Anayasa Mahkemesinin AKP’nin kapatılması dâvâsında verdiği kararı hukukçular Yeni Asya’ya değerlendirdiler.
Gazetemize konuşan Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Av. Emrullah Beytar, Hukukçular Birliği Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Kılıçkaya ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Av. Emrullah Beytar, verilen kararın demokratik açıdan standartları yükselttiğini fakat mahkeme üyelerinin siyasî düşünmekten kurtulamadığına dikkat çektiler. Hukukçuların ortak kanaati: ”Ak Partinin kapatılmaması demokrasi ve hukuk standartlarımızın biraz yükseğe çıkarttığına dair bir işarettir. Ama bununla beraber partiye bir ihtar verilmesi ve laiklik karşısında 10 üyenin odak olarak görmesi, yargının hâlâ siyasallaşmaktan ve ideolojinin güdümüne girmekten kurtaramadıklarının bir göstergesidir. Tüm bu olanlara rağmen, Ak Parti’nin kapatılmamış olması, Türkiye’de demokrasinin daha ileriye doğru gideceğine dair bir ümidi bizlere aşılamıştır”
şeklinde oldu.
TEKRAR KAOS YAŞANMAMASI İÇİN YENİ
ANAYASA HAZIRLANMALI
Bir daha Türkiye’de kaos ortamının oluşmaması için yeni bir anayasa hazırlanması gerektiğini belirten Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Av. Emrullah Beytar, “Bir kez daha görüldü ki, Türkiye’de 1982 Anayasasının Türkiye toplumunun ihtiyaçlarına cevap vermediği, en azından kendi sorunlarını çözmesinde yeterli olmadığı çok açık bir şekilde anlaşılmıştır. Bizim Ak Partiye ve Meclisteki diğer partilere tavsiyemiz, gerçekten özgür, bireylerin hak ve özgürlüklerini teminat altına almış, yurttaş ahlâkını geliştirmeye yönelik, evrensel niteliğe sahip bir anayasanın derhal hazırlanmasıdır. Bu yapılmadığı müddetçe de Türkiye bir kaos ortamı yaşamaya devam edecektir. Siyasî iradenin önünde hep engeller olacaktır.” sözlerini aktardı.
SİYASÎ PARTİLER VE SEÇİM KANUNLARI
DEĞİŞTİRİLMELİ
Hukukçular Birliği Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Sinan Kılıçkaya, kararın belirsizlik içinde olan milleti rahatlattığını fakat hukukî açıdan doğru olmadığını belirterek, “Anayasa Mahkemesinin kararı, belirsizlik içinde olan milleti rahatlatmıştır. Ancak karar yeterli ve doğru değildir. Hukukî açıdan bakıldığından Ak Parti’nin laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi Başkanı dışındaki üyelerin yaklaşımını hukuken doğru bulmuyoruz. Ak Parti kapatılmamıştır ama bir şekilde cezalandırılmıştır. Anayasa Mahkemesi 367 kararı ve başörtüsü yasağının kaldırılmasıyla ilgili dâvâlarda olduğu gibi Ak Parti’nin kapatılması dâvâsında da siyasî bir karar vermiştir. Açılan dâvânın tümden reddedilmesi gerekirdi ama yine de kapatılmamış olması demokrasi adına olumlu bir karar olarak anlaşılabilir” diye konuştu.
AKP’nin ilk önce siyasî partiler kanunu ve seçim yasasındaki anti-demokratik maddeleri değiştirmesi gerektiğini açıklayan Kılıçkaya, “Demokratikleşmeyle ilgili yasal düzenlemeleri hükümetin bir an önce yapması gerekir. Belki bu şartlar altında tümden bir anayasa değişikliği yapması zor olabilir ama en azından yasalarda değişiklik yapılması suretiyle anti-demokratik uygulamalara neden olan maddelerin değişiklikleri biran önce gerçekleştirilmelidir. Bu değişikliklerle ilgili de Ak Parti önce kendi kapısının önünü temizlemelidir. Bu da, değişikliklere siyasî partiler yasası ve seçim kanunundan başlaması gerektiği anlamına gelmektedir. Siyasî Partiler Yasasındaki lider suntasına neden olan hükümlerin bertaraf edilip, parlamenter demokrasiye yakışır bir yasaya kavuşması gerekmektedir. Bunlarla birlikte, parti kapatmaya yönelik maddelerin değiştirilmesi artık bir zorunluluk olmuştur.” sözlerini kaydetti.
KAMALAK: KARAR MEMNUNİYET VERİCİ
nayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Kamalak da Anayasa Mahkemesinin kararında kapatma kararı çıkmamış olmasını memnuniyetle karşıladığını belirterek, “Aksi halde demokrasi ve millî irade bakımından idamları bir tarafa bırakacak olursak 27 Mayıs darbesinden bile daha ağır sonuçlar doğururdu” dedi.
Anayasa Mahkemesi üyelerinden 10’unun AKP’yi laiklik karşıtı fiillerin odağı olarak görmesini normal karşılamak gerektiğini kaydeden Kamalak, “11 üyeden 10’unun Ak Parti’yi odak olarak görmesini normal karşılamak lâzım. Çünkü Refah Partisi bu yönde kapatıldı. Refah Partisini kapatabilmek için yüksek mahkeme, 40 yıllık içtihadını değiştirdi. Refah Partisi kapatma dâvâsına kadar parti kapatma dâvâları bir ceza dâvâsı mahiyetinde görülüyordu. Refah Partisi dâvâsında yüksek mahkeme bu içtihadından vazgeçti. Dâvâya kadar odaklaşma, eski adıyla mişak, için hüküm giymek şartı aranıyordu. Yüksek mahkeme, parti kapatabilmek amacıyla odaklaşmayı tanımlayan Siyasî Partiler Kanununun 103. maddesinin 2. fıkrasını iptal etti. Dolayısıyla partilerin kapatılması konusunda çok katı prensipler geliştirdi. Bu arada 2001 yılında Fazilet Partisini kapatırken odaklaşmada tek gerekçe olarak başörtüsü gösterildi. O kararları göz önünde bulundurduğumuzda, Anayasa Mahkemesinin Ak Parti için böyle bir karar vermesi sevindirici bir durumdur. Her ne kadar 11 üyeden 10’u, odak olmuş dese de önemli olan sonuçtur.” sözlerini ifade etti.
Parti kapatmalar objektif kriterlere bağlanmalı ve odaklaşmayı düzenleyen kanun maddesinin ilk olarak değiştirilmesi gerektiğini belirten Kamalak, şöyle konuştu: “Biz yıllardan beri parti kapatma kriterleri objektif esaslara bağlanmalıdır diye feryat ediyoruz. Meselâ Refah Partisi davasında iptal edilen hüküm giyme şartı, anayasaya konulmalıdır. Yapılması gereken odaklaşmayı düzenleyen, Anayasanın 69. maddesinin 6. fıkrasına hüküm giyme şartını eklemektir. Bu 2001 yılında da üçlü koalisyon zamanında teklif edilmişti, hatta genel kurula kadar indi. Ama o günkü şartlarda kanunlaştırmak mümkün olmadı. Devlet Bahçeli şuan o teklifimizin arkasındayız diyor. Yani bir an önce, vakit kaybetmeden iktidar partisi mecliste uzlaşma sağlayarak bir an önce odaklaşma kavramını uluslar arası kriterleri dikkate almak suretiyle objektif esaslara bağlamak gerekiyor.”
|