Haberler |
Medya katliâma ilgisiz |
“Bizim üzüntümüze sahip çıkılmadı. Yetkililerden bir şey istemiyoruz, ilgi bekliyoruz sadece.” MEDYA, KATLİÂMA NEDEN İLGİSİZ?
Başbağlar Yardımlaşma Derneği eski başkanı ve yönetim kurulu üyesi Şerif Gül ise olayı görmezden gelen medyaya karşı oldukça tepkili:
Ben olayı bizzat yaşamadım ama 16 yıl boyunca anlata anlata her gün yaşıyor gibiyiz. 33 kişi öldürülmüş... Bunu yok sayamazsın... Bizim üzüntümüz bize sahip çıkılmadı, bize ilgi bile gösterilmedi... Köyü resmen haritadan silmek istediler. Peki gazeteler senede bir gün 5 Temmuz’u neden yazamıyorlar? Bu gazeteler Başbağlar’ı yazmakla, az çok gündeme getirmekle prestijlerinden, itibarlarından ne kaybederler ki? Münevver Karabulut diye bir kızımız var meselâ. Cinayete kurban gitti. Katil zanlısı yurtdışında galiba. 2 aydır manşetlerden inmedi. Haberlerde devamlı gündeme getiriliyor. Medya bu olaya gösterdiği ilgiyi neden 33 tane vatan evladının hunharca öldürülmesine göstermiyor. Biz birşey beklemiyoruz, birşey istemiyoruz... İlgi bekliyoruz sadece. Yazsınlar bunları. Bunu istiyoruz sadece. |
Fatih Karagöz 05.07.2009 |
1993, KANLI PROVOKASYONLARIN YILI OLDU |
Katliâmı bizzat yaşayanlardan Ogün Kuruçaylı, olayın gerçekleştiği 1993’te gerçekleşen olaylar zincirine işaret ederek, bunların peş peşe gerçekleşmesinin tesadüf olamayacağını söyledi. Kuruçaylı şöyle konuştu: “Sadece 1993 yılına iyi bakılırsa bir resim oluşabilir kafanızda. 24 Ocak 1993; Uğur Mumcu’nun öldürülüşü... 17 Şubat 1993; Eşref Bitlis’in ölümü... 17 Nisan 1993; Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü... 24 Mayıs 1993; 33 askerin Bingöl’de şehit edilmesi.... 2 Temmuz 1993; Sivas katliamı... 5 Temmuz 1993; Başbağlar katliâmı... Bütün bunları yanyana koyun, herkes aşağı yukarı ne olduğunu anlar.” FAİLLERİ VATANDAŞ DEĞİL, EMNİYET GÜÇLERİ BULSUN
Katliâmda eşi ile oğlunu kaybeden Ahmet Yılmaz Baltacı ise olayın faillerinin bir türlü ortaya çıkarılamamasından şikâyet etti. Baltacı, “Bunu savcı, hakim bilmi-yorsa, emniyet bilmiyorsa, asker bilmiyorsa, millî istihbarat bilmiyorsa vatandaş nerden bilsin? Muammayı çözecek onlardır. Bu olay 16 yıldır böyle sürüncemede kalmamalıydı.” dedi. Delillerin örtbas edildiğini öne süren Baltacı şöyle devam etti: “Yakalananların serbest bırakılması da delil yetersizliğinden kaynaklanmış. Hayır delil üzerinde çalışılmamış ki! İki gün sonra evler ortadan kaldırılmış hiçbir doğru dürüst inceleme yapılmamış, ne bir parmak izi alınmış, ne de sorgulama yapılmış.”
Başbağlar adalet bekliyor
Bugün Başbağlar katliâmının üzerinden tam 16 yıl geçti. 16 yıl önce bugün, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü kimliği belirsiz kişilerce basıldı. İnsanlar kurşuna dizildi. Evler yakıldı, yıkıldı. Şehitlerin cenazeleri ‘kamyonlarla’ toplandı... Kimisi “Sivas’taki Madımak olayının intikamı” dedi. Kimisi “PKK’nın işi” dedi. Kimisi de “başka güçler var” dedi. Ama 16 yıl içinde Başbağlar’da hunharca katledilerek şehit olan 33 kişinin cinayetinden sorumlu olan karanlık eller hâlâ bulunamadı. Başbağlar Yardımlaşma Derneğinin katliâmın 16. yıldönümünde düzenlediği anma programı vesilesiyle görüştüğümüz dernek üyeleri, Başbağlar olayının medyada yeterince yer bulmadığı konusundaki sitemlerini aktardı. Acıları hâlâ tap taze olan dernek üyelerinin ise tek istekleri olayın sorumlularının bulunması...
Başbağlar katliâmının görgü şahitlerinden Ogün Kuruçaylı olayın yaşandığı günü sanki dün yaşanmış gibi net bir şekilde hatırlıyor. İşte Kuruçaylı’nın gözünden o kara günde yaşananlar:
nBaşbağlar katliâmını bizzat yaşadınız. Bize o günü anlatır mısınız? 5 Temmuz 1993 günü ben askerden hava değişimine Başbağlar Köyüne gelmiştim. 22 yaşındaydım. Akşam saatleriydi. Saat 19:30 gibi kapının önünde otururken dağ yolu tarafından bir grup teröristin geldiğini çocuklar heyecanlı bir şekilde “Amca teröristler geliyor” diye haber verdiler. Ben de arkama baktığımda bir grup teröristin köyden içeri girdiğini gördüm. Ben onları görür görmez bir evin içine kaçtım. Evin ufak bir penceresi var oradan bakıyordum. Köyün içine kadar geldiler. İnsanları isimleriyle kapılara vurarak çağırıyolardı. Bu planlı yapılmış bir olay olduğunu gösteriyordu. Erkeklerin bir kısmı namaz vakti olduğu için camide bulunuyordu. Ezan okunurken imam da dahil olmak üzere herkesi camiden aldılar. Namazlarını kılmalarına izin vermediler. Orada tartaklayarak köyün meydanında topladılar. Kadınlarımızı da başka bir yere topladılar. Onların da ziynet eşyalarını, değerli şeylerini aldılar. Bir çoğunu da tartakladılar. Kadınların yanına bir bomba bıraktılar. “Bunları da burada öldürelim” diyorlar, ama içlerinden birisi de “Bunları öldürmeyelim böyle bırakalım. Öldürürsek acı çekmezler böyle bırakırsak daha çok acı çekerler” diyordu. Böylece vazgeçtiler. Erkekleri de köy dışında bir meydanda topladıktan sonra onlara yaklaşık 1 saat bir propaganda yaptılar. “Çocuklarınızı okula göndermeyeceksiniz, askere göndermeyeceksiniz, vergilerinizi ödemeyeceksiniz” gibisinden şeyler söylüyorlardı. Propoganda bittikten sonra birisi komuta ediyor ve “ateş serbest” diye bağırıyor ve bütün milleti kurşuna diziyorlar. Oradan binlerce boş kovan mermi toplandı. Sadece yarım saat hiç kesilmeden silâh sesi duyuldu. Daha sonra tek tek sağ kalanlara bir daha bir daha vurdular. Tam 4 saat oradan ayrılmadılar. Sağ kalanlara bir daha bir daha sıkıyorlar.
nÖlen 33 kişinin hepsi o anda mı öldü? 28 kişi orada kurşuna dizildiğinde öldü. 3 tanesi yaralı kurtuluyor yani toplam 31 kişi orada. 3 tanesi bayılıp yaralandıktan sonra üstlerine ölüler cenazeler düşüyor daha sonra sabaha doğru kendilerine geliyorlar. Diğer 5 kişi de evlerinden çıkmayanlar zorlananlar tabiî bunların bilgileri yok. Orada infazı gerçekleştirdikten sonra evlere de lav bombası atarak yaktılar. Dolayısıyla ölenlerin bir kısmı da evlerin içinde yanarak can verdi.
nBu katliâmı kimin yaptığı konusunda bir şey ortaya çıkmadı mı? Olayın altında yatan hiçbir sebep açığa çıkarılmadı. Kimin yaptığı da bilinemedi. Biz zaten 16 senedir bunun peşindeyiz. Yani Başbağlar niye? Başbağlar niye kurban seçildi? Kim yaptı bunu?
nBu konuda bir soruşturma yapılmadı mı? Her şey yapıldı elbette. 4 sene mahkeme sürdü ondan sonra mahkeme bitti. “Kapanmıştır” dendi. Nereye gittiysek, hangi kapıya gittiysek sonuç alamadık. Burada size de diyorum meselâ hangi gazeteci geldi röportaj yaptıysa daha sonra bunların hiçbiri yayınlanmadı. Biz sorduğumuzda “Niye bu yayınlanmadı?” diye “Bu zamana kadar niye yayınlanmadıysa şimdi de o yüzden yayınlanmadı bizim yapabileceğimiz bir şey yoktu” deniliyor. Bu bir gerçek...
nSonra dâvânın görüldüğü yer ile ilgili de soru işaretleri var? Dâvâ süreci çok farklı gelişti. Dâvâ Erzincan DGM’de açılıyor süreç devam ederken sonra birden İzmir’e alınıyor. Erzincan neresi, İzmir neresi? Anlamak gerçekten güç. Sadece “güvenlik gerekçesiyle” deniliyor. Ama güvenlik sebebinden dolayı Sivas olur, Ankara olur Kayseri olur... İzmir’e gidene kadar, İstanbul olur ama İzmir neden? Sivas olaylarında da benzer şey yaşandı. Dâva ilk etapta Ağır Ceza’da görülüyor sonra Devlet Güvenlik Mahkemesine alınıyor, ondan sonra da Ankara Devlet Güvenliğe alınıyor...
nDâvâların neticesi ne oluyor peki? Neticede mahkûm edilen kimse yok. Herkese beraat. Mahkûm kimse yok. Delil yetersizliğinden beraat ettiler.
nPeki olayın failleri ile ilgili siz ne düşünüyorsunuz? Sadece 1993 yılına iyi bakılırsa bir resim oluşabilir kafanızda. 24 Ocak 1993 Uğur Mumcu’nun öldürülüşü... 17 Şubat 1993 Eşref Bitlis’in ölümü. 17 Nisan 1993 Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü, 24 Mayıs 1993, 33 askerin Bingöl’de şehit edilmesi, 2 Temmuz 1993 Sivas katliâmı, 5 Temmuz Başbağlar katliâmı... Bütün bunları yanyana koyun, herkes aşağı yukarı ne olduğunu anlar. |
Ahmet Ceylan 05.07.2009 |
Mehmet Kaya: Güvenlik güçleri köye ancak ertesi gün gelebildi |
“Olayın sorumlularının bir an önce yakalanmasını istiyoruz, tek isteğimiz bu. Olayın olduğu günü anlatır mısınız?
1993’te 12 yaşındaydım. Olayları bizzat yaşadım. Akşam biz yayladan geliyorduk. Köye iki-üç kilometre uzakta yaylamız vardı. Yanımızda Yahya Özdemir adlı bir abimiz vardı. Beraber gelirken bizim karşımıza 3 kişi çıktılar. PKK rozetli, yeşil elbiseli 3 kişi eli silâhlıydı... İki kişi de aşağı köyden, tarladan almışlar her hâlde... “Durun” dediler durduk. Ondan sonra kimlik sordular. Yahya abi kimliğim yanımda yok dedi. “Nereden geliyorsunuz” dediler. “Yayladan geliyoruz” dedik...
Sonra sizi köye mi götürdüler? Yani nasıl oldu köye varışları?
Evet. “Konuşma yapacağız” dediler. “Sakin olacaksınız, bize yardımcı olacaksınız” dediler. “Buralar bizim” dediler.
PKK rozetleri vardı dediniz. Kendi ağızlarından da “Biz PKK örgütündeniz” dediler mi?
Tabiî, “biz Kürdistan devletini kuracağız” dediler. “Buralar bizim” dediler. “Çocuklarınızı okula yollamayın, oğullarınızı askere yollamayacaksınız” dediler.
Siz sadece bu üç kişiyi mi gördünüz?
Hayır ondan sonra 30-40 kişilik bi grup daha geldi. 13-15 yaşlarında gibiydiler. Çocuk denebilecek kadar küçük yani. O, 30-40 kişilik grup geldi bizim önümüze geçti. İşte hepsi birer metre arayla açıldılar, “hadi gidiyoruz” dediler, yürümeye başladık köye doğru. Köye gittiğimizde köye dağıldılar hemen. Ondan sonra bizi derenin orada toplamaya başladılar. Bizimle konuşmaya başladılar. Propaganda yapmaya başladılar. Sonra bizim kadınlar, “Bize işte birşey yapmayın, neyimiz varsa altınlarımızı alın, yeter ki bize ve beylerimize birşey yapmayın” dediler. Onlar da “tamam birşey yapmayacağız, siz altınlarınızı verin” dediler. Herkesin neyi var neyi yoksa topladılar, saatlerine kadar aldılar yani. Biraz sonra evlerin yandığını gördüm. Sonra annemi merak ettim. Sonradan öğrendim ki evimizin arka kapısından annemle, dayımın koşarak dağa doğru kaçmış, ama ben bilmiyor ve onu arıyordum. Sonra yine biz tekrar derede toplanmaya başladık. Evler yanıyordu. Ben hâlâ annemi merak ettiğim için teröristlerin olduğu, köyün diğer ucuna doğru gittim. Okulun oraya kadar gittim. Okulun ordan şehitlerin seslerini duymaya başladım. "İmdat, imdat!" diye bağırıyorlardı. Korktum o tarafa doğru gitmeye. Geri döndüm. Kadınları gördüm. Onlara söyledim "İmdat, imdat!" diye bağırıyorlar dedim. O zaman işte yaşım küçük olduğu için sen yanlış duymuşsundur ne biliyorsun diye oturttular beni. Bir de kadınları bomba koyduk diye korkutmuşlar, kımıldayamıyorlar oradan. Ondan sonra sabah olduğunda eve doğru gittiğimde annemi gördüm. Annemle birlikte olayların olduğu yere, cenazelerin olduğu yere doğru gittik. Baktım rahmetli dedemin alnından kurşun girmiş. Alnı olduğu gibi parçalanmıştı. Bacağı parçalanmış. Sonra kadınlarla birlikte ağladık, ağıt yaktık. O anki acı anlatılamaz.
Bu kadar olay olurken hiçbir güvenlik gücü gelmedi mi?
Onu ben size kesin olarak söyleyeyim. Bu olay 5 Temmuz 1993’te olduğu zaman, akşam namazının Erzincan’da saat 20:00 civarı olduğunu düşündüğümüzde. Olay o anda olduktan ertesi gün öğlen saat 13:00’e kadar bir Allah’ın kulu köye gelmedi. Öğleden sonraya kadar hiç kimsenin geldiğini hatırlamıyorum ben.
Olayı kimin ve neden yaptığı ile ilgili bizzat yaşamış biri olarak söyleyebileceğiniz şeyler var mı?
Olay Madımak’ın intikamı olarak gösterildi. Meselâ not kâğıtları vardı. Orada şehitlerin, ölenlerin üstüne not bırakmışlar. “1938 Dersim ve 1993 Sivas olayının intikamı alındı” diye.
Aradan uzun yıllar geçti. Sizin istediğiniz nedir?
Faillerin yakalanmasını istiyorum ben. Başka hiç- bir şey istemiyorum. |
05.07.2009 |
DELİLLER ÜZERİNDE ÇALIŞILMADI |
“Bu olay 16 yıldır böyle sürüncemede kalmamalıydı. Deliller üzerinde çalışılmadı bile!” Olayda eşi ve oğlunu kaybeden Ahmet Yılmaz Baltacı ise olaya ilgi gösterilmemesinden dolayı oldukça sitemkâr:
Sizce olayın failleri bunca senedir neden yakalanmadı?
Bunu savcı, hakim bilmiyorsa, emniyet bilmiyorsa, asker bilmiyorsa, millî istihbarat bilmiyorsa vatandaş nerden bilsin? Muammayı çözecek onlardır. Bu olay 16 yıldır böyle sürüncemede kalmamalıydı. Yakalananların serbest bırakılması da delil yetersizliğinden kaynaklanmış. Hayır delil üzerinde çalışılmamış ki! Hemen 2 gün sonra evler ortadan kaldırılmış hiçbir doğru dürüst inceleme yapılmamış, ne bir parmak izi alınmış ne de sorgulama yapılmış. Efendim bırakılan notlar var. Boş kovanlar var... Bir kişiye 20-30 kurşun isabet etmiş... O kadar çok delil var ki. |
05.07.2009 |
Medya, Başbağlar’ı görmüyor |
TÜRKİYE Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası (Diyanet-Sen) Genel Başkanı Ahmet Yıldız, bazı medya gruplarında Sivas olayları gündeme sıkça getirilerek dindar insanların kasıtlı olarak rencide edilip suçlandığını belirterek, “Bunun yanında 33 insanımızın katledeldiği Başbağlar saldırıları görmezden gelinmektedir. Bu vahşi olaylar, nerden gelirse gelsin lanetlenmelidir. Acı hepimizin acısıdır 70 milyonun acısıdır”dedi Diyanet-Sen Başkanı Yıldız, yaptığı açıklamada, Erzincan’ın Kemaliye ilçesi Başbağlar Köyünde 5 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda, 33 vatandaşımızın şehit edilmesinin üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen katiller bulunamadığını söyledi. Sivas’ta 34 kişinin dumandan boğularak, 3 kişinin de kurşunlanarak ölmesine misilleme olarak gerçekleştirdiği iddia edilen Başbağlar katliâmında bir katil sürüsünün, akşam namazı sırasında baskın yaparak, 33 kişiyi hunharca katlettiğini söyledi. Yıldız, “Üzerinden 16 yıl geçen katliamdan geriye yetim çocuklar, dul kadınlar, gözyaşı ve ağıtlar kaldı. Suçsuz günahsız 33 insanını kaybeden Başbağlılar’a destek olmak ve Başbağlar katliamını unutturmamak amacıyla geçen yıl aldığımız bir kararla Diyanet-Sen olarak katliamın yaşandığı 5 Temmuz tarihini Başbağlar Şehitlerini Anma Günü olarak ilân ettik. Bundan böyle her yıl 5 Temmuz’da Başbağlar halkıyla birlikte şehitleri anma etkinliklerine sendika olarak bizler de katılacağız” dedi. |
05.07.2009 |
Emekliye sefalet zammı |
İşçi ve Bağ-Kur emekli aylıklarına 6 aylık enflasyon doğrultusunda bu ay yüzde 1,83 zam yapılacak. Zamla birlikte en düşük işçi emeklisi aylığı yaklaşık 11 TL artışla 632 TL, en düşük Bağ-Kur emekli aylığı yaklaşık 5 TL artışla 310 TL olacak. İşçi emeklisi aylığına 11 TL zam
İşçİ ve Bağ-Kur emekli aylıklarına 6 aylık enflasyon doğrultusunda bu ay yüzde 1,83 zam yapılacak. Zamla birlikte en düşük işçi emeklisi aylığı yaklaşık 11 TL artışla 632 TL, en düşük Bağ-Kur emekli aylığı yaklaşık 5 TL artışla 310 TL olacak. Yılın ilk yarısındaki enflasyon oranının açıklanmasıyla işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına bu ay yapılacak zam oranı da belli oldu. Buna göre, işçi ve Bağ-Kur emekli aylıklarına, yılın ilk yarısında ortaya çıkan yüzde 1,83’lük enflasyon oranında zam yapılacak. Artışla birlikte en düşük işçi emeklisi aylığı 11,36 TL artışla 621,24 TL’den 632,60 TL’ye yükselecek. Bağ-Kur emeklilerinde ise en düşük aylık 5,57 TL’lik artışla 304,79 TL’den 310,36 TL’ye çıkacak. |
05.07.2009 |
İşçi eylemine KESK’ten destek |
Hak-İş Başkanı Salim Uslu’nun ardından KESK Genel Başkanı Sami Evren de, Türk-İş’in 7 Temmuz Salı günü yapacağı ‘’iş bırakma’’ eylemini desteklediklerini bildirdi. İŞÇİ DAYANIŞMASI
Evren, yaptığı basın açıklamasında, siyasi iktidarın ‘’krize yol açan sermayeye teşvik üzerine teşvik verdiğini’’ ifade ederek, kaynakların prim affıyla ve kurumlar vergisi indirimleriyle sermaye çıkarları doğrultusunda ‘’çar çur edildiğini’’ ileri sürdü. Hükümetin, emekçiler söz konusu olduğunda kaynak darlığından ve kriz şartlarından bahsettiğini belirten Evren, iktidarın yaklaşımına karşı, Türk-İş’in sergileyeceği direncin anlamlı ve önemli olduğunu söyledi. Evren, uzlaşma sağlanamaması halinde mevcut grev kararlarının sendikalar tarafından uygulamaya sokulmasının, sürecin doğal sonucu olduğunu ifade etti. Türk-İş’in 7 Temmuzda 1 saat iş bırakma kararı almasını önemli bir uyarı olarak niteleyen Evren, açıklamasında şunları kaydetti: ‘’Türkiye emekçileri bir bütündür. Çağdaş yasalar ve uygulamalarla farklı statülere bölünmüş olmaları bu gerçeği değiştirmez. AKP krizin bedelini emekçilere ödetmekte kararlıdır. Emekçiler bu bedeli ödememek için ortak mücadele hattında buluşmalıdır. KESK olarak Türk-İş’in eylem kararını destekliyoruz, üzerimize düşen dayanışmayı göstereceğiz.’’ |
05.07.2009 |
BULGARİSTAN’DA FECİ KAZA, 7 TÜRK İŞÇİ ÖLDÜ |
Bulgaristan’ın Lübimets ile Svilengrad kasabası arasındaki trafik kazasında, 1’i çocuk, 7 kişilik gurbetçi ailesi öldü. Memleket yolunda facia
Almanya’dan Türkiye’ye gelmek üzere Bulgaristan’dan transit geçiş yapan ve henüz kimlikleri öğrenilemeyen gurbetçi ailenin bulunduğu BS OU 8778 plakalı minibüs ile karşı yönden gelen Zoran İskaoviç’in kullandığı BG 905031 plâkalı Sırp yolcu otobüsü çarpıştı. Kapıkule Sınır Kapısı’na 20 kilometre kadar mesafedeki kazada, minibüste bulunan gurbetçi ailenin 1’i çocuk, 7 ferdi öldü. Kazada Sırp otobüsünün sürücüsü ile kaza yapan minibüse arkadan çarpan başka bir gurbetçi ailesinin bulunduğu minibüsteki 3 Türk de yaralandı. Yaralıların çevredeki hastanelerde tedavi altına alındığı bildirildi. Kazada gurbetçi ailenin bulunduğu minibüsteki eşya yola ve çevreye dağılırken, Sırp otobüsünün bagaj kısmı da kırım aracı ile kesilerek, içindeki eşya alındı. Kaza sebebiyle kara yolunun trafik ulaşımına kapandığını belirten Bulgar yetkililer, Türkiye’ye gitmek isteyen gurbetçileri, Svilengrad kasabası üzerinden geçiş yapmaları için yönlendiriyor. |
05.07.2009 |
Mezarlıkta tabanca ve mermiler bulundu |
Bursa’nIn merkez Osmangazi ilçesinde bir mezarlıkta tabanca ve tüfeklere ait 7 adet fişek bulundu. Alınan bilgiye göre, Ahmetpaşa Mahallesi’ndeki Ahmetpaşa Mezarlığında görevli Fedai Yaldız (47), mezarların arasında sarı bez içine sarılı 7 adet tabanca ve tüfek fişeği buldu. Olay yerine gelen güvenlik güçleri, beze sarılı 7 adet tabanca ve tüfek fişeğini incelenmek üzere Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. |
05.07.2009 |
Bakan Şimşek’ten maaş zammı genelgesi |
Memur ve sözleşmeli personel maaşlarına 1 Temmuz 2009 tarihinden geçerli olan yüzde 4,5’lik zamma ilişkin, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek imzalı genelge kamu kuruluşlarına gönderildi. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanı Şimşek imzasıyla “Özlük Hakları ve Diğer Ödemeler” konulu genelge yayımladı. Genelgeye göre, 1 Temmuz 2009 tarihinden geçerli olmak üzere, 2009 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ilgili maddesi uyarınca; aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayı (0,05592), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylık katsayı (0,74348) ve iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük ve mali sorumluluk zamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak yan ödeme katsayısı ise (0,01773) olacak. Sözleşmeli personelin taban ve tavan ücretleri de yüzde 4,5 oranında arttı. |
05.07.2009 |
İşsizlik sigortasında giderler arttı |
SİgortalI işsizler ile Türkiye İş Kurumuna kayıtlı diğer işsizlere yönelik planlama ve araştırma çalışmaları kapsamında harcanacak giderlerin yıllık miktarı, işsizlik sigortası fonuna aktarılan devlet payının yüzde 50’sine çıkarıldı. Bakanlar Kurulunun konuya ilişkin kararı, Resmî Gazete’de yayımlandı. Kararla, sigortalı işsizler ile Türkiye İş Kurumuna kayıtlı diğer işsizlere yönelik iş bulma, danışmanlık hizmetleri, meslekî eğitim, iş gücü uyum ve toplum yararına çalışma hizmetleri ile iş gücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları kapsamında yapılacak giderlerin yıllık miktarı, 2009 ve 2010 yılları için işsizlik sigortası primi olarak bir önceki yıl içinde İşsizlik Sigortası Fonu’na aktarılan devlet payının yüzde 50’sine çıkarıldı. |
05.07.2009 |
Başkent Doğalgaz’ın yüzde 80’i özelleşecek |
Başkent Doğalgaz Dağıtım A. Ş’ye ait yüzde 80 hisse Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından, “satış” yöntemiyle özelleştirilecek. Başkent Doğalgaz Dağıtım A. Ş’ye ait yüzde 80 hissenin özelleştirme kapsam ve programına alınmasına ilişkin, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararı, Resmî Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Kararda, Başkent Doğalgaz Dağıtım A. Ş’nin (şirket) yüzde 80 hissesine tekabül eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına (belediye) ait hisselerin özelleştirme kapsam ve programına alındığı belirtildi. Bu kararın gereğinin yerine getirilmesine ilişkin iş ve işlemler, şirket ve idare tarafından yerine getirilecek, özelleştirme işlemleri 2 yıl içerisinde tamamlanacak. Bu arada, Başkent Doğal gaz Dağıtım A. Ş’nin özelleştirme yetkisi daha önce Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne aitti. Ancak özelleştirme sürecinde yaşanan problemler sebebiyle özelleştirme işlemleri tamamlanamadı. ÖYK kararıyla, özelleştirme yetkisi ÖİB’ye geçmiş oldu. |
05.07.2009 |
Az konuşup, çok çalışılacak |
İçişleri Bakanlığı Genel Sekreterliğinden Balıkesir’e vali olarak atanan Yılmaz Arslan, göreve başladı. Birlik ve beraberlik içinde hizmet edeceklerini belirten Arslan, şöyle devam etti: ‘’Kamu görevlileri az konuşup çok çalışan insanlar olmalılar. Bu ilkeye buradaki görevim sırasında da sadık kalmaya çalışacağım.’’ Devlet memuru, az konuşup çok çalışmalı
BALIKESİR’İN yeni Valisi Yılmaz Arslan, “Kamu görevlileri az konuşup çok çalışan insanlar olmalılar. Bu ilkeye buradaki görevim sırasında da sadık kalmaya çalışacağım’’ dedi. İçişleri Bakanlığı Genel Sekreterliğinden Balıkesir’e vali olarak atanan Yılmaz Arslan, göreve başladı. Arslan’ı valilik binası önünde, Belediye Başkanı İsmail Ok, Balıkesir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Saylan, Emniyet Müdürü Coşkun Hayal, vali yardımcıları, ilçe kaymakamları ve kurum amirleri karşıladı. Tören mangasını selamladıktan sonra makama geçen Arslan Balıkesir’de en iyi hizmeti yapma gayreti içinde olacağını ifade ederek, şehir hakkında gerekli bilgileri de burada görev yapan eski valilerden aldığını bildirdi. Şehirde birlik ve beraberlik içinde hizmet edeceklerini kaydeden Arslan, şöyle devam etti: ‘’İnanıyorum ki diğer kamu görevlisi arkadaşlarla, basınımızla, sivil toplum örgütleriyle çok yakın olarak, bugüne kadar yapılmış hizmetleri daha ileriye götürmek için gayret edeceğiz. Kamu görevlileri az konuşup çok çalışan insanlar olmalılar. Bu ilkeye buradaki görevim sırasında da sadık kalmaya çalışacağım.’’ |
05.07.2009 |
Albümün geliri Gazze’ye |
ÖZEL Fatih Eğitim kurumlarında müzik öğretmeni olarak görev yapan Murat Solmaz, çıkardığı albümününden elde edeceği geliri Gazze’ye bağışlayacak. Müzik öğretmeni Murat Solmaz’ın “Hoşgeldin” adlı yeni albümü piyasaya çıktı. Tüm gelirleri Kimse Yok Mu Derneği aracılığıyla Gazze’ye bağışlanacak olan albümün tanıtımı Yerebatan Sarnıcı’nda yapıldı. Tanıtım kokteylinde albümün yapım aşamasında emeği geçen Dr. Faruk Ural, Mustafa Demirci, albümün aranjörü ve yönetmeni Ferdi Karameşe birer konuşma yaptı. Yapılan konuşmaların ardından söz ve bestesi Murat Solmaz’a ait olan ‘’Gazze” isimli klibin gösterimi yapıldı. Ardından Murat Solmaz albümündeki parçaları sesledirdi. Müzik öğretmeni Murat Solmaz, hayırlı bir iş yapmanın verdiği haz ve heyecanı yaşadığını belirterek, şunları söyledi: “Gazze’de yaşananlardan etkilendim. Onları anlamak için kendimizi onların yerine koymalıyız. Bu albümü hazırlamamızın bir sebebi de Gazze’yi gündemde tutmak. Bu albüm İnşallah insanlarımıza ön ayak olur.’’ İnsanların albümü severek dinleyeceklerine inandığını söyleyen Murat Solmaz,bu tür çalışmalarının devam edeceğini söyledi. |
05.07.2009 |
“Kötü muamele” hâlâ yaygın |
AVRUPA Konseyi İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Thomas Hammerberg, Türkiye’nin 2005 yılında AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamasından bu yana işkence vakalarının azaldığını, ancak poliste kötü muamelenin hâlâ yaygın olduğunu belirterek, bu soruna yönelik olarak bağımsız bir kamu denetçisi (ombudsman) atanmasını önerdi. Çeşitli illerde sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yaptıklarını, bu örgütlerin gündeme getirdiği sorunlardan birinin, “polisin kötü muamelesinin artışı olduğunu” belirten Hammerberg, bağımsız bir soruşturma sisteminin, bu olayların açığa çıkarılmasını sağlayabileceğini ifade etti. |
05.07.2009 |
Deniz Lisesi, 236. yıl mezunlarını verdi |
DENİZ Lisesi’nden mezun olan 100 öğrenci, törenle diplomalarını aldı. Heybeliada Deniz Lisesi’ndeki tören, Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç’ın tören alanına gelişiyle başladı. Törende, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç’ın mesajı okundu. Oramiral Ataç mesajında, öğrencilerin, ileride yüklenecekleri sorumlulukların bilincinde ve Deniz Kuvvetleri’nin üniformasını taşımaya lâyık olduklarını ispatladıklarını belirterek, mezunları kutladı. Mezun 100 öğrenci, diğer öğrenciler tarafından yapılan çımariva töreniyle TCG Cezayirli Gazi Hasan Paşa gemisi ile Deniz Harp Okulu’na uğurlandı. |
05.07.2009 |
Ormanlar kameralarla gözleniyor |
ORMAN Genel Müdürlüğü, TÜBİTAK ve Bilkent Üniversitesinin ortak projesi çerçevesinde geliştirilen yangın uyarı sistemli kameralar, Antalya’nın Kumluca ve Manavgat ilçelerindeki 7 kulede hizmet veriyor. Orman yangınlarıyla mücadele çerçevesinde üç kuruluşun ortak projesiyle geliştirilen yangın uyarı sistemli kameralar, Manavgat ilçesinde 5, Kumluca ilçesindeki 2 kulede kullanılıyor. Türkiye’de orman yangınlarıyla mücadelede önemli görev üstlenen yangın gözetleme kulelerine kurulan kamera ve uyarı sistemi sayesinde orman yangınları daha çabuk tesbit edilebiliyor. Antalya Orman Bölge Müdürü Recep Kaşan, Manavgat’ta 5 kulede, daha sonra da Kumluca’daki 2 kulede başlayan kameralı uyarı sisteminden olumlu sonuçlar alınmaya başlandığını bildirdi. Orman Genel Müdürlüğü, TÜBİTAK ve Bilkent Üniversitesinin işbirliğiyle TÜBİTAK projesi olarak kullanılan sistemin geliştirilmesi için bilgisayar yazılımının devam ettiğini belirten Kaşan, kullanımına yönelik testler ve sınamanın sürdüğünü söyledi. Kaşan, ‘’Sistem, faydalı olduğu kanaatine varılırsa yaygılaştırılacak’’ dedi. |
05.07.2009 |
Bahçelievler “gül”üyor |
ÇEVRE Haftası kapsamında vatandaşlara ücretsiz olarak 5 bin adet fıstık çamı ve 20 bin adet petunya, sardunya, kadife, ateş ve ipekten oluşan mevsimlik süs çiçeği dağıtan Bahçelievler Belediyesi şimdi de ilçe genelini ‘gül’lerle bezemek için kolları sıvadı. Bahçelievler genelinde gerçekleştirilecek 10 bin adet Gül Fidanı dikim programına Şirinevler Zeki Müren Caddesinde ve Kocasinan Vali Recep Yazıcıoğlu üst geçidi yeşil alanında düzenlenen törenlerle start verildi. Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu; “Çevreye saygı insana saygıdır, çevreye sahip çıkmak geleceğimize ve vatanımıza sahip çıkmakla eş değerdir. Beş yılı aşkın bir süredir ilçemizin adına yakışır bir şekilde olması için çaba sarf ediyoruz. Bahçelievler’imizin yüzünü gül’lerle güldürüyoruz” dedi. |
05.07.2009 |
Sözleşmeli değil, kadrolu öğretmen alınacak |
MİLLÎ Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, daha önceden belirlendiği için Ağustos ayında sözleşmeli 10 bin öğretmen alacaklarını ifade ederek, “Bundan sonra herhangi bir şekilde sözleşmeli öğretmen talebinde bulunmayacağız. Bütün öğretmenlerimizi kadrolu olarak istihdam edeceğiz” dedi. Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve Yönetim Kurulu üyeleri, Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile makamında görüştü. Gündoğdu, görüşmede, eğitim çalışanlarının acilen çözüm bekleyen sorunlarını Bakan Çubukçu’ya iletti. Eğitim-Bir-Sen’in eğitim çalışanlarının sorunları ve çözüm tekliflerine ilişkin raporundan istifade edeceklerini kaydeden Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, bundan sonra Millî Eğitim Bakanlığı’nda yetkili olan Eğitim-Bir-Sen ile eğitim çalışanlarının sorunlarını görüşeceklerini, eğitim çalışanlarının temsilcileri olarak sorunların aktarılması ve çözümünde Eğitim-Bir-Sen’den yararlanacaklarını söyledi. Sözleşmeli öğretmenler ile kadrolu öğretmenler arasındaki yapılanma farkının çalışma barışını bozduğunu, ayrıca sözleşmeli öğretmenin kendini kötü hissettiğini ifade eden Çubukçu, “Aidiyet duygusunun en fazla hissedildiği bir meslektir, öğretmenlik. Onun için öğretmenlikte sözleşmelilik olmamalıdır. Dolayısıyla sözleşmeli öğretmenlerimizin kadroya geçirilmesine yönelik çalışmamızı sürdürüyoruz. Bundan sonra tutum olarak da herhangi bir şekilde sözleşmeli öğretmen talebinde bulunmayacağız. Bütün öğretmenlerimizi kadrolu olarak istihdam edeceğiz” diye konuştu. |
05.07.2009 |
Leylekler tehlike altında |
KUŞ Araştırmaları Derneği (KAD) Tür Koruma ve İzleme Programı Sorumlusu İlker Özbahar, Aksaray’da leyleklerin Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) atıkları sebebiyle tehdit altında olduğunu söyledi. Özbahar, yaptığı açıklamada, geçtiğimiz yıllarda Konya Havzasında yaşanan su sıkıntısının ciddî boyutlara ulaştığını, sulak alanların kuruduğunu vurgulayarak, bu sebeple leyleklerin, küçük tatlı su birikintilerine toplandığını söyledi. Aksaray OSB atık sularının bırakıldığı bataklık alanı beslenme sahası seçen çok sayıda leyleğin ve onların beslediği yavrularının tehlike altında olduğunu ifade eden Özbahar, şunları kaydetti: ‘’OSB’den bırakılan atık sular bir arıtma tesisinden geçmediği için ağır kimyasal maddeler içermektedir. Normalde yalnız dolaşan leylekler, aç kaldıkları için OSB yanında toplanıyorlar. Kimyasal madde içeren suların oluşturduğu bataklık sahanın içinde besin arayan leylekler, su içindeki zehirli maddelerle temas halindedir. Kendileri ölmese bile, bugünlerde yavru çıkardıkları için taşıdıkları zehirli maddeler ve besinlerle bir süre sonra besledikleri yavru leyleklerin ölümüne sebep olacaklardır. Sonuçta leyleklerdeki zehirlenme sonucu üreme başarısı düşecek ve leylek sayısı azalacaktır.’’ |
05.07.2009 |
Unkapanı Köprüsü bakım için kapatılacak |
ATATÜRK Köprüsü, bakım çalışması sebebiyle 7 Temmuz’da 4 saat süreyle trafiğe kapatılacak. Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan yazılı açıklamada, Atatürk Köprüsü’nün, Unkapanı tarafındaki birleşme derzlerinde yapılacak onarım çalışması sebebiyle 7 Temmuz Salı günü 00.30-04.30 saatleri arasında araç ve yaya trafiğine kapatılacağı belirtildi. Açıklamada, Atatürk Köprüsü’nü kullanacakların, 00.30-03.30 saatleri arasında Yeni Galata Köprüsü’nü, 03.30-04.30 saatleri arasında ise Yeni Galata Köprüsü de deniz trafiğine açılacağından Haliç Köprüsü’nü kullanmaları istendi. |
05.07.2009 |
İş kadınından Kars’ta yaptırılan 200 yataklı kız öğrenci yurdu törenle açıldı. Kafkas Üniversitesi ( |
Kars’ta yaptırılan 200 yataklı kız öğrenci yurdu törenle açıldı. Kafkas Üniversitesi (KAÜ) yerleşkesinde, iş kadını Vasfiye Eriş tarafından yaptırılan yurdun açılış törenine, Kars Valisi Ahmet Kara, KAÜ Rektörü Prof. Dr. Abamüslüm Güven, CHP İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz, Kars_Ardahan_Iğdır (KAI) Kalkınma Vakfı Başkanı Turan Çelik ve üniversite öğretim üyeleri katıldı. Rektör Prof. Dr. Abamüslüm Güven, törende yaptığı konuşmada, eğitimin artık dünya devletlerinin çok önemsedikleri konulardan birisi olduğunu belirterek, bir ülkenin geleceğinin teminat altına alınmasında eğitimin büyük önem taşıdığını söyledi. Vasfiye Eriş’in bugüne kadar toplumsal kalkınmalar için çok büyük projelerin altına imza attığını dile getiren Prof. Dr. Güven, ‘’Kars’ta kalacak yeri olmadığı için çocuklarını geri götüren velilere meslek hayatım boyunca defalarca şahit oldum. Vasfiye Eriş bu yurdu yaptırarak en az 200 kız öğrencimize üniversitemizde okuma yolunu açtı’’ diye konuştu. Daha sonra, Vali Ahmet Kara da Vasfiye Eriş’e eğitime katkılarından dolayı plaket sundu. |
05.07.2009 |
“Büyük Ankara Festivali” başladı |
ANKARA Büyükşehir Belediyesince düzenlenen ‘’Büyük Ankara Festivali’’, Serdar Ortaç konseriyle başladı. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) alanında gerçekleştirilen festivalin açılışına İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve çok sayıda Başkentli katıldı. Sühely ve Behzat Uygur kardeşlerin sunduğu festivalin açılışında konuşan Gökçek, bu yılki festivalin geçen yıldan daha mükemmel başladığını söyledi. Başkentlilerin 10 gün boyunca eğeleneceğini, alış veriş yapacağını dile getiren Gökçek, ‘’Bu festival, bir taraftan eğlendirirken bir taraftan da Ankara’da özellikle ölü mevsimde esnafımızı sevindirecek. O yüzden bol bol da gücümüzün yettiği kadar alış veriş yapacağız’’ diye konuştu. |
05.07.2009 |
Ağaç kesen yaşlı kadına ev hapsi |
ZONGULDAK’IN Elvanpazarcık beldesinde, Orman Kanunu’na muhalefet suçundan 19 gün hapis cezası alan 76 yaşındaki Haftane Çakal, yaşından dolayı evinde çektiği cezasının sona ermesiyle özgürlüğüne kavuştu. Elvanpazarcık beldesinde, ağaç kestiği iddiasıyla yakalanan Çakal’a, Zonguldak 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından Orman Kanunu’na muhalefet suçundan 19 gün hapis cezası verildi. Mahkeme heyeti, ilgili kanun gereği Çakal’ın, yaşı ve ceza oranı göz önüne alınarak cezasını 19 gün evinde geçirmesini kararlaştırdı. Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğünce, hakkında verilen tedbire uyup uymadığının takibi yapılan Çakal, yalnız yaşadığı evinden 19 gün çıkmayarak cezasını çekti. |
05.07.2009 |
İKİ LİMAN İKİ KÜLTÜR |
Yolumuz Pakistan’ın Gwadar limanına düştü. Hint Okyanusunun Rüzgârlarından ve azgın dalgalarından tabiî bir biçimde korunmuş olan bu liman, Allah’ın Pakistanlılara bir hediyesi gibi. “T” şeklindeki yüksek tepeler ile korunan bu yerde, çok az bir masrafla koca bir liman inşa etmişler. Bizim Pakistan’a gittiğimiz günlerde ülke bir hayli karışık idi. Afganistan sınırındaki Swat bölgesine harekât yapılacaktı. Gemicilerin limanın dışına çıkmasına izin vermiyorlardı. Bu sebeple bu ülkeden çok az şey aktarabileceğim. Pakistan 160 milyon civarındaki nüfusu ile dünyanın en büyük Müslüman ülkelerinden biri. Nüfusun hızlı artmasının bir sebebi de Hindistan’dan gelen Müslümanlar. Yoksa, doğumlar dolayısıyla ile bu kadar yüksek bir hızla nüfus artışı olması imkânsız gibi. Gwadar Şehri, Güneybatı Pakistan’da yer alıyor ve İran’a çok yakın. Kuzeyi çöl. Bu bölgede çok fazla insan yaşamıyor. Konuştuğum insanlardan edindiğim bilgilere göre bölge halkı çöl ikliminin de tesiri ile oldukça tembel. Buna mukabil Hindistan’dan özellikle de Mumbai (Bombay) şehrinden gelen Müslümanlar, bölgeye bir canlılık katıyorlar. Ekonomi neredeyse tamamen Hindistan göçmenlerinin elinde... Limanın çok güzel bir camisi var. Temiz ve bakımlı. Burada Cuma namazı kılma fırsatı bulduk. Hindistan camileri gibi aynı özellikler taşıyan bu yerde hutbe okunan minber yok. Vaaz kürsüsü aynı zamanda minber olarak kullanılıyor. Cuma hutbesinde İmamın elinde asası var. En önemli farkı bu. Pakistanlılarda çoğunlukla İmamı Azam Ebu Hanife’nin mezhebinden. Yani namaz kılmaları ve sünnetler aynen bize benziyor. Bize benzemeyen sadece birkaç husus var. Buradaki Müslümanlar da aynen Hindistan’da olduğu gibi oturarak namaz kılmayı çok seviyor. Hani bizde bazı ihtiyarların yaptığı gibi... Burada farklı olan yaşlı-genç birçok kişi sünnet namazları oturarak kılmaya alışmış. Hâlbuki bunların sağlık sorunu görünmüyor. Nasıl gelmiş ise böyle garip bir adetleri var. İmam Efendi, hutbeyi Arapça okuyor. Arapça hutbeyi dinlemek, kendi lisanımızla da dâhil olmak üzere mahallî diller ile dinlenmesinden kat kat güzel. Pakistan’ın en ilginç özelliklerinden birisi de araçlara işlenen rengârenk desenler ve resimler. Bir zamanlar bizim minibüslerde de vardı ama bunlar belki yüz kat daha fazla süslü ve görkemli. Portekiz’den selâmlar Yolumuz bundan sonra Portekiz’in Leixoes limanına düştü. Burada 6 gün boyunca Arjantin’den getirmiş olduğumuz tahıl yükünü boşalttık. Buradan da izlenimlerimi okuyucularımla paylaşmak isterim. Leixoes şehri, Porto şehrine çok yakın hatta iç içe geçmiş denilebilecek bir liman şehri. Tramvaylar ile Porto’ya gidilebiliyor. Burada gördüğüm en ilginç yer, baskül şeklinde açılıp kapanan köprü. Bu köprü bir dakikada açılıp yine aynı süre içinde kapanabiliyor. Köprü sayesinde limanın ikiye böldüğü Metasintos ve Leixoes şehirleri birbirine bağlanmış durumda. Liman bizim gemimize göre oldukça küçük sayılır. İğnenin deliğinden geçer gibi manevra yaparak tahliye yapacağımız rıhtıma yanaştık. Zira benim gemimin boyu 180 eni ise 28 metre olduğu hâlde köprü ayakları en fazla 50 metrelik. Birde 200 metrelik bir alanda koca gemiyi çevirmek zorunda kaldık. Bütün bu manevralar bir yana köprünün dibine kadar geldiğimizde hâlâ kapalı hâlde bulunuyordu. Tabi oldukça heyecanlı anlar yaşadık. Köprüdeki araç ve yaya trafiği bizim geldiğimizi gördükleri hâlde hâlâ durmamıştı. Aradan kaçan yolcular köprünün açılmasını geciktiriyordu. Nihayet 100 metre kala köprü açıldı ve kazasız belasız geçip rıhtıma yanaştık. Bizim Galata Köprüsüne benzeyen bu köprü en fazla 15 dakikada yeniden trafiğe açılabiliyor. İki yıl önce hizmete girmiş. Dünyada bu kadar seri bir şekilde açılıp kapanan köprü var mı, bilemiyorum fakat teknoloji ve mimarlık bakımından mükemmel bir eser olduğu kesin. Portekiz, tam 800 yıl İslâm uygarlığı ve medeniyeti altında kaldığı hâlde ne yazık ki bir tane eser bile ortada görünmüyor. Engizisyon mahkemeleri insanları öldürdüğü gibi eserleri de yakıp yakmış. Yahudilere göç etmeleri için belirli bir süre tanındığı halde Müslümanlara hiç acınmamış. Zorla din değiştirmeye zorlanan Müslümanlar, ya işkence ile öldürülmüşler ya da dinlerini gizleyerek yaşamak zorunda kalmışlar. Çok küçük bir azınlık ise Türk denizcileri sayesinde Cezayir ve Osmanlı topraklarına kaçmayı başarabilmiş. İşte büyük acıların yaşandığı bu topraklarda şimdi ne bir Müslüman ne de bir cami görünüyor. Lâkin Portekiz halkı şaşılacak derecede Araplara benziyor. Kıyafetlerini ve evlerini değiştirsen kendini bir Arap ülkesinde zannedersin. Herhalde bu benzerlik yüzyıllarca süren Endülüs uygarlığından kaynaklanıyor. İspanya ile Atlas Okyanusu arasına sıkışmış bu ülkede 10 milyon insan yaşıyor. Ekonomisi AB sayesinde oldukça gelişmiş. Evleri en fazla iki üç katlı ve çok güzel... Leixoes ve Porto şehirden ziyade bir kasabayı andırıyor. Sokakları temiz ve bakımlı. Dükkânları oldukça çok ve her şeyi bulmak kolay… Lâkin diğer ülkelere göre oldukça pahalı. Halkın dilinde M. United’ın Real Madrid’e sattığı Ronaldo var. 100 Milyon dolara yakın bir paraya satılan bu futbolcu, ülkenin en meşhur kişisi. Biz ise bu ülkede fazla duramayıp başka limanlara yelken açmak zorunda kalıyoruz… |
VEHBİ HORASANLI / GWADAR-LEIXOES 05.07.2009 |
Vatandaşlar Kur’ân kursu yaptırdı |
Sİİrt’tekİ Evren Mahallesinde vatandaşlarca yaptırılan ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilen Kur’ân kursu hizmete açıldı. Açılışa Vali Necati Şentürk, Emniyet Müdürü Celali Topuz, Müftü Mahmut Gürlen de katıldı. Siirt Evren Mahallesi Muhacirin Camii yanında yaptırılan Kur’ân kursu 4 katlı, kapasitesi ise 100 öğrenci. Müftü Mahmut Gürlen, amaçlarının yaşadıkları toplumun millî ve manevî değerlerine saygılı bireyler yetiştirmek olduğunu dile getirerek, “Amacımız, gençlerimizi önce ailelerine, sonra içinde yaşadıkları topluma saygılı bireyler olarak yetiştirmektir.” dedi. |
05.07.2009 |
Gökevi’ni ziyaret edene astronomi dersi |
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) bünyesinde bulunan ‘’Gökevi’’ni (planetaryum) son 6 ay içinde 9 bin kişi ziyaret ederken, isteyenlere ziyaret sırasında astoromi konusunda eğitim verildiği bildirildi. OMÜ Eğitim Fakültesi Dekanı ve Gökevi sorumlusu Prof. Dr. Hüseyin Kalkan, yaklaşık 1,5 yıl önce hizmete giren Gökevi’ne insanların ilgisinin her geçen gün arttığını söyledi. Kurupelit Yerleşkesindeki Öğrenci Kulüpleri Merkezinin bulunduğu alanda bulunan Gökevi’nin üniversite için de büyük önem taşıdığını belirten Kalkan, Gökevi’nin son 6 ayda 9 bin kişinin ziyaret ettiğini bildirdi. Prof. Dr. Kalkan, şunları söyledi: ‘’Gökevi açıldığı günden bu yana büyük ilgi görüyor. 30 kişilik salonumuzda ağırladığımız ziyaretçi gruplarına isterlerse ziyaret sırasında astronomi konusunda 1,5 saatlik eğitim de veriliyor. Özellikle ilköğretim ve lise öğrencilerinden büyük ilgi görüyoruz.” |
05.07.2009 |
Belediye otobüslerinde dişlerini unutan bile va |
İzmİr Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğü’ne bağlı Kayıp Eşya Bürosu’nda, yıl başından bu yana bin 72 adet eşya toplandı. Vatandaşların otobüslerde unuttuğu eşyalardan 186’sı sahiplerine teslim edilirken 886’sını almak için girişimde bulunan olmadı. Listede dizüstü bilgisayardan takma dişe, cep telefonundan müzikçalara kadar çok çeşitli eşyalar bulunuyor. Belediye otobüslerinde unutulan her cinsten eşyanın, Eşrefpaşa Yağhaneler’deki Çinili Camii yanındaki Kayıp Eşya Bürosu’nda depolandığını belirten ESHOT yetkilileri, öncelikle unutulan hattın bağlı bulunduğu hareket memurluklarına, sonuç alınamadığında ise söz konusu büroya başvurulması gerektiğini söyledi. Vatandaşların depoya konulan kayıp eşyaların bilgilerine, aylık olarak “www.eshot.gov.tr” adresinden ulaşması da mümkün. |
05.07.2009 |
Türk Ferrarisi yollarda |
Türkİye’dekİ bir fuarda bakmak ve binmek istediği Ferrari’ye dokunmasına dahi izin verilmemesine içerleyerek ilk yerli spor otomobil ‘’ETOX’’u yapan girişimci Ercan Malkoç, 2. ‘’ETOX’’u yollara çıkardı. Almanya’da yayınlanan otomobil dergisi ‘’Auto Bild’’de yaklaşık 3 sayfa yer verilen ve Yunanlıların ilgisini çeken ‘’ETOX’’, Almanya’nın ‘’Vox’’ televiyonunda ‘’Automobile’’ isimli programa da konu oldu. Ertex Yönetim Kurulu Başkanı Malkoç, yaklaşık 2 milyon dolara malolan projede, tulumunu giyip gece geç saatlere kadar kendisini de çalıştığını söyledi. Ürettikleri kırmızı renkteki ilk ‘’ETOX’’u geçen yıl Zafer Bayramı’nda tanıttıklarını belirten Malkoç, aracı isminin açıklanmasını istemeyen İstanbullu bir iş adamına sattıklarını vurguladı. Aracın seri üretim yerinin Ankara olmasını planladıklarını anlatan Malkoç, uluslar arası yatırımcılarla da görüşmeye hazır olduklarını bildirdi. |
05.07.2009 |
Eski lastikler yol olacak |
Akdenİz Üniversitesince (AÜ) hazırlanan proje çerçevesinde atık araba lastikleri beton yol yapımında kullanılacak. Buna ilişkin ilk çalışma, Antalya’daki Necip Fazıl Caddesi’nde 150 metrelik alanda deneniyor. AÜ Çevre Mühendisliği Bölümünden Yardımcı Doçent Doktor Niyazi Demircan, yaptığı açıklamada, AB ülkelerinde yapılan son yasal düzenlemelerle atık lastiklerin yakılmasının ve gömülmesinin yasaklandığını hatırlatarak, bu lastiklerin geri dönüşümü için projeler hazırlandığını belirtti. Kendisinin de İngiliz bir profesör arkadaşıyla atık lastiklerden beton üretilmesi üzerine konuştuklarını ve bu projeyi hayata geçirdiklerini anlatan Demircan, ‘’bu proje sayesinde, hem atık lastikler tabiata zarar vermeden ortadan kalkacak, hem de maliyeti yüksek olan günümüz yol yapımı ucuzlayacak’’ dedi. |
05.07.2009 |