Memur Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır, Anayasa Mahkemesi üyelerinin verdikleri kararla adalet terazisine müdahale ederek bir yargı darbesine neden olduklarını söyledi.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Abdi İpekçi Parkında başörtüsü eylemi düzenledi. Platform adına basın açıklamasını yapan Memur Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır, Türkiye’nin asıl gündemi olan konular dururken 3 çeyrek asırdır aynı konuların konuşulduğunu belirterek, “Asıl gündemimiz olan işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim öğretimdeki fırsat eşitsizliği, can ve mal güvenliği gibi temel konular bir tarafa bırakılarak 3 çeyrek asrı aşan süreden beri kısır bir döngü içerisinde hep aynı şeyler konuşuluyor. Her 10 yılda bir yapılan açık ve post modern darbelerle, Parti kapatmalarla, kamusal alan, irtica, başörtüsü tartışmalarıyla Özgürlük alalarını kısıtlamalarla ülkemiz; adım, adım kriz, korku ve kaos ortamına sürüklenirken. Maddi ve manevi kalkınma, demokrasi insan hakları, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü gibi temel konularda bir arpa boyu yol alınamıyor” diye konuştu.
İnanma ve inandığı gibi yaşama özgürlüğünün yaşama hakkı kadar temel bir hak olduğunu belirten Kır, “İnanma ve inandığı gibi yaşama özgürlüğü Çağların ve yönetenlerin lütfettiği değil, kişiye yaratıcı tarafından doğuştan verilen vazgeçilemez ve devredilemez bir haktır. Ve en az yaşama hakkı kadar kutsaldır. İnanma ve inandığını yaşama özgürlüğü bütün özgürlüklerin anasıdır. Bu özgürlüğün olmadığı bir ülkede gerçek demokrasiden söz edilemez. Serbest bırakıldığında Üniversitelerde ve Devlet Kurumlarında kutuplaşmalara ve çatışmalara sebep olur. Siyasi bir simgedir, semboldür gibi ideolojik mülahazalara kurban edilemez. İnanan insanları temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmasının gerekçesi sayılamaz” şeklinde konuştu.
Anayasa Mahkemesi üyelerinin adalet terazisine müdahale ederek bir yargı darbesi gerçekleştirdiklerini söyleyen Kır, “Hukukun amacı adaletin bütün bireylere eşit olarak dağıtılmasıdır. Taraflar arasında adaleti tartan yargıçlardır. Hukuk devletinde bireylerin yargıçlardan adalet talep etme hakları vardır. Yargının ve yargıçların en önemli görevi ise adaleti sağlamak, haksızlığı ortadan kaldırmak ve haksızlığa sebep olmamaktır. Adalet terazisini tutanların bağımsızlığı kadar tarafsızlığı da önemlidir. Çünkü Adalet terazisi bakkal terazisi değildir. Adalet terazisinin dengeleri çok hassastır. Adalet denilen dengeyi kuran terazinin kefesine müdahale ederseniz, verilen karar adalet değil, zulüm getirir. İşte yargıçlar adalet terazisinin kefesine müdahale ederek haksız bir kararın çıkmasına ve yargı darbesine sebep olmuşlardır” görüşünü dile getirdi.
Yargıçların verdikleri kararla resmi ideoloji ile Müslümanlar arasında bir uçurum açtığını belirten Kır, şöyle konuştu”Yüksek Yargıçlar yaptıkları hukuk darbesiyle halkın seçtiklerini, rehin ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ sözünü askıya almışlardır. Yasama yetkisine fiilen el koyarak Millet iradesinin tecelligahı olan TBMM’yi yok saymışlardır. Yüksek yargıçlar verdikleri kararla kendilerini resmi ideolojinin ve din karşıtlarının yegâne sözcüsü sayarak Resmi ideoloji ile Müslümanlar arasına derin bir uçurum açmışlardır. Daha doğrusu Laikliği her türlü inanç özgürlüğünün karşısına dikerek dini inancı gereği başörtüsü takanları laiklik karşıtı potanın içine sokmuşlardır” sözlerini ifade etti.
Son olarak Platform olarak taleplerini dile getiren Kır, şöyle konuştu: “Yargıda halkın özgürlük alanına müdahale eden darbeci yargıçları, üniversitelerde kız öğrencilerin eğitim öğretimini engelleyen, gardiyan rektör, gardiyan dekan istemiyoruz. Millet olarak bu ardı arkası bitmez ayak oyunlarına, Her 10 yılda nakarat gibi tekrarlanan açık ve post modern, postallı ve cüppeli darbelere isyan ediyoruz. Ülkemizin krizler ve kaoslar ülkesi, kapatılan siyasi partilerin mezarlığı olarak anılmasından utanç duyuyoruz. İrtica ve kamusal alan gibi hukuk literatüründe yeri olmayan kavramların inananlara karşı ideolojik ve siyasi baskı olarak kullanılması yönündeki alışkanlıkların terk edilmesini istiyoruz.”
|