12 Eylül! Darbe, şiddet, işkence, idam ve yitik kuşaklar.
12 Eylül! Son elli yılda bu toprakların yaşadığı en büyük travma.
12 Eylül! Ergenekon prodüksiyonun en büyük, en komplike yapımı.
12 Eylül! Soğuk Savaş döneminin en büyük sosyal manipülasyonu.
12 Eylül! Türk tarihinin en büyük kandırılmışlık hikâyelerinden birisi.
12 Eylül! Sırf darbe şartları oluşsun diye binlerce insanın öldürülmesi, kardeşin kardeşe kırdırılması.
Bu darbeyi anlamaya ve aydınlatmaya 12 Eylül 1980 tarihinden başlamak son derece yanlış olur. Askerî darbe; 1975-80 yıllarını içine alan, 12 Eylül günü devre arası yapıp 1990’lı yıllara kadar devam eden bir karabasanın hikâyesidir. Anlamak için de bütün bu süreçleri bir bütün olarak incelemek gerekir. Türkiye’nin darbe şartlarına nasıl getirildiği, en az darbe kadar tartışılması, gün yüzüne çıkarılması ve onunla mutlaka hesaplaşılması gereken bir konudur. 12 Eylül’den çok yetmişli yılları yeniden tartışmak, bütün faili meçhulleri, faili malumları yeniden ortaya dökmek ve Ergenekon’un ipuçlarını değil koca halatlarını bulup oradan günümüzü aydınlatmak gerekir.
Komünizm tehlikesine karşı 1950’li yıllarda kurulduğu anlaşılan Ergenekon yapılanmasının en büyük prodüksiyonu, Türkiye’nin 12 Eylül darbe sürecine hazırlanmasıdır. Bugün hâlâ aydınlatılamamış yüzlerce faili meçhul dosyanın arkasında bu karanlık çete vardır. Bu süreçte Türkiye’nin bütün sinir uçlarını harekete geçiren, provoke eden, darbe şartlarını hazırlayan Ergenekon çetesi, darbeden sonra bir figüran haline getirdikleri sağcıların ve solcuların üzerinden tanklarla geçti. 1990’lı yıllarda Doğu Bloku’nun çökmesinden sonra bütün Batı ülkelerinde tasfiye edilen bu yapının Türkiye’de de tasfiyesi için 3 Kasım 1996’da düğmeye basıldı. Ancak söz konusu çete, uluslararası büyük ağabeylerini, Türkiye’de bir İslam tehdidi olduğu konusunda ikna etti. Bu süreçte ‘Refahyol Hükümeti’ de bu kaygıların oluşmasına yeterince yardımcı oldu. Ergenekon çetesi, medyanın büyük yardım ve yataklığı sayesinde uluslararası tasfiyeye karşı içeriden büyük bir atakla Türkiye’de bir din tehlikesi olduğu konusunda ağabeylerini ikna etti. Böylece diğer ülkelerdeki gibi tasfiye edilemedi. Edilmemekle kalmadı, gemi iyice azıya aldı. Büyük bir karşı atakla 28 Şubat sürecini başlattı. Buradaki en büyük yardım ve yataklığı, yalan habercilikten hiçbir zaman yüzü kızarmamış bir kısım Türk medyası yaptı.
12 Eylül süreciyle hesaplaşmadan, bugün iyice gün yüzüne çıkmış olan Ergenekon çetesiyle hesaplaşılmaz, Ergenekon ile hesaplaşmadıkça da sakinleşmiş ve huzuru bulmuş bir ülke asla olamayız. İşte sürekli tehlikede olduğunu söyledikleri rejim, aslında bir faili meçhuller rejiminden başka bir şey değil. Türkiye’deki rejim tehlikesi dinî bir rejimin gelmesiyle ilgili değil, Ergenekon prodüksiyonlarının sona erdirilmesiyle ilgili bir konudur. İrtica yaygaraları da bu büyük yalanın sadece bir parçasından ibarettir. Çetelerin tasfiye edilmesi, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi sosyal manipülasyonlarının sona erdirilmesi, ülkenin tabiatına uygun bir hayata geçmedir.
12 Eylül darbesinin üzerinden tam 28 yıl geçti. 1970’lerden 90’lı yıllara kadar aşağı yukarı 20 yılı aşkın bir süreyi kapsayan bu travmatik dönemi Türkiye’nin tamamen atması için bir hayli zamanın geçmesi gerekecek. Ama ülke henüz bağırsaklarını tam olarak temizleyemedi. Sevindirici olan ise artık bu ülkede namuslular en az Ergenekon çetesi kadar cesur.
Zaman, 13.9.2008
|