Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, devrin, devletin ve özel sektörün bir arada olma, önerilere kulak verme devri olduğunu belirterek, “Konuşanı susturma, ‘biz gerekeni yaparız’ diyerek tartışmaları bastırma, yatırım yapan, istihdam yaratan, elini taşın altına koyan, sırtında yumurta küfesi taşıyan özel sektörü suçlama devri değildir” dedi.
TÜSİAD’ın yılın ikinci YİK toplantısının açılışında konuşan Yalçındağ, küresel krize karşı önlem alınırken otoritelerin en çok zorlandığı noktanın, topluma ve piyasalara güven vermek olduğunu hep birlikte izlediklerini ifade ederek, toplumda güvenin böyle zor dönemleri aşmak için en önemli unsur olduğunu söyledi. Türkiye’de ise güven duygusunu artıracak olanın, küresel krizin boyutları ve Türkiye’nin riskleriyle ilgili ciddi bir farkındalık içinde olunduğunun gösterilmesi olduğunu dile getiren Yalçındağ, şöyle devam etti:
“Hangi durumda ne yapılacağına ilişkin geniş bir istişare ve ayrıntılı bir ön hazırlık içinde olunduğunu ortaya koyabilmektir. Devir, devletin özel sektörün bir arada olma devridir. Önerilere kulak verme devridir. Konuşanı susturma, ‘biz gerekeni yaparız’ diyerek tartışmaları bastırma, yatırım yapan, istihdam yaratan, elini taşın altına koyan, sırtında yumurta küfesi taşıyan özel sektörü suçlama devri değildir. Evet, Türkiye’de görünen bir yangın yok, ama yön değiştiren ve kuvvetini artıran bir rüzgarın tehdidi altındayız.”
AB SÜRECİ GELİŞME AÇISINDAN MİHENK
TAŞI
Avrupa Birliği ve IMF konularının güvenilir ekonomi algılaması oluşturma açısından önemli destek noktaları olduğunu ifade eden Yalçındağ, tıpkı IMF konusunda olduğu gibi, reformlar ve Avrupa Birliği konusundaki gecikmelerin de ülkeye bir faturasının olacağını bildirdi.
TÜSİAD Başkanı, AB’nin küresel plandaki etkinliği, bütünlüğü ve güvenliği açısından Türkiye’nin vazgeçilmez bir unsur olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını, kendileri açısından ise AB sürecinin gelişme ve refah artışı açısından bir mihenk taşı olmaya devam etmekte olduğunu belirtti. Yalçındağ, şöyle dedi:
“Atılması gereken adımların basit olduğunu düşünmüyoruz. Aksine, mevcut ve potansiyel hiçbir gücü boşa harcamadan, biraz önce de söylediğimiz gibi devlet, özel sektör ve sivil toplumun işbirliğiyle, tam bir mutabakat ve seferberlik içinde atılacak çok zorlu adımlarla karşı karşıya olduğumuz kanaatindeyiz. Böyle bir ulusal birlik havasının yaratılması ise ancak sağlıklı bir siyasal ortam ve siyasal istikrar içinde mümkündür. TÜSİAD olarak siyasal istikrar kavramından ne anlıyoruz? Çatışma ve kutuplaşmaların olmadığı; ulusal politikalarda toplumsal uzlaşmanın tesis edildiği, refahın istikrarlı olarak arttığı, bireysel ve bölgesel gelir dengesizliklerinin asgariye indirildiği bir ekonomik ve siyasi ortamı anlıyoruz; Siyasal denetim, eleştiri, öz eleştiri, muhalefet, basın özgülüğü gibi kavramların korunup kollandığı ve yüceltildiği; Standartları sürekli yükselen bir demokrasinin ve seviyeli siyasal rekabet anlayışının egemen olduğu; Bir ortamı anlıyoruz. Böyle anlamaya da devam edeceğiz.
Demokrasi kültürünü içine sindirememeyi, ‘herkes benim çizgime gelsin’ düşüncesini, ülkeyi yolundan saptıran sun'î gündem konuları ortaya atarak siyasetin ve bürokrasinin ulusal hedeflere kilitlenmesine engel olmayı siyasal istikrar anlayışıyla bağdaştıramıyoruz.
Her yapıya bulaşması mümkün olan yolsuzlukları, itibarın ve güvenin düşmanı olarak görüp üstüne gitmek yerine, bu konudaki her türlü uyarı ve eleştiriyi siyasal karşıtlık olarak algılamayı da siyasal istikrarı pekiştirmekten uzak bir tutum olarak görüyoruz.’’
|