|
|
|
ÖZGÜRLÜKLERİN YOLUNU BEDİÜZZAMAN AÇTI |
Hayrat Vakfının düzenlediği Milletlerarası Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu İstanbul’da yapıldı. Oturumda bir tebliğ sunan Malezyalı Ahmed Azam Abdurrahman, İslâm Konferansı Teşkilatının Bediüzzaman’a geç kalmış bir ödül vermesi ve onun adına bir barış ödülü tertip etmesi gerektiğini söyledi. Abdurrahman, Bediüzzaman’ın en az Gandi kadar, hatta daha fazla bu ödüle lâyık olduğunu vurguladı.
Mısır Tanta Üniversitesi Arap Dili ve Belâgâtı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İhab Said EnNecmi de, “Bugün Türkiye ilerideyse, daha özgürse, daha gelişmişse bunda Üstad Bediüzzaman’ın varlığının büyük katkısı vardır ve bu biraz da onun sayesindedir. Bugün Arap ülkelerinin durumu ortada. Bu sebeple Said Nursî’nin mesajlarının bütün İslâm âlemine ve dünyaya aktarılmasında
büyük fayda görüyorum” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin gelişmişliği Bediüzzaman sayesindedir
Hayrat Vakfı’nın düzenlediği Milletler arası Bediüzzaman ve Risâle-i Nur Sempozyumu Başakşehir’deki Çınar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Sempozyuma dünya genelinden ve Türkiye’den bir çok akademisyen ve ilim adamı iştirak etti.
Sempozyum Piyale Paşa Camii İmamı İshak Danış Hocanın Kur’ân tilâvetiyle başladı. Daha sonra açılış konuşmasını yapmak üzere Hayrat Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi Ahmet Semiz kürsüye geldi. Sempozyumu tertip eden ve iştirak edenlere teşekkür eden Semiz’den sonra ise İslâm Dünyası STK’ları Birliği (İDSB) Genel Sekreteri Necmi Sadıkoğlu yaptığı konuşmada, Bediüzzaman Hazretlerinin en fazla iman ve tevhid meselelerine değindiğini ve eserleriyle çok etkili reçeteler ortaya koyduğunu ifade etti. Bediüzzaman’ın üç hedefi olduğunu ifade eden Sadıkoğlu, bunları “sağlam imanı kalbe yerleştirme, iman esaslarını hayata aksettirmek ve Müslüman toplumlar arasında birlik ve beraberliği sağlamak” olarak sıraladı.
WADAH Vakfı başkan yardımcısı Ahmed Azam Abdurrahman ise Bediüzzaman Said Nursî’nin dünya genelinde İslâm adına çalışan herkese bir şevk kaynağı olduğunu ifade etti. Bediüzzaman’ın hayatını ve mücadelesini Malezya’da yaptıkları haftalık toplantılarda gençlerle birlikte ele aldıklarını ifade eden Abdurrahman, “Bediüzzaman daha geniş kitlelere anlatılmalı. Dünyada Bediüzzaman’ı anma programları daha çokça yapılmalı. İnşallah biz Malezyalı gençlere Risâle-i Nur’u kendi dillerinde de öğretmeye çalışıyoruz. Buradan gelen çok değerli öğrenciler orada Risâle-i Nur mesajını taşıyorlar. Biz de ileride kendi öğrencilerimizi Türkiye’ye göndereceğiz” dedi. Abdurrahman bu tür faaliyetlerin dünyanın her tarafında Risâle-i Nur’u anlatmaya vesile olacağını ve bu ruhu aşılayacağını temenni ettiğini dile getirirken 2010 yılında çok büyük bir faaliyetle Bediüzzaman’ın vefatının 50. yıldönümünde onu anma faaliyetleri düzenlemeyi planladıklarını da kaydetti.
Daha sonra kürsüye gelen Sudan Kur’ân-ı Kerim ve İslâm İlimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Osman Muhammed Toula ise, Nur hareketinin Kur’ân’ın nuruyla aydınlanmış, ilmî bir hareket olduğunu vurgularken, “Nur hareketinin bütün metotların Kur’ân-ı Kerim’in ve Peygamber’in sünnetinin havası hakimdir” şeklinde konuştu.
Said Nursî’nin materyalist düşünceye karşı Kur’ân nuru ile insanlığı aydınlattığını belirten Prof. Dr. Toula, “Materyalizm toplumu ve insanlığı yakıp yıkan, mahveden, öldüren bir akımdır. Risâle-i Nur ise aklî, kalbî ve Kur’ânî delillerle imanı ispat etmiştir. İnananları birlik olmaya ve kardeşliğe çağırmıştır. Mutlak küfür fikrine karşı durmuştur. Dünyayı zindana çeviren küfre karşı mücadele etmiştir. Materyalizmi mahvetmiştir” dedi.
Daha sonra konuşan Mısır Tanta Üniversitesi Arap Dili ve Belâgatı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İhab Said En-Necmi ise Allah’ın her yüzyılda bir dinî hükümleri yenileyen bir müceddid gönderdiğini hatırlatarak, Müslümanların 200 yıldır onlarca müceddide ihtiyaç duyduğu ve bütün düşmanların başına üşüştüğü bir ortamda, İslâm’ın en zorlu coğrafyasında Bediüzzaman Said Nursî’nin sahneye çıktığını ve bu vazifeyi ifa ettiğini belirtti.
Risâle-i Nur’un Arap diline çevrilmesine çok önem verdiğini ifade eden Dr. En-Necmi, “Risâle-i Nurların Arapça’ya çevrilmesi Arap toplumuna büyük bir katkı olmuştur. Nur kandilinden Nurlar fışkırıyor. Türklerin topraklarında bu kandil yanmış. Batıyı, doğuyu, heryeri aydınlatıyor ve herkes bu nurdan istifade etmek istiyor. Said Nursî bizim başımızın tacıdır ve bize bırakabileceği en güzel mirası bırakmıştır” ifadelerini kullandı.
Said Nursî’nin varlığının Türkiye’nin ilerlemesinde büyük katkıları olduğunu ifade eden Dr. En-Necmi, “Bugün Türkiye ilerideyse, daha özgürse, daha gelişmişse bunda Üstad Bediüzzaman’ın varlığının büyük katkısı vardır ve bu biraz da onun sayesindedir. Bugün Arap ülkelerinin durumu ortada. Bu sebeple Said Nursî’nin mesajlarının bütün İslâm âlemine ve dünyaya aktarılmasında büyük fayda görüyorum” şeklinde konuştu.
BEDİÜZZAMAN’A ÖDÜL VERİLMELİ
Oturumda “Müslüman Bir Barış Savunucusu, Said Nursî” başlıklı bir tebliğ sunan Malezyalı Ahmed Azam Abdurrahman, İslâm Konferansı Teşkilâtı’nın Bediüzzaman’a geç kalmış bir ödül vermesi ve onun adına bir barış ödülü tertip etmesi gerektiğini söyledi. Abdurrahman Bediüzzaman’ın en az Mahatma Gandi kadar hatta daha fazla bu ödüle lâyık olduğunu vurguladı.
|
Umut YAVUZ - Ahmet CEYLAN
/ İstanbul
25.05.2008
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ YASAMAYI DENETLİYOR |
TBMM Başkanı Köksal Toptan, yasama organının, Türkiye’nin en büyük organı olduğunu belirterek, “Yargı bildirisinde yasama organını ilgilendiren bölüm de var. Ondan incindiğimi ifade etmek istiyorum. TBMM kararlarını tartışırken, Anayasa Mahkemesi sürecinin, yani anayasal denetim sürecinin dikkate alınması, bu sürece saygı gösterilmesi ve TBMM kararlarına da saygı gösterilmesi gerekir” dedi.
YARGININ BİLDİRİ YAYINLAMASI DOĞRU
OLMAMIŞTIR
Toptan şöyle konuştu: “Şahsen benim açımdan ilginç yanı, Türkiye, bütün bu olan biten gelişmeler içerisinde makulü bulmaya çalışırken, benim öne sürdüğüm bir düşünce etrafında bence olumlu bir tartışma yapılırken, kaleme alınmış biçimiyle çok ağır ifadelerle dolu böyle bir bildirinin ortaya çıkması, benim açımdan da
şahsen incitici olmuştur. Doğru olmamıştır.”
Bildiri Meclisi de hedef aldı
TBMM Başkanı Köksal Toptan, yasama organının, Türkiye’nin en büyük organı olduğunu belirterek, ‘’Yargı bildirisinde yasama organını ilgilendiren bölüm de var. Ondan incindiğimi ifade etmek istiyorum’’ dedi.
Toptan, Fransa’dan Türkiye’ye dönüşünde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarının sorularını cevapladı. ‘’Yargı ile hükümet arasındaki gerginliğin giderilmesi için sayın Cumhurbaşkanı’nın aracı olması isteniyor. Siz böyle bir aracılığa sıcak bakar mısın?’’ sorusu üzerine Toptan, ‘’Tamamen sayın Cumhurbaşkanı’nın takdirleridir. Ne yapacağını bekleyip görmek gerekir’’ diye konuştu.
Toptan, hükümet ile yargı arasında varlığı öne süren gerginliğin konumu itibari ile kendisinin bir tarafı olmayacağını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘’Ancak, yargı bildirisinde yasama organını ilgilendiren bölüm de var. Ondan incindiğimi ifade etmek istiyorum. Yasama organı, Türkiye’nin en büyük organıdır. Yasama organından çıkan kararların dokunulmaz olması da söz konusu değildir. Yasama organı da aldığı kararlarda yanlış yapabilir. O nedenledir ki, kuvvetler ayrılığı ilkesinin hüküm sürdüğü bütün parlamentolarda anayasal denetim denilen bir mekanizma vardır. Bu Türkiye’de de vardır, çok da güzel uygulanmaktadır. Zaman zaman kimilerinin hoşuna gitmese de tarafların hoşuna gitmese de yerleşmiş,
kökleşmiş bir Anayasa Mahkemesi kurumu vardır. Anayasa denetim mekanizması vardır. O bakımdan TBMM kararlarını tartışırken, Anayasa Mahkemesi sürecinin, yani anayasal denetim sürecinin dikkate alınması, bu sürece saygı gösterilmesi ve TBMM kararlarına da saygı gösterilmesi gerekir.
Şahsen benim açımdan ilginç yanı, Türkiye, bütün bu olan biten gelişmeler içerisinde makulü bulmaya çalışırken, benim öne sürdüğüm bir düşünce etrafında bence olumlu bir tartışma yapılırken, kaleme alınmış biçimiyle çok ağır ifadelerle dolu böyle bir bildirinin ortaya çıkması, benim açımdan da şahsen incitici olmuştur. Doğru olmamıştır. Bildirinin diğer bölümlerine ben bir şey diyemem. Onu hükümet cevapladı. Ve diğer ilgililer cevaplandırırlar. Ama yasama boyutuyla şahsen benim bir Türk vatandaşı olarak ortaya koyduğum fikirlerin böylesine bir tepkiyle, ağır kelimelerle karşılanmasını doğru bulmadım.’’
|
/ İstanbul
25.05.2008
|
|
|
Kutuplaşma istemiyoruz |
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, “hiçbir zaman kurumlararası, erklerarası çatışmadan, kutuplaşmadan yana değiliz. Demokrasinin gereği olan tartışma ortamında karşılıklı sevgi ve anlayışla daha ileriye, daha iyiye doğru çözüm üretmek gerektiğine inanıyoruz, anayasamızın ön gördüğü demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda” dedi.
Yargıtay Başkanı Gerçeker, Uşak Barosunun düzenlediği ‘’Ceza ve Hukuk’’ konulu sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, yargı bağımsızlığının ve hukukun üstünlüğünün öneminin, açıklamaya gerek duyulmayacak kesinlikte olduğunu kaydetti. Gerçeker, şöyle dedi:
‘’Bunlar herkesin kabul ettiği en temel ilkelerden birisidir. Toplum için bu ilkeler su gibi, hava gibi, ekmek gibi gerekli olan şeylerdir. Bunlar yok olduğu zaman tüm toplum zarar görecektir. Onun için bu ilkelerin nadide çiçek gibi korunup kollanması gerektiğine inanıyorum. Bizlerin, yargı mensupları olarak tüm düşüncemiz budur. Bu temel eksende düşüncelerimiz oluşmaktadır. Bunun dışında hiç bir düşüncemiz yoktur.’’
Sempozyumun yargı sistemine katkılar sağlayacağını ve uygulamalara ışık tutacağını kaydeden Gerçeker, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Bizler yargı mensupları olarak hukukun temel değerlerini korumak, hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığı ilkelerinin en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlamak yönünde çaba harcamak zorundayız. Bu bizim üstlendiğimiz sorumluluğun bir gereğidir. Hiçbir zaman kurumlararası, erklerarası çatışmadan, kutuplaşmadan yana değiliz. Demokrasinin gereği olan tartışma ortamında karşılıklı sevgi ve anlayışla daha ileriye, daha iyiye doğru çözüm üretmek gerektiğine inanıyoruz, Anayasamızın ön gördüğü demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda. Ancak bu şekilde Yüce Atatürk’ün çizdiği çağdaş ülkeler seviyesine ulaşmamız mümkün olacak, hukukun üstünlüğü yargı bağımsızlığı gibi temel değerler tartışma konusu olmaktan çıkacaktır.’’
|
/ Uşak
25.05.2008
|
|
|
Şahin: Anlayışla karşılıyorum |
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, ‘’Sayın Yargıtay Başkanının bugün basına da yansıyan (Bu konudaki tartışmaları daha fazla uzatmayalım) şeklindeki veya benim öyle anladığım değerlendirmesini, büyük bir anlayışla karşıladığımı ifade etmek istiyorum’’ dedi.
Bakan Şahin, partisinin Antalya İl Başkanlığınca basına kapalı olarak düzenlenen İlçe Başkanları Değerlendirme Toplantısı’na katıldı. Şahin, bir soru üzerine “yargı organları ve mensuplarımızın günlük tartışmaların dışında, özellikle siyasî tartışmaların dışında olması gerektiğiyle ilgili daha önce yaptığımız açıklamaların dışında, doğrusu yeni bir açıklama yapma ihtiyacı duymuyorum’’ dedi. ‘’Tartışmalara yeni boyutlar ekleme gibi bir düşünce içerisinde değilim’’ diyen Bakan Şahin, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in dün gazetelerde yer alan beyanatıyla ilgili sorulara da şu cevabı verdi: ‘’Ben Adalet Bakanı olarak değerlendirme yaptım. Hükümet adına da Sayın Cemil Çiçek değerlendirme yaptı. Her şey kamuoyunun önünde cereyan ediyor. Sayın Yargıtay Başkanının bugün basına da yansıyan (Bu konudaki tartışmaları daha fazla uzatmayalım) şeklindeki veya benim öyle algıladığım değerlendirmesini, büyük bir anlayışla karşıladığımı ifade etmek istiyorum. İki gün önce (Keşke böyle bir bildiri yayımlanmasıydı, biz de bir açıklama yapmak zorunda kalmasaydık) diye bir değerlendirme yapmıştım. Onu tekrar hatırlatıyorum.’’
|
/ Antalya
25.05.2008
|
|
|
Eğer laikliği tartışırsanız birgün hapse girebilirsiniz |
Sabancı Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Şerif Mardin, “Türkiye’de hiçbir konuyu sonuna kadar tartışma geleneği yoktur. Başbakan ‘Laikliği tartışmıyoruz’ dediği zaman bunun çok derin bir seviyede doğru olduğunu düşünüyorum. Laikliği tartışmaktan korkuyoruz. Yani laikliği tartışırsanız günlerinizi hapiste geçirebilirsiniz” dedi.
Sabancı Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Şerif Mardin, ‘’Laikliği tartışmaktan korkuyoruz’’ dedi.
Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda, Sosyal Sorunları Araştırma ve Çözüm Derneği’nin (SORAR), düzenlediği ‘’Mahalle Baskısı’’ konulu tartışmaya katılan Prof. Dr. Şerif Mardin, ‘’(Mahalle baskısı) kavramını politik sürecin içine sokmadan önce kavramın kendisini anlamak lâzım’’ diye konuştu.
Mardin, mahallenin sosyal bir süreç olduğunu belirterek, Osmanlı İmparatorluğunda mahallenin gerçek bir birim olduğunu ve mahallenin o dönem ayrıntılı biçimde insan yaşayışının bir alanını ortaya çıkardığını söyledi. Tartışmaya katılan bir izleyicinin ‘’İslâmî yükseliş, laik toplumun çöküşü olur mu ?’’ şeklindeki sorusu üzerine Mardin, şu cevabı verdi:
‘’Türkiye’de hiçbir konuyu sonuna kadar tartışma geleneği yoktur. Başbakan ‘laikliği tartışmıyoruz’ dediği zaman bunun çok derin bir seviyede doğru olduğunu düşünüyorum. Laikliği tartışmaktan korkuyoruz. Yani laikliği tartışırsanız günlerinizi hapiste geçirebilirsiniz.’’ Mardin, Avrupa’da yüzyıllarca insanların, özellikle laik grubun ‘’iyi’’, ‘’doğru’’ ve ‘’güzel’’ kavramları konusunda tartıştığını ve bu konularda birikim oluşturduğunu kaydederek, ‘’Bizde ‘iyi’, ‘doğru’ ve ‘güzel’in derinlemesine bir tartışması yok. Orada binlerce sayfa bulamazsınız. Bunları bulamadığınız zaman göz kalıyor. Göz ve bakma, paradoksal olarak mahalle baskısı unsurlarından biri gibi geliyor’’ dedi.
Gazeteci Ruşen Çakır’ın yönettiği tartışmaya konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Binnaz Toprak, Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, Prof. Dr. Fuat Keyman, Doç. Dr. Nejdet Subaşı ve Dr. Hidayet Şefkatli Tuksal da konuya ilişkin görüşlerini dile getirdiler.
|
/ İstanbul
25.05.2008
|
|
|
Tabip odalarının din rahatsızlığı |
BU yıl gerçekleştirilecek hac organizasyonunda görev yapmak için Diyanet İşleri Başkanlığının açtığı sınava giren sağlık personeline, alanları dışında olan dini konularda da sorular sorulması tabip odalarını rahatsız etti.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Suudi Arabistan’a giderek hacda görev yapmak isteyen sağlık personeli ile din adamlarını belirlemek için önceki yıllarda mülâkat düzenliyordu. Bu yıl ise başvuruların yoğun olması sebebiyle hacda görev yapmak isteyen doktor, hemşire ve yardımcı sağlık personeli ile din adamlarına yönelik test usulü sınav yapıldı. Sağlık personeline yönelik test kitapçığında, genel sağlık soruları ve dal sorularının yanı sıra, dini konularda da sorulara yer verildi. Sınava giren sağlık çalışanları, alanları dışında olan dini konularda ağır sorularla karşılaştıklarını savunurken tabip odaları rahatsız oldu. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Fikret Karaman ise hac vesilesiyle Suudi Arabistan’a gidecek sağlık personelinin iki özelliği olduğunu dile getirerek, ‘’birincisi, sağlık hizmetini ifa etmek, ikincisi ise dini vecibeleri yerine getirmek. Bu nedenle, görev yapacak personelin hem sağlık hizmetleri yönünden hem de dinî vecibeler yönünden hazır olmaları lazım. Belirleyici olan sağlık hizmetidir tabiî ki’’ dedi. Bu sistemin 20 yıldır uygulandığını anlatan Karaman, ‘’daha önce mülâkatla yapılıyordu. Başvurular çok olunca bu yıl yazılı imtihan yoluna gidildi. Test uygulaması ilk kez bu yıl yapılıyor. Başarılı olanlar ayrıca mülâkata alınacak’’ diye konuştu.
|
/ Trabzon - Ankara
25.05.2008
|
|
|
Genç başkanla yola devam |
Eski başbakanlardan Tansu Çiller, Demokrat Parti Genel İdare Kurulu üyelerinin partinin başına geçmesine yönelik çağrısına ilişkin, “Yapılması gerekli olan bir olağanüstü kongre değil, bu genç genel başkanın ve yeni kadronun arkasında kenetlenip bu yola devam etmektir” dedi.
Eskı başbakanlardan Tansu Çiller, Demokrat Parti (DP) Genel İdare Kurulu (GİK) üyelerinin partinin başına geçmesine yönelik çağrısına ilişkin, ‘’Yapılması gerekli olan bir olağanüstü kongre değil, bu genç genel başkanın ve yeni kadronun arkasında kenetlenip bu yola devam etmektir’’ dedi.
Çiller, Yeniköy’deki yalısında DP Genel Başkan Yardımcıları Turan Güven, Necati Yönder, Harun Akın, Nevzat Ceylan, Erdoğan Sezgin ile Genel İdari kurulu üyesi Mustafa Eraslan ve Melike Elitaş’ı kabul etti. Yaklaşık 2 saat süren görüşmede, Çiller’e alınan karar uyarınca parti adına ‘’partiye geri dönmesi’’ yolundaki davet iletildi. Görüşmeden sonra basın mensuplarına açıklama yapan Çiller, DP Genel
İdari Kurulu üyelerinin ziyaretinden çok memnun olduğunu, görüşmede hem ülke meselelerini, hem de parti hakkında konuşma imkanı bulduklarını ifade etti. DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun henüz 4,5 ay önce seçilmiş bir genel başkan olduğunu hatırlatan Çiller, şunları kaydetti:
‘’Gençlerin önünü açalım diyorduk hep. Birlikte yola çıktık ve teşkilâtlarımızı tanıyan, bilen, bu kaynaktan su içen bir evlâdımız ortaya çıktı. Netice itibariyle delegeler kongrede bunu onayladı. Bunun üzerinden sadece 4,5 ay geçti. Kırat’ın arkasında birlik en önemli meseledir. Türkiye’yi çözüme götürecek bu ruhtur. Yapılması gerekli olan bir olağanüstü kongre değil, bu genç genel başkanın ve yeni kadronun arkasında kenetlenip bu yola devam etmektir.’’
Bunun yapılmasının sadece DP için değil, Türkiye için en büyük umut olduğunu ve milletin beklentisinin de bu yönde olduğunu savunan Tansu Çiller, ‘’Henüz çok kısa bir yol gidilmiştir. Bu yolun sonunda hala bize ihtiyacın ve talebin ortaya çıkması durumunda elbette yokum demek, bunlara arkamızı çevirmek bugünkü mesuliyet anlayışımızla bağdaşmamaktadır’’ dedi.
‘’Kendisinin tekrar genel başkan olma gibi bir talebinin ve yönlendirmesinin olmadığını ve yarın da olmayacağını’’ ifade eden Çiller, parti tabanında, parti genelinde ve ülkede bu yönde bir ihtiyaç tesbit edilmesi durumunda, kendisinin de bu tesbiti yapması halinde bu çağrıya ‘hayır’ demenin mesuliyet anlayışıyla bağdaşmayacağını söyledi. DP Genel Başkanı Soylu ve ekibinin zamana ve arkalarında kenetlenilmeye ihtiyaçları olduğunu kaydeden Çiller, ‘’Onun için arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Onların yolunun açık olmasını diliyorum. Siyaset bir insan sevgisidir. Görülecektir ki, bu birlik ve beraberlik ruhu tekrar ülkenin umudu haline gelecektir. Beni en iyi anlayacağını düşündüğüm dâvâ arkadaşlarımı hasretle selâmlıyorum’’ diye konuştu.
|
/ İstanbul
25.05.2008
|
|
|
Gül’den “çevre” için çağrı |
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, küresel tehditlere karşı birlikte, hızlı ve kararlı şekilde hareket edilmesinin bütün ülkelerin ortak sorumluluğu olduğunu söyledi.
Gül, Bodrum’da düzenlenen Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Uluslararası Yıllık Kongresi’nin açılış oturumunda bir konuşma yaptı. Kongrenin, dünyanın karşı karşıya kaldığı en hayatî, toplumsal ve ekonomik sorunların başında gelen küresel iklim değişikliği ile mücadele konusunun ele alınacak olması bakımından ayrı bir önem taşıdığını anlatan Cumhurbaşkanı Gül, bugün küresel iklim değişikliğinin etkisinin dünyanın her köşesinde derinden hissedildiğini söyledi. Gül, “Bazı bölgelerde insanlar kuraklık ve susuzlukla boğuşurken, diğer bölgelerde büyük ölçekli felâketlere yol açan kasırga ve sellerin ıztırap ve yıkımı yaşanmaktadır. Bu küresel tehditlere karşı hep birlikte, hızlı ve kararlı şekilde harekete geçilmesi bütün ülkelerin ortak sorumluluğudur. Sadece bugünkü neslin, kendi ülkemizin ve halkımızın refahını ve mutluluğunu düşünmekle yetinemeyiz. Bizden sonraki nesillerin, diğer ülke ve halkların da refah ve mutluluğunu hep birlikte düşünmek zorundayız” diye konuştu.
|
/ Bodrum
25.05.2008
|
|
|
Müze fakiri bir ülkeyiz |
BAŞBAKAN R. Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin müzeler fakiri bir ülke olduğunu belirterek, ‘’Hele hele tarih, kültür şehri İstanbul’un bu noktadaki fakirliği bizi ayrıca üzmektedir’’ dedi.
Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası’nda hizmet verecek olan İstanbul İslâm, Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi törenle açıldı. Başbakan Erdoğan, açılış töreninde yaptığı konuşmada, geçmişi anlamanın ve geleceği anlamlı kılmanın çok önemli olduğunu ifade ederek, bu müzenin açılışında bulunmanın çok farklı bir duygu olduğunu kaydetti. Erdoğan, şunları söyledi: “Biz aslında müzeler zengini bir ülke değiliz. Müzeler fakiri bir ülkeyiz. Hele hele tarih, kültür kenti İstanbul’un bu noktadaki fakirliği bizi ayrıca üzmektedir. Dönemimiz, öyle zannediyorum ki, hiçbir dönemle mukayese edilemeyecek şekilde... Gerek devlet, gerekse özel müzelerin açılma noktasında en önemli adımların atıldığı bir dönem olmuştur. Tabiî ki bu devam edecek, bununla kalmayacağız.’’
|
/ İstanbul
25.05.2008
|
|
|
TÜGED, Çin’de deprem bölgesine okul yaptıracak |
TÜRKİYE Gönüllü Eğitimciler Derneği (TÜGED) Başkanı Yrd. Doç. Dr. İbrahim Erdoğan, Çin’in deprem bölgesindeki bir köyüne okul yaptırmak istediklerini bildirdi.
Depremle ilgili taziyelerini iletmek için Çin’in Ankara Büyükelçisi Sun Guoxiang’ı, ziyaret eden Erdoğan, daha önce de Pakistan’da yaşanan depremin ardından bu ülkeye bir okul yaptırdıklarını bildirdi. Çin’de yaşanan deprem felaketinden büyük üzüntü duyduklarını belirten Erdoğan, dernek olarak depremin meydana geldiği bölgedeki bir köye okul yaptırmak istediklerini ve bunun için bir kampanya başlatacaklarını söyledi., Okulun prefabrik ve depreme dayanıklı olacağını belirten Erdoğan, Çin ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesini istediklerini söyledi.
Çin’in Ankara Büyükelçisi Sun Guoxiang ise derneğin bu desteğinden çok memnun kaldıklarını belirterek, yapılacak okulun isminin “Türk-Çin Dostluk İlkokulu” olmasını istediğini belirtti. Deprem sonrası yaşananları anlatan Sun Guoxiang, deprem bölgesinin acilen çadır ve ilaca ile sağlık yardımlarına ihtiyaçlarının olduğunu bildirdi.
|
Ahmet TERZİ
/ Ankara
25.05.2008
|
|
|
Dağlıca Tabur Komutanı görevden alındı |
HAKKÂRİ Yüksekova’da, PKK’lı teröristlerin Irak sınırındaki Dağlıca’da konuşlu tabura 21 Ekim 2007’de düzenlediği baskın sırasında Dağlıca Tabur Komutanı olarak görev yapan Kurmay Yarbay Onur Dirik, görevinden alınarak daha pasif bir göreve atandı.
Kamuoyunda büyük infiale sebep olan baskın sırasında teröristler 12 askeri şehit etmiş, 16 asker yaralanmış, 8 askerle irtibat kesilmişti. Teröristler tarafından kaçırılan askerlerin Kuzey Irak’a giden DTP milletvekilleri tarafından teröristlerden teslim alınarak Türkiye’ye getirmesi günlerce tartışma konusu olmuştu. Milliyet Gazetesi’nin haberine göre Dağlıca Tabur Komutanlığı’na geçen yıl getirilen, baskın sonrasında eleştirilerin hedefi haline gelen ve hakkında idarî tahkikat başlatılan Yarbay Dirik, görevinden alındı. Dirik, Afyonkarahisar’da konuşlu İkmal Komutanlığı’nın Lojistik Şube Müdürlüğü’ne atandı.
|
/ İstanbul
25.05.2008
|
|
|
Demir yolunda patlama |
BİNGÖL'ÜN Genç ilçesi Suveren istasyonu yakınlarında, demir yoluna yerleştirilen mayının patlaması sonucu Elazığ-Tatvan seferini yapan karma trenin 5 vagonu raydan çıktı.
Alınan bilgiye göre, terör örgütü tarafından Beyhan-Suveren demiryolunun 127. kilometresine yerleştirilen mayın, 52 bin 862 sefer sayılı yük ve yolcu taşıyan karma trenin geçişi sırasında patladı. Ölen ya da yaralananın olmadığı patlamada, raydan çıkan 5 vagonda hasar meydana geldiği bildirildi. Bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldığı öğrenildi.
|
/ Bingöl
25.05.2008
|
|
|
Maden ocağında iş kazası: 1 ölü |
ZONGULDAK'IN Kilimli beldesine bağlı Karadon semtindeki Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) maden ocağında meydana gelen iş kazasında, 1 işçi öldü.
Alınan bilgiye göre, TTK Karadon Müessese Müdürlüğü ikinci ocakta, eksi 360-460 kotunda çalıştığı sırada tavan kısmından başına taş düşen bir çocuk babası, iki yıllık maden işçisi Necati Kirli (29), olay yerinde vefat etti.
|
/ Zonguldak
25.05.2008
|
|
|
Kaymakam adaylarının atamaları yapıldı |
KAYMAKAMLIK kursunu başarı ile bitiren 62 kaymakam adayının görev yerleri belirlendi. İçişleri Bakanlığının atamalara ilişkin kararnamesi Resmî Gazete’de yayımlandı.
Buna göre, derece kadrolu İzmit Kaymakamlığı’na Eminönü Kaymakamı Sabit Kaya atandı. Kararnameyle 92. Dönem Kaymakamlık Kursunu başarıyla bitiren 62 kaymakam adayının atamaları gerçekleştirildi.
|
/ Ankara
25.05.2008
|
|
|
Temsilcilerimiz toplandı |
2008 Bahar Dönemi Temsilciler Toplantısı İstanbul-Güneşli'deki tesislerimizde yapıldı.
Yoğun bir katılımın gözlendiği, temsilcilerimize yakışır bir olgunluk ve vakar içerisinde gerçekleştirilen toplantıda, 3 Kasım 2007'den bu yana geçen sürede yapılan hizmet ve yayın faaliyetlerimiz gözden geçirildi. Gazetemizin yeni tarzının da değerlendirildiği görüşmelerde, geleceğe dönük projeler de ele alındı.
|
25.05.2008
|
|
|
Demokraside örneğimiz Asr-ı Saadettir |
Gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, gerçek mânâda bize örnek olacak demokrasi ve hürriyetin en kâmil mânâda Asr-ı Saadette ve dört halife zamanında uygulandığını kaydetti.
Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri vefatının 48. yılında Karabük’te düzenlenen bir konferansla anıldı.
Gazetemizin Karabük Temsilciliği tarafından düzenlenen “Meşrutiyetin ilânının 100. yılında Türkiye'nin demokrasi serüveni” konulu konferansa konuşmacı olarak gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, gazeteci-yazar İslâm Yaşar ve avukat Nihat Derindere katıldı. Kdz. Ereğli’den Aykut Gündoğdu okuduğu ilâhileri ile programa renk kattı. Sunuculuğunu Hamza Kara’nın yaptığı program Karabük Ulucamii İmam Hatibi Ferhat Yıldız’ın okuduğu Kur'ân- ı Kerim tilâveti ile başladı.
Açılışın ardından söz alan gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, konuşmasında 1908 yılından günümüze meşrutiyet ve demokrasi serüvenini ve hürriyet mücadelesinde geçirdiği badireleri anlatttı. Kutlular, hürriyet ve demokrasi zaman zaman kesintiye uğramasının Türkiye’ye zarar verdiğini belirterek, bu kesintilerinin sorumlusu olarak 27 yıllık tek parti iktidarını ve onun uzantılarının dayatmacı zihniyeti olduğunu kaydetti.
Demokrasiyi hazmedemeyen kesimlerin kendini halktan üstün gören halkın oyuna değer vermeyen bir zümre olduğuna dikkat çeken Kutlular, şöyle devam etti: "İdareyi sorumlu tutarak iktidarı halktan alma ümidini kesen bu anlayış, demokrasi dışı oyunlarla seçilmiş iktidarları alaşağı etti. Her zaman sağdan ve soldan belirli kesimlerden kendine yardımcı buldu.”
Kutlular, gerçek mânâda bize örnek olacak demokrasi ve hürriyetin en kamil mânâda asr-ı saadette ve dört halife zamanında uygulandığını belirterek, Bediüzzaman Hazretlerinin bunun için 1908 yılında “Ben meşrutiyeti İslâm namına alkışlıyorum” dediği hatırlattı. Kutlular, “Bu aşamada bize düşen görev, asıl olarak vekil olan seçtiklerimize ve parlamentoya sahip çıkmamız. Oy versek de vermesek de meşru iktidarların seçimle gelip seçimle gitmesi için mücadele vermemiz. Demokrasi dışı güçlere balta sapı olmamamız. Hak ve hürriyetlerimiz için kırmadan dökmeden meşru dairede toplantı, miting, gösteri gibi haklarımızı kullanarak hareket etmemiz” diye konuştu.
Dinleyicileri Allah'ın Vedud ismi ile selâmlayan edebiyatcı-yazar İslâm Yaşar, "Üstad yaratılanı Yaratandan ötürü seviyordu. Kendisine yapılan bunca zulüm ve işkencelere rağmen onlara bedduâ bile etmiyordu. Onlara haklarını dahi helâl ediyordu. Çünkü Üstad ve talebeleri muhabbet fedaileriydi, husumete vakitleri yoktu. Bu fedailer bizlere bu hakikatleri ulaştırmak için dünya rahatını düşünmedikleri gibi bunca sıkıntı ve eza görüyorlardı. Bilhassa hanımların fedakârlıkları çok büyüktür. Beylerini Üstadın hizmetine vererek kendileri beylerinin yapacağı işleri de yaptı” şeklinde konuştu.
Avukat Nihat Derindere ise, “Bu konferanslarla aslında Üstadı anmaktan ziyade anlamaya çalışıyoruz. İşte memleketimizde yıllarca yangın yakıp olumsuzluk üretenlere karşı bu konferansı yapanlar ve buraya gelenler biz ateş yakanlara karşıyız. Yangını söndürmek istiyoruz. Eğer 27 yıllık tek parti idaresinden çok partili demokrasiye geçildiyse burada Üstad ve nur talebelerinin önemli payı vardır” dedi.
Derindere, başörtüsü ve diğer hakların samimî tavizsiz mücadele ile meşru dairedeki haklar kullanılarak alabileceğini sözlerine ekledi.
Program sonunda Bediüzzaman Hazretlerinin meşrutiyet ve demokrasi konusundaki fikirlerini içeren sinevizyon gösterisi yapıldı. Karabük'ten ve çevre il ve ilçelerden gelen vatandaşların katılımları ile yapılan konferans büyük ilgi ile takip edildi.
|
Şenel TOKSÖZ
25.05.2008
|
|
|
Anadolu medeniyetinin belirgin özelliği, farklılıkların kardeşliği |
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, ‘’Zengin kültürel değerlerimiz, farklı hayat biçimlerimiz, bizim kardeşliğimizin zenginlik göstergesidir’’ dedi.
Şanlıurfa Valiliği tarafından düzenlenen, yardım kuruluşları ve iyilik hareketlerini bir araya getirmeyi amaçlayan ‘’Uluslararası Halil İbrahim Buluşmaları’’nın tanıtımı Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirildi. Tanıtım toplantısında konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, dünyaya kardeşlik, barış ve yaşama inancı veren Hazreti İbrahim’in, Şanlıurfa’da gerçekleştirilen bu etkinliğin üst başlığı olmasının ‘’Halil İbrahim bereketi’’nin tarihe ne denli nüfuz ettiğinin önemli bir göstergesi olduğunu söyledi. Türkiye’nin her bölgesinde zengin tarihî kültürel değerler bulunduğunu dile getiren Yazıcı, ‘’Anadolu medeniyetlerinin belirgin özeliklerini ortaya çıkaran bu özellik, farklılıkların kardeşliğidir. Bu son derece önemli. Zengin kültürel değerlerimiz, farklı yaşam biçimlerimiz, bizim kardeşliğimizin zenginlik göstergesidir. Anadolu her bölgesiyle bu özelliği öne çıkarmıştır’’ diye konuştu.
Hazreti İbrahim’in 3 semavî dinin ‘’ortak atası’’ olduğunu ifade eden Bakan Yazıcı, ‘’Şimdi bu dev mirasa sahip olmakla bize düşen, herkesi bir görerek, soframızda, gönül dünyamızda herkese yer açmak olmalıdır. Halil İbrahim Sofrası’nı ne kadar zengin ve ne kadar geniş tutarsak, Türkiye’nin zenginliği ve genişliği o kadar artacaktır’’ dedi.
Halil İbrahim Buluşmaları’nın, bütün insanlığı İbrahim Peygamber’in gönül zenginliği, misafirperverliği, paylaşım anlayışı ve insan sevgisi etrafında buluşturacağını anlatan Yazıcı, bugün her şeyden çok ihtiyaç duyulan sevgi, kardeşlik, birlik ve beraberliğe bu etkinlikle yeniden hayat verileceğini ümit ettiğini söyledi.
Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan da Mezopotamya’nın, bulunduğu coğrafya ve sahip olduğu değerler itibariyle, insanlığa beşiklik etmiş sayısız medeniyetlere ev sahipliği yaptığını belirterek, dünyada bu tür mekânlara inanç turizminin gelişmesiyle beraber büyük ilgi gösterildiğini kaydetti. Bu ilginin artarak devam edeceğini ifade eden Yavaşcan, Şanlıurfa’nın sahip olduğu eşsiz zenginlikler nedeniyle bu ilgiden çok büyük yararlar sağlayacağını ve dünyaya bu alanda çok ciddî projeler sunulacağını söyledi. Yavaşcan,‘’Halil İbrahim Buluşmaları’’nın uluslararası düzeyde çok önemli bir yer işgal edeceğine inandığını belirterek, insanlar arasında köprüler kurulacağını sözlerine ekledi.
|
/ İstanbul
25.05.2008
|
|
|
Rize’de 10 dönüm orman yandı |
RİZE’NİN Fındıklı ilçesinde bir vatandaşın yaktığı ateşin ormanlık alana sıçraması sonucu çıkan yangında, 10 dönüm alan zarar gördü.
İlçenin Kıyıcık mevkisindeki ormanlık alanda çıkan yangına, Fındıklı Belediyesi ve çevre ilçe itfaiye ekipleri, Fındıklı ve çevre ilçe Orman İşletme personeli, jandarma ekipleri, AKUT Rize Birim Liderliği ve vatandaşlar müdahale etti. Elektrik nakil hatlarındaki bazı direklerin de zarar gördüğü yangın, kısa sürede kontrol altına alınarak söndürüldü. Fındıklı Kaymakamı Erkan Kılıç, yaptığı açıklamada, ilçede çıkan yangının kontrol altına alındığını, soğutma çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.
Yangının, rüzgarın etkisiyle tekrar büyümemesi için alanda nöbet tutulacağını bildiren Kılıç, ‘’yaz aylarının gelmesiyle küresel ısınmanın etkisi kabul edilebilir bir gerçektir. Bunun için çay artıklarının kontrollü bir şekilde yakılması gerekiyor. Aksi takdirde milli servetimiz heba oluyor. Bunun için ormanlarımızı koruyarak, ağaçlandırma çalışmalarına hız vermemiz gerekir’’ dedi.
|
/ Rize
25.05.2008
|
|
|
TIR’ın dorsesinde 3 kaçak yakalandı |
ÇEŞME Limanı’nda, İtalya’ya gidecek feribota yüklenen tırın dorsesinde 3 kaçak yakalandı.
Alınan bilgiye göre, Çeşme Deniz Hudut Kapısı’nda Ulusoy-7 gemisinde kontrol yapan gemi görevlileri, bir firmaya ait tırın 34 NA 8104 plakalı dorsesinden sesler geldiğini fark etti. İncelemede kaçak olarak gemiye geldikleri tespit edilen Türk vatandaşları Z.B (29), H.K (22) ve Y.G (24) yakalandı. Gemi kaptanı tarafından hudut kapısı güvenlik görevlilerine teslim edilen 3 zanlı, sevk edildikleri adliyede serbest bırakıldı.
|
/ İzmir
25.05.2008
|
|
|
Ören yerinde bilet yolsuzluğu iddiası |
İZMİR’İN Bergama ilçesinde, Müze Müdürlüğüne ait ören yerinde ücreti alınan giriş biletlerini yırtmayarak turizmcilere sattıkları iddiasıyla 3 müze görevlisi ve 2 turizmci gözaltına alındı.
Alınan bilgiye göre, Bergama İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, ilçedeki ören yeri görevlilerinin dolandırıcılık yaptığı yönünde gelen ihbar üzerine inceleme başlattı. İnceleme sonunda, ziyaretçilere verilmesi gereken biletleri yırtmadıkları ve ücreti alınan biletleri yeniden kullanmak suretiyle yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla gişe görevlisi N.N, koruma güvenlik memuru Y.T. ve kamp müdürü Ü.E. ile turizmcilik yapan B.Ç. ve H.K gözaltına aldı. Gözaltına alınanların ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda, 80 bilet ve çek koçanı dipleri ele geçirildi. Susma haklarını kullanarak ifade vermek istemedikleri öğrenilen zanlıların, işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilecekleri bildirildi.
|
/ İzmir
25.05.2008
|
|
|
Kene baskını |
Çorum’da kene tarafından ısırılıp Ankara’ya sevk edilen bir kişi, tedavi gördüğü hastanede öldü.
Her tarafta kene var
Öte yandan, Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Güzelsu köyü sağlık ocağı kenelerin baskınına uğradı. Kırıkkale’de de iki kişiyi kene ısırdı. Hastaların tedavisi sürüyor.
|
25.05.2008
|
|
|
Kırkpınar Meydanı da ilâçlandı |
Edirne Belediyesi keneyle mücadele ekipleri tarihî Kırkpınar güreşleri öncesi güreşlerin yapılacağı Sarayiçi mevkiinde ve yerli yabancı turistlerin sıkça ziyaret ettiği Selimiye Camii çevresinde ilâçlama çalışmalarına başladı.
|
25.05.2008
|
|
|
Meteorolojiden yağış uyarısı |
İÇ Anadolu’nun kuzeydoğusu, Orta Karadeniz’in ve Doğu Akdeniz’in iç kesimleri ve Kastamonu çevrelerinde bugün etkili yağış bekleniyor.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden yapılan “meteorolojik uyarı”da, yağışların bugün kuzey ve iç bölgelerde aralıklarla devam edeceği, Ankara ve Çankırı başta olmak üzere İç Anadolu bölge geneli ile Orta Karadeniz’in iç kesimleri, Orta Akdeniz’in iç kesimleri ve Kastamonu çevrelerinde etkili olacağının tahmin edildiği kaydedildi. Uyarıda, su baskını, yıldırım düşmesi ve rüzgâr gibi olumsuz şartlara karşı ilgililerin ve vatandaşların tedbirli olmaları istendi.
|
/ Ankara
25.05.2008
|
|
|
Kutlu Doğum Haftası Pdf
|
|
|
|
|
|