12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 28 yıl geçti. Bir ülkenin tarihi açısından kısa gelebilir ama bizim demokrasi tarihimiz açısından hayli uzun.
Çünkü topu topu 60 yıllık bir demokrasi tarihimiz var. Ve daha acı olanı, bu kısa tarihte 5 askeri darbeyle yüz yüze kalmamız.
Amaçları, yapılış biçimleri farklı görünse de aslında bütün askeri darbeler birbirinin devamı... 1960’la başlayan bu darbeler sürecinin en kalıcı ve iz bırakanı ise hiç kuşkusuz 12 Eylül darbesi...
Şu tabloya bir bakın...
650 bin kişi gözaltına alındı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişiye idam cezası istendi.
517 kişiye idam cezası verildi.
50 kişi idam edildi.
98 bin 404 kişi “örgüt üyeliğinden” yargılandı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin kişi “mülteci” olarak yurtdışına gitti.
300 kişi kuşkulu şekilde öldü.
171 kişi işkenceden öldü.
Cezaevlerinde 299 kişi öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi “kaçarken” vuruldu.
95 kişi “çatışmada” öldü.
Bunlar bu ülkede yaşandı. Bunlar, alt alta yazılmış rakamlar topluluğu değil, her satırda binlerce insan var, her satırda on binlerce insanın çektiği acı var.
Ama 12 Eylül askeri darbesi sadece insanı bizzat yok etmekle, işkence etmekle yetinmedi, getirdiği 1982 Anayasası’yla toplumun geleceğini de cendereye aldı.
Bu nedenle hala 12 Eylül rejiminin getirdiklerinden kurtulmuş değiliz. Baksanıza aradan 28 yıl geçmesine rağmen bırakın darbecilerin yargılanmasını, kendi özgürlüklerimizi genişleten sivil bir anayasa bile yapamadık.
İçinden geçtiğimiz bugünlerde de böyle bir ihtimal görünmüyor.
Bu da şunu gösteriyor; 12 Eylül hala devam ediyor.
Doğrusu 28 Şubat 1997 Postmodern darbe de, bugün Ergenekon davasıyla gündeme gelen 2004’teki “Ayışığı ve Sarıkız” darbe girişimleri de 12 Eylül zihniyetinin devamından başka bir şey değil.
Çok tartışıldığı için biliniyor, bu darbeleri çoğunlukla başarıya ulaştıran dış destek... Ama asıl sorun içeride, yani bürokraside, siyasette ve medyada var olan darbeci anlayış...
Bu darbeci anlayışla yüzleşmediğimiz, hesaplaşmadığımız sürece dış destek olmasa da bizdeki darbeciler rahat durmayacak. Darbecilerin yargılanması elbette önemli ama ondan daha önemlisi “darbeci zihniyet”le mücadele...
Sivil siyaset kısır çekişmeleri bir yana bırakıp ülkedeki bu darbeci zihniyeti, yok etmese bile en aza indirmenin yolunu bulmalı.
Sabah, 13.9.2008
|