*“Oruç kötülüklere karşı kalkandır. Oruçlu kimse kötü söz söylemesin, kimseyle çekişmesin ve kötü iş yapmasın. Kendisiyle dövüşmeye kalkışan kimseye uymasın. Ben oruçluyum desin.”
(Buhârî, Kitabü’s-Savm)
Bir kalkan düşünün ki sizi her türlü belâya, kötülüğe ve musibete karşı koruyor. Huysuz bir kimse size sataşmaya kalktığında o kalkanı göstererek, kendinizi ona karşı savunmaya alıyorsunuz. Belâlı bir kimse ağız dolusu küfürler, kötü sözler sarfetse, siz kalkanınızı öne sürüyor ve onu susturabiliyorsunuz. Fena bir insan sizi kötü işlere bulaştırmaya kalktığında kalkanınızı doğrultup, onu kendinizden uzaklaştırıyorsunuz.
İşte oruç, böyle bir kalkandır.
Bu kalkanı maksadına göre kullanmak ve zaferler elde etmek bizim elimizde. Nasıl bir değere sahip olduğumuzu bilip ona göre davranmak bizim elimizde. O kalkan ile, nefis ve şeytanla yapılan mücadeleden muzaffer çıkmak bizim elimizde.
Oruç, yerine göre gerçekten çok çetin ve güç bir ibadettir. Düşünün, bir Allah’ın rızasını gözeterek, O'nun için yemiyor, içmiyor, nefsinizi ıslâh ediyor, nefisten yükselen isyan seslerini susturuyorsunuz. Oruç sayesinde aç kalmanın nasıl bir şey olduğunu, Afrika’nın açlıktan nasıl kırıldığını bir nebze anlıyorsunuz. Yemek bulamayıp, çöplerden yiyecek toplayan insanların bu hallerinin gurursuzlukla alâkası olmadığının farkına varıyorsunuz... Nefsânî isteklerimizin nasıl da arsızca bizi kemirdiğini ve kapıcı hükmünden padişahlığa geçtiğini görüyoruz. Bizlere sunulan nimetleri hiç acımadan israf ettiğimizi hatırlıyoruz...
Oruç bir farkındalıklar dünyasına misafir ediyor bizi. Başka kalp ve bedenlerin neler tattığını anlatıyor bize. Şöyle bir silkip uyandırıyor bizi. Kendinize gelin diyor. Nefsimize karşı koruyor. Şeytan ile olan savaşımızda bize destek oluyor.
Korunup, imtihanı hakkıyla başaran kullardan olmamız duâsıyla...
|