topraklarda şimdi ne bir Müslüman ne de bir cami görünüyor. Lâkin Portekiz halkı şaşılacak derecede Araplara benziyor. Kıyafetlerini ve evlerini değiştirsen kendini bir Arap ülkesinde zannedersin. Herhalde bu benzerlik yüzyıllarca süren Endülüs uygarlığından kaynaklanıyor. İspanya ile Atlas Okyanusu arasına sıkışmış bu ülkede 10 milyon insan yaşıyor. Ekonomisi AB sayesinde oldukça gelişmiş. Evleri en fazla iki üç katlı ve çok güzel... Leixoes ve Porto şehirden ziyade bir kasabayı andırıyor. Sokakları temiz ve bakımlı. Dükkânları oldukça çok ve her şeyi bulmak kolay… Lâkin diğer ülkelere göre oldukça pahalı. Halkın dilinde M. United’ın Real Madrid’e sattığı Ronaldo var. 100 Milyon dolara yakın bir paraya satılan bu futbolcu, ülkenin en meşhur kişisi. Biz ise bu ülkede fazla duramayıp başka limanlara yelken açmak zorunda kalıyoruz… |
VEHBİ HORASANLI / GWADAR-LEIXOES 05.07.2009 |