Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Tepkinin şekli ve “nemelâzımcılık” sorunu

Toplu taşıma araçlarından birinde yolculuk yaparken sık rastlanan klâsik tepkilerden birine şahit oldum. İçinde bulunduğum otobüsün önünde ani bir manevra yapan bir özel minibüs ile otobüs az ilerde durdu. Kıl payı atlatılan muhtemel bir trafik kazası sonrası hem otobüsün, hem minibüsün şoförü yan yana gelerek pencerelerinden birbirlerine burada yazılması uygun olmayan en ağır hakaretleri yağdırdılar. Bu ağız dalaşı kesmedi, hemen aşağı indiler. Otobüs hınca hınç dolu, ayakta bile yer yok. Ayaktaki yolculardan biri olarak, âdet veçhile elimdeki kitaba yoğunlaşmış olduğumdan başlangıçtaki kavgaları fazla önemsemeden okumaya devam ediyordum. İş ciddî kavgaya dönüşünce baktım çok kişi ilgisiz. Hemen aşağıya hızla indim kavgayı ayırmak için ne yapılabilir onu düşünüp koşarken bir de ne görelim, minibüs şoförü on dörtlü tabancasını otobüs şoförünün alnına dayadı. Sonra iyi ki hissiyatı aklının önüne geçmedi, kalabalık içinden fırlayarak minibüsüne atladı kaçtı. Otobüs şoförü de aracına bindi bir yerlere cep telefonu ile ne konuştu duymadım yola devam ettik.

Şimdi işin ibretli garip yönüne bakın ki, şoför olaya şahit olan bütün otobüs yolcularından iki şahitle emniyetin önüne gitmeyi rica etti o kadar kalabalıktan bir delikanlı çıktı. Yine o telâş arasında kimsenin aklına minibüsün plaka numarasını almak aklına gelmemiş veya ilgilenmemişti. Benim de ilk işim o plaka numarasını almak bir kâğıda yazıp şoföre vermek oldu. Aynı olaya şahit olan oradan geçen diğer belediye otobüsü şoförü ile meselenin peşine düşmek olduğunu hatırlatmak oldu.

Bundan sonra yolculuğun yarım saatten fazla devam safhasında otobüs içinde herkes ahkâm kesmeye başladı. İkili üçlü karşılıklı nutuk atmalar, bir gürültüdür gidiyor. Haktan, adaletten, hukuktan, polisin hırsızları yakaladığı halde şikâyetçi olandan önce hırsızların serbest bırakıldığından v.s. Hep suçlu yukarıdakiler, yönetenler, emniyet, yargı, savcıdır, yani hep felâket edebiyatı….

Halbuki az önce az kalsın hayatına mal olan, güpe gündüz vatandaşa silâh çeken anarşiste karşı hakkaniyet sınavını kaybeden de en az altmış kişinin olduğu insanlardı bunlar.

Herhangi bir kamu hizmeti aksadığında, yine o toplulukta hasbelkader bir araya gelen insanlar konuşmaya başladığında, belediyeye, siyasilere, Meclise olmadık hakaretleri sayanlar ve milleti tepkisizlikle suçlama kolayına giden bizim insanlarımız… Tepkinin lâzım olduğu yerde tam arazi olan da aynı insanlar...

Tepki denilince yeniçerinin gösterdiği tepki misali “hoşafın yağı niye yok isyan”ı olarak anlıyorlar.

Bu memlekette insanlar yanlışlığa, haksızlığa karşı tepki göstermiyorlarsa, rekatif, negatif ve haksız sebeplerle tepkinin haysiyetini ayaklar altına alanlar yüzündendir. Homurdanma tepki değildir. Tepkinin gereğini ve değerini ortadan kaldıranlar, “istemezüüüüük”çü dejenere olmuş yeniçeri kafalı, halaskâranı zabitan anlayışının zihniyetidir.

Evet, toplumda bir nemelâzım hastalığı vardır. Bunun yanında tepkiyi yanlış yerde ortaya koyma tarzı ve yanlışı da vardır.

Bir otobüsteki insan profili toplumun bir aynasıdır. Önemli bir göstergedir. Kendi nemelâzımcılığını sorgulamadan, hemen yukarıda ilgili ilgisiz öncelikle seçilenleri suçlama kolaycılığına gidiyorlar.

Bu anlayış ve yamuk yaklaşım, antidemokratik, millete rağmen millet için zihniyetinin toplum mühendisliği projesinin yansımasıdır.

Milletin inanç ve değerlerine ters, imtiyazlı, elit, atama ile gelen, milletin vergileri ile en üst düzeyde maaş alan bir tabakanın bilinçli veya bilinçsiz taşeronluğuna yapanlar tepkiyi dejenere edenlerdir.

Tepkinin neye hizmet edeceği, hangi amaca dayandığı önemlidir. Haksızlar haksızlıklarında gösterdiği duyarlılık ve tepkinin belki onda biri hakkın sahibi, haksızlığa uğrayanlar gösterse mağduriyet bu derece şiddetli olmazdı belki..

Lâkaytlı ve nemelâzımcılık hastalığı yanında yanlışın adına yapılan tepki insanların zihinlerinde kavram kargaşası meydana getirmektedir.

Halbuki her Müslüman, her inanan insan, inancının gereği olan hassasiyeti, meşru dairede, meşru vasıtalarla göstermesi “emri bil mağruf nehyi anil münker (iyiliği emretmek, fenalığı def etmek)” gereğidir. “Bir kötülüğü mümkünse elinle, değilse dilinle olmadı kalbinle buğz etmektir. Bu da imanın en zayıf şubesidir” kudsî emri hayata geçirilmedikçe haksızlıklara fetva vermiş oluyoruz.

Evet tepkinin, nasıl, nerede, ne zaman ve hangi araçlarla gösterilmesi gerektiği hususu ciddî üzerinde durulacak bir meseledir. “Nemelâzım başkası düşünsün istibdadın yadigârıdır” sözünün uygulamasını yaşıyoruz. Hak ve hakkaniyetin gereği yerine gelmiyorsa bu bütün toplumun, bilhassa inananların sorumluluğudur.

Dursun SİVRİ

14.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Başlıklar

  SINAV DOPİNGİ

  Tepkinin şekli ve “nemelâzımcılık” sorunu

  “EĞİTİMSİZLİĞE” DAİR…

  Dışımıza bir pencere açmak istemez miyiz?

  YASEM AJANDASI 14 HAZİRAN 2008/24

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır