‘Amerika’da neden hiç askeri darbe olmaz?’ Lübnanlı gazeteci şöyle cevap veriyordu: ‘Çünkü orada darbeyi kotaracak bir Amerikan Büyükelçiliği yoktur!’
ABD’nin eli kanlı darbecilerle ilişkisinin bir özeti bu. Dünyadaki bütün darbeleri ABD örgütlemedi, ama ‘ulusal çıkar’ adına kendi kuruluş ilkelerine ihanet ederek çok darbe yaptırdı, kendisiyle ‘çalışmak’ isteyen çok diktatörü kolladı, kolluyor. İşi bittiğinde de kullandığı diktatörün posasını çöpe atmaktan çekinmiyor.
Pakistan’ı mahveden darbeci General Pervez Müşerref’in ‘istifa’sını da böyle okuyabiliriz. Müşerref de diğer darbeciler gibiydi; güç ve iktidar için yanıp tutuştuğunu, tek adam olmak için fırsat kolladığını açıkça söyleyemezdi. O ‘ülkeyi kurtarmak’ istiyordu. Darbeciler bir kez ‘kurtarmaya’ karar verdiklerinde, gerekirse ülkenin kurtarılacak hale gelmesine ‘yardımcı’ da olurlardı. Ne diyordu buna Evren, ‘şartların olgunlaşması’ mı? O da Pakistan’daki hukuksuzluklara ve ‘yolsuzluklara’ karşıydı, hazret o yüzden ‘istemeyerek’ darbe yapmıştı.
Darbeci halka dayanmaz, dayansa darbe yapmaz. Aday olur ve seçilir. Müşerref de hiçbir zaman kendi halkına dayanmadı. Kendi halkına dayanmadan iktidarda kalmak isteyen bütün diktatörler gibi o da yüzünü dışarıya döndü. Amerika’ya dayandı. Belki de İngiltere’deki Kraliyet Harp Okulu’nda öğrenciyken, Türkiye’de ‘staj’ yaparken ona biçilen rol vardı.
Demokrasiyi ancak Küba ve İran gibi devletler söz konusu olduğunda hatırlayan ABD, onu da sonuna kadar kullandı. Ona her zaman diktatörlüğünü hatırlatarak, ezerek, itaatte kusur etmemesini sağladı. O da 11 Eylül sonrası Bush’un ‘gönüllü koalisyon’una hararetle destek verdi. Zavallı ve zalim diktatör ne zaman dünyadan yoğun tepki alsa, ‘Taliban ve El Kaide ile savaşıyorum’ diye kendi halkının üstüne bomba yağdırdı.
Yolsuzlukları bahane etmişti, ama yolsuzluklar onunla tavan yaptı. Demokrasinin erdeminin, en iyileri iktidara getiren bir sistem olmasından değil, iktidardakileri denetlemeye imkan veren bir sistem olmasından geldiğini, askeri rejimlerde eksik olanın bu olduğunu, sorunun, çevresindeki subayların hırsızlığından ibaret olmadığını anlamak istemedi. Hukuksuzluk bizzat onun eliyle yapıldı; kendisini azledecek mahkemenin başkanını görevden aldı, kendi hukukunu kendi yaptı.
Ama pek çok diktatörü bekleyen utanç verici sondan o da kurtulamadı. Amerika hiçbir zaman tek ata oynamazdı ve Pakistan’da aşağıdan gelen basınç, diktatörün içerideki son kredisini de tükenince, ABD de onu gözden çıkardı.
Türkiye’ye gelecekmiş diyorlar. Bizde zaten yeterince darbeci var, bence buradakileri de alıp, Amerika’ya yerleşsin.
Pakistan da bir beladan şöyle veya böyle kurtulduğuna sevinip Müşerref’in yakasını bırakmamalı. Bunu ‘devri sabık yaratmayalım’ demenin ne vahim bir hata olduğunu bilen bir toplumun üyesi olarak söylüyorum. Müşerref’i yargılayın ve hak ettiği cezayı verin. Cezalandırın ki, bir daha hiçbir muhteris ve ahlaksız general Pakistan’ı ‘kurtarmaya’ kalkmasın. Pakistan’ı kurtarma ayaklarına kendi iktidar hırsını tatmin etmeyi aklından geçirmesin.
Pakistanlı dostlar, bize bakıp ibret alın; siz darbecileri cezalandırmazsanız yarın yine onlar sizi cezalandıracak.
Star, 26.8.2008
|