Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Ortadoğu ‘üç vakte kadar..’

Hani kahve falı bakmakta mahir olanlar, söze ‘Üç vakte kadar...’ diye başlar ya... Türkiye arabuluculuğunda öngörüşmelere girişen İsrail ile Suriye’nin bir gün barış müzakerelerine başlayıp sonuca bağlama olasılıkları için de kahve falı jargonu pek münasip düşüyor. ‘Üç vakte kadar.. yani üç gün, üç ay, üç yıl, üç yüzyıl...’

Ortadoğu ve barış meseleleri mevzu bahis olduğunda, iyimserlik zırhını bir türlü kuşanamayanlardanım. Bu yüzden de İsrail ile Suriye arasında kısa ve orta vadede barışı mümkün görmeyenler dahil pek çok yorumcu, Suriye’yi hemen İran/Hizbullah/Hamas üçlüsünden koparma düşleri eşliğinde yeni bir Ortadoğu denklemi kurduğunda, yine ‘Ben niye böyle olamıyorum’ diye hayıflanıp durdum. Zira madalyonu ha bire tersinden okumaya çalışıyorum. ‘Yoksa ABD’nin bütün psikolojik belirleyiciliğini yitirdiği bir ortamda, Acem oyununa mı geliniyor’ diye düşün dur şimdi!

‘Bush yönetiminin sekiz yıldır Ortadoğu’ya dayattığı neocon politikalar iflasın eşiğinde’ dersek, mübalağa etmiş olmayız. ABD’nin önüne koyduğu hedeflerden ne derece uzaklaştığını görmek için Bush’un ‘topal ördek’ vasfıyla geçirmekte olduğu son dönemine bakmak dahi yetiyor.

Irak’ın işgali Bush’un söyleminin aksine Ortadoğu’da demokrasinin esamisine vesile olabilmiş değil. Irak savaşını meşrulaştırmak için kullanılan sav ucuz petrolken, petrol fiyatlarının yanından geçilmez oldu. İşgalin Bush yönetimi açısından en tuhaf sonucu da malum. Pandoranın kutusu açıldı, Şiiler Ortadoğu denkleminde ağırlıklı söz sahibi oluverdi. Körfez’de nüfuslarının azımsanmayacak kısmını Şiilerin oluşturduğu Sünni yönetimler, İran’ın alıp başını giden etkinliği karşısında artık sırtlarını ABD’ye ne kadar dayayabileceklerini kestiremez durumda. İran’la ilişkilerinde her zamankinden çok hassasiyet gözetmeleri bundan. Oysa İran, Bush yönetimi için Irak, Lübnan, Filistin ve hatta Afganistan için tehdit olarak algılanıyor. O halde ‘tehdit’ çook ama çook fazla büyümüş demektir.

‘Köşeye sıkıştı’ diye görülen Suriye, daha üç beş sene önce Lübnan’dan sökülüp atılmasını Bush yönetimi ile İsrail’in burnundan fitil fitil getiriyor. Şam, 2006’da Tahran’la kurduğu ‘stratejik ortaklık’ sayesinde manevra alanını genişletti. İki ülke, Beyrut’taki ortakları Hizbullah aracılığıyla Lübnan siyasetini belirler oldu. Sünni Arap kardeşlerinin hasmane tutumuna karşılık Suriyeliler, AKP idaresindeki Türkiye kartını da iyi oynamış görünüyor. Şimdi ABD’nin gönülsüz onayıyla İsrail içsiyasetinde akıbeti meçhul Olmert yönetimiyle dolaylı temas kurarak üzerlerindeki baskıyı hafifletmiş oluyor.

Hal böyleyken, Şam salt ABD tecridinden sıyrılmak, Golan’ı da -tümünü alamayacaklarına göre- İsrail’le paylaşmak karşılığında İran’la, Hizbullah’la, Hamas’la tüm bağlarını çöpe atar mı?

Lübnan cephesinde 2006’da İsrail’i püskürterek büyük itibar kazanan Hizbullah ile Arap aleminde ‘Nasır’ı sollayan lideri Nasrallah sürekli yükselişte. En son mayıs başındaki krizde ABD ve İsrail yanlısı Sinyora hükümetini bir günde ezip geçebilecekken, Lübnan’ın hassas dengelerini koruyup kollamaları Hizbullah ve Hristiyan ortaklarını daha da güçlendirdi. Artık Arap Birliği arabuluculuğunda kotarılan Doha anlaşmasıyla, yeniden kurulacak birlik hükümetinde veto hakkına da kavuştular. En son 1932’de yapılmış nüfus sayımı yüzünden yok sayılan Şiiler, Doha uzlaşması gereği yeni seçim yasasında denkleme katılamasa bile, Hizbullah’ın 2009 seçimindeki zaferi kesin görünüyor. Eh, Bush yönetiminin yerini alacak yeni ABD yönetiminin işi zor. Hele de Cumhuriyetçi filan olursa. ‘Terörist’ etiketli Hizbullahlı Lübnan, Gazze gibi tecrit edilecek değilse, o vakit realitesi tanınacak demektir.

Sonra Filistin var... Bush’un Ortadoğu’nun sorunlarına çözüm derdi olmadığını anlamanın turnusol kağıdı Filistin meselesidir. Zira herşey Filistin’in akıbetinde düğümlenmişken, Bush, son bir yılındaki gözboyama taktikleri dışında sekiz yılda bunu hiç mesele etmedi. Bush, Fetih’ten ‘yağ çıkartmaya’ çalışırken, İsrail, kısa süre içinde görmezden gelemeyeceği bir Hamas gerçeğiyle yüzyüze kaldı. Tevekkeli değil, Hamas da Hizbullah’ın yolunu izliyor, sadece şimdilik o kadar başarılı değil. En son Fetih’le uzlaşma için Arap Birliği’ni göreve çağırdılar. Bakarsınız, bir başka Doha’dan Hamas da elini güçlendirmiş çıkar. Amerikalıların tuzu kurudur da, ‘Acaba İsrailliler Arafat’ı mumla arıyor mudur’ diye düşünmeden edemiyorum doğrusu.

Velhasıl nereden bakarsanız bakın, Bush yönetiminin Ortadoğu oyunu ABD’ye pahalıya patlamış görünüyor. Daha realist bir Amerikan yönetimi işbaşına gelir de, durum değişir mi, bilinmez. Mesele bölge ülkelerinin dizginleri daha da ele alıp gidişatı belirleyip belirleyemeyecekleri...

Radikal, 26.5.2008

Ceyda KARAN

27.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün haberler

Başlıklar

  Tam devlet ile yarım vatandaş

  Bizim yargıyı nasıl bilirsiniz?

  1. askerî darbenin yıldönümü

  Ortadoğu ‘üç vakte kadar..’

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır