İBDA-C'ye yakın isimlerden Sadettin Ustaosmanoğlu anlatıyor: “2003'te Ulusalcı ekipten emekli bir binbaşı, arkadaşlarımızla bir görüşme yaptı ve şu tekliflerde bulundu: Vatansever Güçler Birliği adında bir oluşum düşünüyoruz, bu oluşum dergi ve dernek faaliyeti şeklinde tezahür edecek, ilk etapta üniversite gençliği etrafında çalışma yapacak, sonra büyük illerde dernekler açılacak, daha sonra bütün illerde Kuvvayı Milliye gibi örgütleneceğiz.”
SOKAĞA VE GENÇLİĞE HAKİM OLMAYA
ÇALIŞACAĞIZ
“Bu hareket kitle gösterileri organize edip birtakım propagandif ve manipülatif işlerde bulunacak. Sokağa ve gençliğe hâkim olmaya çalışacak. Şartları şuydu; siz İslâm ihtilâlinden bahsetmeyip Kemalizme saldırmayacaksınız, biz de şeriata saldırmayacağız. Bu dönemde, birçok gruba gidildiği duyumlarını almıştık, kimin kabul etmediğini bugün daha net görmeye başladık.”
İslâmcı Ergenekon: İBDA-C, Hizb-ut Tahrir, Haydari,
Hizbullah, Nizam-ı Âlem, Gülen
cemaati ve AKP
Ergenekon yapılanmasının seküler yüzü artık saklanamayacak kadar açığa çıktı. Ergenekon örgütüne açık tavır alan İslamî yapıların içlerindeki Ergenekoncularsa şimdiye kadar çok net tartışılmadı. Örneğin medyada yer alan haberlere bakılırsa “ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’na düzenlenen, üç polis memurunun şehit olduğu, üç teröristin ölü ele geçirildiği kanlı saldırının talimatının cezaevinden verildiği ortaya çıktı. Ölüm timinin lideri Erkan Kargın’a talimatı, halen Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ergenekon örgütünün istihbarat sorumlusu Erkut Ersoy’un verdiği ileri sürüldü. Öldürüldüğünde üzerinde bir cep telefonu ile iki SIM kart bulunan Kargın’ın, Kandıra Cezaevi’ndeki Ersoy ile mayıs ve haziran aylarında üç kez görüştüğü, ayrıca yine aynı dönemde üç kez de Ergenekon örgütünün üst düzey iki tutuklu yöneticisiyle de görüşme yaptığı tespit edildi.”
12 temmuz günkü yazımızda “Amerikan konsolosluğuna saldıranlardan birinin eski bir “itirafçı” olduğu iddia ediliyor. Görünürde kontrol edilemeyen bir itirafçı olduğu iddia edilen bu şahıs, başka birilerinin kontrolüne girmiş olabilir mi,” diye sormuştuk. Görünen o ki, Ergenekon İslamî kesimin derinliklerine doğru kancalar atmış ve onları da amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyor.
Hatırlayınız, 30 haziran tarihli “Ulusalcı-İBDA-C ilişkisi” başlıklı yazımızın ardından Yeni Aktüel dergisine konuşan Sadeddin Ustaosmanoğlu “2003 yılında kendilerine Sultan Galiyevci diyen Ulusalcı ekipten emekli bir binbaşı, arkadaşlarımızla bir görüşme yaptı ve şu tekliflerde bulundu; Vatansever Güçler Birliği adında bir oluşum düşünüyoruz, bu oluşum dergi ve dernek faaliyeti şeklinde tezahür edecek, ilk etapta üniversite gençliği etrafında çalışma yapacak, sonra büyük illerde dernekler açılacak, daha sonra da bütün illerde Kuvvayı Milliye yapılanması gibi örgütleneceğiz. Bu hareket kitle gösterileri organize edip bir takım propagandif ve manipületif işlerde bulunacak. Sokağa ve gençliğe hâkim olmaya çalışacak. Çıkacak derginin 4-5 sayısını kendilerinin finans edeceğini söyleyen binbaşı, televizyon programları konusunda da yardımcı olabileceklerini söyledi. Şartları şuydu; siz İslam ihtilalinden bahsetmeyip Kemalizme saldırmayacaksınız, biz de şeriata saldırmayacağız. Bu dönemde, birçok İslamcı gruba gidildiği duyumlarını almıştık, kimin kabul edip etmediğini, tabiî olarak bugün daha net görmeye başladık.”
İBDA-C’nin ulusalcılarla dost olan kanadına bir de Hizb-ut Tahrir örgütünü eklemek gerekiyor. Medyaya yansıyan bilgilere göre, Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan muvazzaf askerlerden Kurtçe Bektaş’ın da teğmen Mehmet Ali Çelebi gurubunda faaliyet gösterdiği ve Hizb-ut Tahrir Örgütü içerisinde sürekli olarak sohbetler düzenleyip, toplantılara katıldığı ileri sürülüyor. Hatırlayınız, 2 Eylül 2005 yılında ‘Hizb-ut Tahrir’ örgütü bir Cuma namazı sonrasında İstanbul Fatih Camii’nde adeta şov yaparak şeriat isteyip halifeliği geri getirme çağrısı yapmışlardı ve basın bildirisi okumuşlardı/dağıtmışlardı. Neresinden bakılırsa bakılsın provokatif bir eylem olduğu görülen bu hareketin kimler tarafından organize edildiği emniyetçi arkadaşlar tarafından o zaman çok net okunuyordu. Şimdi, sıradan insanlar tarafından da daha net anlaşılıyor. Belli ki Hizb-ut Tahrir’in en azından bir kanadı da Ergenekon şemsiyesi altına sığınan İslamcı yapılardan biri denilebilir mi?
Yine Trabzon civarında ve kısmen de Karadeniz bölgesinde, Karadenizli olmak özelliğini, geleneksel İslamcılık ve hemşerilik bağlarını da kullanarak etkili kılan ve bir partinin genel başkanı da olan bir İslamcı grubun da ulusalcı yapının aktif elemanı olarak çalıştığı söylenebilir mi? Son bir kaç aydır sesi çıkmasa da ulusalcı dalganın yüksek olduğu dönemlerde, bölgede misyonerlik karşıtı duyguları ajite ederek katledilen papazın ölümünü hazırlayan iklimin oluşturulmasında aktif rol almamış mıydı? Bu çerçevede CD’ler hazırlayıp internet siteleri üzerinden yaptığı yayınlarla da diğer grupları hedef alan bu yapıyı da İslamcı-Ulusalcı çerçevede değerlendirmek gerekmiyor mu?
Yine Trabzon çevresinde ‘Nizam-ı Âlem Ocakları’ grubuna sızdığı anlaşılan Ergenekoncu yapılanmanın, Güneydoğu’da da ‘Hizbullah’ içinde etkinliğinin olabileceği söylenebilir. Bunlara ek olarak Gülen cemaati içine sızdığı anlaşılan Tuncay Güney ile bu cemaatten devşirilen/satın alınan Nurettin Veren ve adlarını bilemediğimiz ama tahmin edebileceğimiz belki de halen cemaatin içinde aktif olarak mevcudiyetini sürdüren Ergenekon yapılarının varlığı da düşünülürse, Ergenekon savcısının yaptığı temizliğin, hâlâ yeterli olmadığı açık ve seçik görülecektir.
Bütün bunlar nihayetinde devlet ile ilişkisi sınırlı, çoğu zaman da sorunlu olan İslamcı yapılanmalar. Asıl tehlike AKP’nin içindeki Ergenekon’un etkinliğinin olup olmadığıdır? Turan Çömez mi dediniz o daha ne ki?.. Hele bir ‘Pandora’nın Kutusu’ açılsın neler neler göreceği
Ulusalcı ve Ergenekoncu
emekli binbaşıdan İBDA-C'ye:
Vatansever Güçler Birliği
adında bir oluşum düşünüyoruz.
Siz de katılın. Şartımız şu:
Siz İslâm ihtilâlinden
bahsetmeyip Kemalizme
saldırmayacaksınız,
biz de şeriata
saldırmayacağız.
Taraf, 22.9.2008
|