1970 senesi, bizim hayatımızın dönüm noktasıdır. O senenin ortalarında Cenâb-ı Hak, bizi Risâle-i Nur’larla müşerref etmiştir Elhamdulillah. 16 yaşımız bitmiş, 17 yaşın içerisindeyiz. Artık bundan sonraki hayatımızda bir ölçü, bir prensip, daha doğrusu hayatımıza istikamet veren bir Nur var. Her ne kadar günah ve hatalarımız olsa da, bundan sonra kendimizi nurânî prensipler ışığında ayarlamaya çalışıyoruz. Artık Ramazanlarımız bile nurlanıyor.
Nurlara intisab edince, en büyük hâmim ve destek noktam rahmetli annem olmuştu. Cemaatimizi çok seviyordu. O zamanlar iftirak yoktu, on civarında da dershane vardı. 12 Mart 1971’deki milleti geriye götürme hareketinden sonra, talebeleri tedirgin ettiler. Rahmetli anam, “Oğlum bak arkadaşlarına, evimiz her zaman açık” diye sahip çıkmıştı.
O yıllarda artık Ramazanlar sonbahar mevsimine denk gelmeye başladı. Çok kimsenin ürküp korktuğu o yıllardaki Ramazanlarda rahmetli annem, on-on beşer kişilik gruplar halinde dershanede bulunan ağabey ve kardeşlerimizi iftara alır, bir Ramazan içinde bu iftar dâvetlerini iki-üç sefer tekrar ederdi. Yıllar sonra (hatta şu son zamanlarda dahi) eski arkadaşlarımızdan şimdi makam mevki sahibi olanlara rastladığımda annemi sorarlar. Rahmetli olduğunu söylediğimde ise, hayır duâ okuyup, “Biz teyzenin az mı yemeğini yedik? Allah rahmet eylesin” diye hatıra tazelerlerdi.
|