Yeni dönem, yeni başlangıç... Bu söz ya da bu dilek, Cumhurbaşkanı Gül’den Başbakan Erdoğan’a kadar bir çok çevrede kulaklara çalınıyor.
İyi güzel.
Şimdi biraz somuta inelim.
Türkiye, Gül’ün deyişiyle, Avrupa Birliği hedefine kilitlenmeli ve bu amaçla reform seferberliği için düğmeye basılmalı.
Çok yerinde olur.
Hükümetin AB yolunu kaç yıldır savsakladığı düşünülürse, reformlar için hareketlenmenin tam zamanıdır.
Ancak, bu konuda sonuç alabilmek için bazı kritik konularda siyasal kararlılık gerekiyor.
Bunlardan biri Kıbrıs...
Kıbrıs konusu Türkiye’yle AB’nin arasında girmiş durumda. AB ile müzakerelerde tam 8 fasıl Kıbrıs nedeniyle (limanlar sorunu) askıya alınmış ve bu konuda Türkiye’ye belli bir süre tanınmış durumda.
Ne yapacak AKP hükümeti?..
Kıbrıs Türk ve Rum liderleri Talat’la Hristofyas eylül ayı başında uzun bir aradan sonra masaya oturuyorlar.
İyi bir gelişme.
Ama bu gelişme, her yerde olumlu karşılanmış değil. Türkiye’deki “Kıbrıs da elden gidiyor!” lobisi daha şimdiden atışa başladı bile...
Anımsayın:
Ucu, Ergenekon’dan dolayı halen hapiste olan Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur Paşa’ya giden 2003 -2004 darbe ve muhtıra tertipleri için ilk olarak Kıbrıs’tan dolayı düğmeye basılmıştı.
O tarihte hem Erdoğan-Gül ikilisinin siyasal kararlılığı, hem Genelkurmay Başkanı Özkök Paşa’nın anayasaya bağlılığı sayesinde, askerin içindeki bu tertipler boşa çıkarılmış ve Annan Planı doğrultusunda yola devam edilerek, Kuzey Kıbrıs’ta plana yüzde 65 evet denilmişti.
Kıbrıs’la ilgili bu ‘devrimci’ adımla birlikte Denktaş-giller hayal kırıklığına uğrarken, Türkiye’ye AB yolu gerçekten açılmıştı.
Bugün benzer bir noktadayız. Yine Kıbrıs engeli var. Ve “Kıbrıs da elden gidiyor!” lobisi şimdiden faaliyette...
Başbakan Erdoğan ne yapacak?
Avrupa Birliği’nin genel olarak Türkiye’de değişim açısından, Türkiye’de demokrasi ve hukuk açısından, Türkiye’de aş ve iş sorununun çözümü açısından ve elbette kendi partisinin siyasal geleceği açısından Başbakan Erdoğan eğer AB’nin önemini içselleştirmiş ise, o zaman Kıbrıs konusunda bugün de gereken siyasal kararlılık ve yürekliliği gösterebilir.
Ya içselleştirmemişse...
O zaman AB ve reform seferberliğini bir yerde unutabilirsiniz.
Lafta kalabilir her şey.
Çünkü Kıbrıs, Türkiye’yle AB arasına bir kez daha girmiş durumda.
Türkiye’de birinci sınıf demokrasi ve hukuktan korktukları için son tahlilde AB yolunu torpillemek isteyen ve bunun için her şeyi göze alabilecek olan bazı sivil ve askeri odaklar, hiç kuşkunuz olmasın, Kıbrıs’ta tahkimat yapmış durumdalar.
Yine bin bir dereden su getireceklerdir, Kıbrıs’ta çözümsüzlük uğruna.
Nasıl ki 2003-2004’de gibi bazı askeri odaklarda hazırlanan Kıbrıs’la ilgili olarak ‘vatan haini listeleri’ yayınlamışlarsa, bu kez de psikolojik savaşın buna benzer yöntemlerinin piyasa çıkması şaşırtıcı olmayabilir.
Bir başka deyişle:
Türkiye’nin AB yolu bir yerde Kıbrıs’tan da geçiyor.
Bu bir gerçek!
Bu gerçeği göğüsleyecek mi Başbakan Erdoğan?.. Bu açıdan gerekli siyasal kararlılığı 2003-2004’deki gösterebilecek mi?
Ve Türkiye’nin AB yolunun geçtiği bir yer daha var:
Güneydoğu, Kürt meselesi...
Başbakan Erdoğan’ın siyasal kararlılık ve cesaretinin test edileceği bu konuyu yarına yazacağım.
Milliyet, 6 Ağustos 2008
|