Hayrat Vakfının düzenlediği Milletlerarası Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu İstanbul’da yapıldı. Oturumda bir tebliğ sunan Malezyalı Ahmed Azam Abdurrahman, İslâm Konferansı Teşkilatının Bediüzzaman’a geç kalmış bir ödül vermesi ve onun adına bir barış ödülü tertip etmesi gerektiğini söyledi. Abdurrahman, Bediüzzaman’ın en az Gandi kadar, hatta daha fazla bu ödüle lâyık olduğunu vurguladı.
Mısır Tanta Üniversitesi Arap Dili ve Belâgâtı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İhab Said EnNecmi de, “Bugün Türkiye ilerideyse, daha özgürse, daha gelişmişse bunda Üstad Bediüzzaman’ın varlığının büyük katkısı vardır ve bu biraz da onun sayesindedir. Bugün Arap ülkelerinin durumu ortada. Bu sebeple Said Nursî’nin mesajlarının bütün İslâm âlemine ve dünyaya aktarılmasında
büyük fayda görüyorum” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin gelişmişliği Bediüzzaman sayesindedir
Hayrat Vakfı’nın düzenlediği Milletler arası Bediüzzaman ve Risâle-i Nur Sempozyumu Başakşehir’deki Çınar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Sempozyuma dünya genelinden ve Türkiye’den bir çok akademisyen ve ilim adamı iştirak etti.
Sempozyum Piyale Paşa Camii İmamı İshak Danış Hocanın Kur’ân tilâvetiyle başladı. Daha sonra açılış konuşmasını yapmak üzere Hayrat Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi Ahmet Semiz kürsüye geldi. Sempozyumu tertip eden ve iştirak edenlere teşekkür eden Semiz’den sonra ise İslâm Dünyası STK’ları Birliği (İDSB) Genel Sekreteri Necmi Sadıkoğlu yaptığı konuşmada, Bediüzzaman Hazretlerinin en fazla iman ve tevhid meselelerine değindiğini ve eserleriyle çok etkili reçeteler ortaya koyduğunu ifade etti. Bediüzzaman’ın üç hedefi olduğunu ifade eden Sadıkoğlu, bunları “sağlam imanı kalbe yerleştirme, iman esaslarını hayata aksettirmek ve Müslüman toplumlar arasında birlik ve beraberliği sağlamak” olarak sıraladı.
WADAH Vakfı başkan yardımcısı Ahmed Azam Abdurrahman ise Bediüzzaman Said Nursî’nin dünya genelinde İslâm adına çalışan herkese bir şevk kaynağı olduğunu ifade etti. Bediüzzaman’ın hayatını ve mücadelesini Malezya’da yaptıkları haftalık toplantılarda gençlerle birlikte ele aldıklarını ifade eden Abdurrahman, “Bediüzzaman daha geniş kitlelere anlatılmalı. Dünyada Bediüzzaman’ı anma programları daha çokça yapılmalı. İnşallah biz Malezyalı gençlere Risâle-i Nur’u kendi dillerinde de öğretmeye çalışıyoruz. Buradan gelen çok değerli öğrenciler orada Risâle-i Nur mesajını taşıyorlar. Biz de ileride kendi öğrencilerimizi Türkiye’ye göndereceğiz” dedi. Abdurrahman bu tür faaliyetlerin dünyanın her tarafında Risâle-i Nur’u anlatmaya vesile olacağını ve bu ruhu aşılayacağını temenni ettiğini dile getirirken 2010 yılında çok büyük bir faaliyetle Bediüzzaman’ın vefatının 50. yıldönümünde onu anma faaliyetleri düzenlemeyi planladıklarını da kaydetti.
Daha sonra kürsüye gelen Sudan Kur’ân-ı Kerim ve İslâm İlimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Osman Muhammed Toula ise, Nur hareketinin Kur’ân’ın nuruyla aydınlanmış, ilmî bir hareket olduğunu vurgularken, “Nur hareketinin bütün metotların Kur’ân-ı Kerim’in ve Peygamber’in sünnetinin havası hakimdir” şeklinde konuştu.
Said Nursî’nin materyalist düşünceye karşı Kur’ân nuru ile insanlığı aydınlattığını belirten Prof. Dr. Toula, “Materyalizm toplumu ve insanlığı yakıp yıkan, mahveden, öldüren bir akımdır. Risâle-i Nur ise aklî, kalbî ve Kur’ânî delillerle imanı ispat etmiştir. İnananları birlik olmaya ve kardeşliğe çağırmıştır. Mutlak küfür fikrine karşı durmuştur. Dünyayı zindana çeviren küfre karşı mücadele etmiştir. Materyalizmi mahvetmiştir” dedi.
Daha sonra konuşan Mısır Tanta Üniversitesi Arap Dili ve Belâgatı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İhab Said En-Necmi ise Allah’ın her yüzyılda bir dinî hükümleri yenileyen bir müceddid gönderdiğini hatırlatarak, Müslümanların 200 yıldır onlarca müceddide ihtiyaç duyduğu ve bütün düşmanların başına üşüştüğü bir ortamda, İslâm’ın en zorlu coğrafyasında Bediüzzaman Said Nursî’nin sahneye çıktığını ve bu vazifeyi ifa ettiğini belirtti.
Risâle-i Nur’un Arap diline çevrilmesine çok önem verdiğini ifade eden Dr. En-Necmi, “Risâle-i Nurların Arapça’ya çevrilmesi Arap toplumuna büyük bir katkı olmuştur. Nur kandilinden Nurlar fışkırıyor. Türklerin topraklarında bu kandil yanmış. Batıyı, doğuyu, heryeri aydınlatıyor ve herkes bu nurdan istifade etmek istiyor. Said Nursî bizim başımızın tacıdır ve bize bırakabileceği en güzel mirası bırakmıştır” ifadelerini kullandı.
Said Nursî’nin varlığının Türkiye’nin ilerlemesinde büyük katkıları olduğunu ifade eden Dr. En-Necmi, “Bugün Türkiye ilerideyse, daha özgürse, daha gelişmişse bunda Üstad Bediüzzaman’ın varlığının büyük katkısı vardır ve bu biraz da onun sayesindedir. Bugün Arap ülkelerinin durumu ortada. Bu sebeple Said Nursî’nin mesajlarının bütün İslâm âlemine ve dünyaya aktarılmasında büyük fayda görüyorum” şeklinde konuştu.
BEDİÜZZAMAN’A ÖDÜL VERİLMELİ
Oturumda “Müslüman Bir Barış Savunucusu, Said Nursî” başlıklı bir tebliğ sunan Malezyalı Ahmed Azam Abdurrahman, İslâm Konferansı Teşkilâtı’nın Bediüzzaman’a geç kalmış bir ödül vermesi ve onun adına bir barış ödülü tertip etmesi gerektiğini söyledi. Abdurrahman Bediüzzaman’ın en az Mahatma Gandi kadar hatta daha fazla bu ödüle lâyık olduğunu vurguladı.
|