Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) Başkanı İsrafil Kuralay, sivil, demokratik, özgürlükçü bir anayasanın Türkiye'nin en öncelikli meselesi olduğunu vurgulayarak, "Yerel seçimlerin ardından Mecliste yeni anayasa çalışmaları tekrar gündeme gelmeli ve 2009 yılı yeni anayasa yılı olmalıdır" dedi.
STK’LAR KONUNUN TAKİPÇİSİ OLMALI
Anayasanın üç-beş maddesini değiştirmekle yetinilemeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Ergun Özbudun da, şimdiye kadar yapılan 15 değişiklikle yaklaşık üçte biri değişmesine rağmen anayasadaki otoriter ruh ve vesayetçi anlayışın tasfiye edilemediğini belirterek, STK'ların konuyu sürekli gündemde tutması gerektiğini söyledi.
2009 yeni anayasa yılı olsun
İULUSLARARASI Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) Başkanı İsrafil Kuralay, sivil, demokratik ve özgürlükçü bir anayasanın Türkiye’nin en öncelikli meselesi olduğunu vurgulayarak, “Yerel seçimlerinin ardından TBMM’de yeni anayasa çalışmaları tekrar gündeme gelmeli ve 2009 yılı yeni anayasa yılı olmalıdır” dedi.
Vakıf Merkezi’nde, UTESAV Başkanı Kuralay yönetiminde düzenlenen Haliç Buluşmaları toplantılarının yedincisinde “Sivil Anayasa” konusu ele alındı.
Toplantıya, Prof. Dr. Ergun Özbudun, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) Başkanı Necati Ceylan, Hukukçular Derneği Başkanı Kamil Uğur Yaralı ve çok sayıda dâvetli katıldı. Toplantıda UTESAV’ın hazırladığı “Sivil Anayasa Çalışmalarının Sürdürülmesi için Görüş ve Öneriler” raporununda sunumu yapıldı. Raporda, yeni anayasa sürecinin tekrar hızlandırılması gerektiğine dikkat çekildi. Toplantının açılış konuşmasını yapan UTESAV Başkanı İsrafil Kuralay, olağanüstü dönemlerde yazılan anayasaların, normalleşme süreci ile toplumsal ihtiyaçları karşılayamaması sebebiyle yetersiz kaldığını söyledi. Bu yüzden sivil, demokratik ve özgürlükçü bir anayasanın Türkiye’nin en öncelikli meselesi olduğunu vurgulayan Kuralay, “Yerel seçimlerinin ardından TBMM’de yeni anayasa çalışmaları tekrar gündeme gelmeli ve 2009 yılı yeni anayasa yılı olmalıdır” dedi.
ÖZBUDUN: YENİ ANAYASA LAİKÇİ ELİTLERİ
KORKUTTU
Toplantıda konuşan Prof. Dr. Ergun Özbudun da yeni anayasa çalışmalarının askıya alınmasını değerlendirdi. Prof. Dr. Özbudun Anayasa projesinin ortaya atılmasıyla, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi ve Anayasanın 10. ve 40. maddelerindeki değişikliklerin yapılmasıyla birlikte laikçi elitlerde bir panik havası oluştuğunu, böyle bir hava içerisinde kapatma dâvâsı açıldığını söyledi. Dolayısıyla AKP’nin bir bakıma “var olma mücadelesi” içerisine girdiğini ifade eden Özbudun, “Neticede kapatılmadı ama öyle bir karar veril di ki, kapatılmaya eş değer diyebileceğimiz bir karar alındı. Bu süreçte, AK Parti’yi saran kuşatma zihniyeti ülkeye zaman kaybettirirken, bu kuşatmanın içinde olmanın verdiği tereddüt, AK Parti’yi bu projeyi kendi projesi olarak kamuoyuna sunmaktan alıkoydu” dedi.
Prof. Dr. Özbudun, mevcut anayasanın üç beş maddesini değiştirerek bununla yetinilemeyeceğini ifade ederek şunları söyledi:
“1982 anayasasından şu ana kadar 15 değişiklik yapılmıştır. 16’sı malûm olduğu üzere Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Bunun neticesinde yaklaşık 1/3 oranında maddesi değişmiştir. Elbette değişikliklerin genel yönü Türkiye’nin belli ölçüde demokratikleşmesi ve liberalleşmesi istikametinde olmuştur. Bunu da teslim etmek gerekir. Fakat bu değişiklikler 1982 anayasasındaki otoriter ruhu, vesayetçi anlayışı tasviye etmekte yetersiz kalmıştır. Dolayısıyla bugün bazı kesimlerin bu anayasayı değiştirilmesine ihtiyaç yok zaten üçte biri değiştirildi, AB standartlarına geldi şeklinde yapılan beyanları oldukça hayretler içinde karşılıyorum. Çünkü aynı şahıslar geçmişte tümüyle yeni bir anayasa ihtiyacını vurgulayan pek çok konuşma yapmışlardır. Özellikle siyasî haklar ve siyasî parti kurma ve faaliyette bulunma üzerindeki yasaklar herhangi bir batı demokrasisinde rastlanmayacak ölçüdedir. 1982 anayasasının yürürlükte olduğu 26 senelik süreç içinde 18 partinin kapatılmış olması herhalde normal bir olay değildir. AK Parti hakkındaki dâvâ gündeme geldiğinde bazı basın mensuplarının batı demokrasilerinde de parti kapatmalarının olduğunu savunmuştur. AB ülkelerinin anayasalarının bir bölümünde partilerin kapatılması ile ilgili hükümler vardır. Fakat ikinci dünya savaşından bu yana Avrupa kıt'asında kapatılan parti sayısı üçten ibarettir. İşte bütün bu nedenlerden dolayı yeni bir anayasaya ihtiyaç kesindir. Bu eğer gerçekten bir ihtiyaçsa bunun gündemde tutacak sivil toplum faaliyetlerinin rolü büyüktür. Bir bireyin etkisi toplumda etkisi çok azdır. Fakat güçlü STK’lar bu ihtiyaca sahip çıktıkları zaman gündemde muhafaza ettikleri takdirde öyle zannediyorum ki iktidar partisi de bunu gerektiği şekliyle değerlendirecektir.”
|