Haberler |
1993, KANLI PROVOKASYONLARIN YILI OLDU |
Katliâmı bizzat yaşayanlardan Ogün Kuruçaylı, olayın gerçekleştiği 1993’te gerçekleşen olaylar zincirine işaret ederek, bunların peş peşe gerçekleşmesinin tesadüf olamayacağını söyledi. Kuruçaylı şöyle konuştu: “Sadece 1993 yılına iyi bakılırsa bir resim oluşabilir kafanızda. 24 Ocak 1993; Uğur Mumcu’nun öldürülüşü... 17 Şubat 1993; Eşref Bitlis’in ölümü... 17 Nisan 1993; Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü... 24 Mayıs 1993; 33 askerin Bingöl’de şehit edilmesi.... 2 Temmuz 1993; Sivas katliamı... 5 Temmuz 1993; Başbağlar katliâmı... Bütün bunları yanyana koyun, herkes aşağı yukarı ne olduğunu anlar.” FAİLLERİ VATANDAŞ DEĞİL, EMNİYET GÜÇLERİ BULSUN
Katliâmda eşi ile oğlunu kaybeden Ahmet Yılmaz Baltacı ise olayın faillerinin bir türlü ortaya çıkarılamamasından şikâyet etti. Baltacı, “Bunu savcı, hakim bilmi-yorsa, emniyet bilmiyorsa, asker bilmiyorsa, millî istihbarat bilmiyorsa vatandaş nerden bilsin? Muammayı çözecek onlardır. Bu olay 16 yıldır böyle sürüncemede kalmamalıydı.” dedi. Delillerin örtbas edildiğini öne süren Baltacı şöyle devam etti: “Yakalananların serbest bırakılması da delil yetersizliğinden kaynaklanmış. Hayır delil üzerinde çalışılmamış ki! İki gün sonra evler ortadan kaldırılmış hiçbir doğru dürüst inceleme yapılmamış, ne bir parmak izi alınmış, ne de sorgulama yapılmış.”
Başbağlar adalet bekliyor
Bugün Başbağlar katliâmının üzerinden tam 16 yıl geçti. 16 yıl önce bugün, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü kimliği belirsiz kişilerce basıldı. İnsanlar kurşuna dizildi. Evler yakıldı, yıkıldı. Şehitlerin cenazeleri ‘kamyonlarla’ toplandı... Kimisi “Sivas’taki Madımak olayının intikamı” dedi. Kimisi “PKK’nın işi” dedi. Kimisi de “başka güçler var” dedi. Ama 16 yıl içinde Başbağlar’da hunharca katledilerek şehit olan 33 kişinin cinayetinden sorumlu olan karanlık eller hâlâ bulunamadı. Başbağlar Yardımlaşma Derneğinin katliâmın 16. yıldönümünde düzenlediği anma programı vesilesiyle görüştüğümüz dernek üyeleri, Başbağlar olayının medyada yeterince yer bulmadığı konusundaki sitemlerini aktardı. Acıları hâlâ tap taze olan dernek üyelerinin ise tek istekleri olayın sorumlularının bulunması...
Başbağlar katliâmının görgü şahitlerinden Ogün Kuruçaylı olayın yaşandığı günü sanki dün yaşanmış gibi net bir şekilde hatırlıyor. İşte Kuruçaylı’nın gözünden o kara günde yaşananlar:
nBaşbağlar katliâmını bizzat yaşadınız. Bize o günü anlatır mısınız? 5 Temmuz 1993 günü ben askerden hava değişimine Başbağlar Köyüne gelmiştim. 22 yaşındaydım. Akşam saatleriydi. Saat 19:30 gibi kapının önünde otururken dağ yolu tarafından bir grup teröristin geldiğini çocuklar heyecanlı bir şekilde “Amca teröristler geliyor” diye haber verdiler. Ben de arkama baktığımda bir grup teröristin köyden içeri girdiğini gördüm. Ben onları görür görmez bir evin içine kaçtım. Evin ufak bir penceresi var oradan bakıyordum. Köyün içine kadar geldiler. İnsanları isimleriyle kapılara vurarak çağırıyolardı. Bu planlı yapılmış bir olay olduğunu gösteriyordu. Erkeklerin bir kısmı namaz vakti olduğu için camide bulunuyordu. Ezan okunurken imam da dahil olmak üzere herkesi camiden aldılar. Namazlarını kılmalarına izin vermediler. Orada tartaklayarak köyün meydanında topladılar. Kadınlarımızı da başka bir yere topladılar. Onların da ziynet eşyalarını, değerli şeylerini aldılar. Bir çoğunu da tartakladılar. Kadınların yanına bir bomba bıraktılar. “Bunları da burada öldürelim” diyorlar, ama içlerinden birisi de “Bunları öldürmeyelim böyle bırakalım. Öldürürsek acı çekmezler böyle bırakırsak daha çok acı çekerler” diyordu. Böylece vazgeçtiler. Erkekleri de köy dışında bir meydanda topladıktan sonra onlara yaklaşık 1 saat bir propaganda yaptılar. “Çocuklarınızı okula göndermeyeceksiniz, askere göndermeyeceksiniz, vergilerinizi ödemeyeceksiniz” gibisinden şeyler söylüyorlardı. Propoganda bittikten sonra birisi komuta ediyor ve “ateş serbest” diye bağırıyor ve bütün milleti kurşuna diziyorlar. Oradan binlerce boş kovan mermi toplandı. Sadece yarım saat hiç kesilmeden silâh sesi duyuldu. Daha sonra tek tek sağ kalanlara bir daha bir daha vurdular. Tam 4 saat oradan ayrılmadılar. Sağ kalanlara bir daha bir daha sıkıyorlar.
nÖlen 33 kişinin hepsi o anda mı öldü? 28 kişi orada kurşuna dizildiğinde öldü. 3 tanesi yaralı kurtuluyor yani toplam 31 kişi orada. 3 tanesi bayılıp yaralandıktan sonra üstlerine ölüler cenazeler düşüyor daha sonra sabaha doğru kendilerine geliyorlar. Diğer 5 kişi de evlerinden çıkmayanlar zorlananlar tabiî bunların bilgileri yok. Orada infazı gerçekleştirdikten sonra evlere de lav bombası atarak yaktılar. Dolayısıyla ölenlerin bir kısmı da evlerin içinde yanarak can verdi.
nBu katliâmı kimin yaptığı konusunda bir şey ortaya çıkmadı mı? Olayın altında yatan hiçbir sebep açığa çıkarılmadı. Kimin yaptığı da bilinemedi. Biz zaten 16 senedir bunun peşindeyiz. Yani Başbağlar niye? Başbağlar niye kurban seçildi? Kim yaptı bunu?
nBu konuda bir soruşturma yapılmadı mı? Her şey yapıldı elbette. 4 sene mahkeme sürdü ondan sonra mahkeme bitti. “Kapanmıştır” dendi. Nereye gittiysek, hangi kapıya gittiysek sonuç alamadık. Burada size de diyorum meselâ hangi gazeteci geldi röportaj yaptıysa daha sonra bunların hiçbiri yayınlanmadı. Biz sorduğumuzda “Niye bu yayınlanmadı?” diye “Bu zamana kadar niye yayınlanmadıysa şimdi de o yüzden yayınlanmadı bizim yapabileceğimiz bir şey yoktu” deniliyor. Bu bir gerçek...
nSonra dâvânın görüldüğü yer ile ilgili de soru işaretleri var? Dâvâ süreci çok farklı gelişti. Dâvâ Erzincan DGM’de açılıyor süreç devam ederken sonra birden İzmir’e alınıyor. Erzincan neresi, İzmir neresi? Anlamak gerçekten güç. Sadece “güvenlik gerekçesiyle” deniliyor. Ama güvenlik sebebinden dolayı Sivas olur, Ankara olur Kayseri olur... İzmir’e gidene kadar, İstanbul olur ama İzmir neden? Sivas olaylarında da benzer şey yaşandı. Dâva ilk etapta Ağır Ceza’da görülüyor sonra Devlet Güvenlik Mahkemesine alınıyor, ondan sonra da Ankara Devlet Güvenliğe alınıyor...
nDâvâların neticesi ne oluyor peki? Neticede mahkûm edilen kimse yok. Herkese beraat. Mahkûm kimse yok. Delil yetersizliğinden beraat ettiler.
nPeki olayın failleri ile ilgili siz ne düşünüyorsunuz? Sadece 1993 yılına iyi bakılırsa bir resim oluşabilir kafanızda. 24 Ocak 1993 Uğur Mumcu’nun öldürülüşü... 17 Şubat 1993 Eşref Bitlis’in ölümü. 17 Nisan 1993 Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü, 24 Mayıs 1993, 33 askerin Bingöl’de şehit edilmesi, 2 Temmuz 1993 Sivas katliâmı, 5 Temmuz Başbağlar katliâmı... Bütün bunları yanyana koyun, herkes aşağı yukarı ne olduğunu anlar. |
Ahmet Ceylan 05.07.2009 |