AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, siyasî konuların sandıkta çözülmesi, parlamentoda tartışılması gerektiği şeklindeki sözlerini hatırlatarak, “Yani yargı karşısında değil, mahkemelerde değil” dedi.
AB’NİN genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, siyasî konuların sandıkta çözülmesi, parlamentoda tartışılması gerektiği şeklindeki sözlerini hatırlatarak, “Yani yargı karşısında değil, mahkemelerde değil” dedi.
AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, NTV’nin sorularını cevapladı. Rehn, “Bugünkü noktada, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerini özetlerken şunları söyledi:
“Yaklaşık bir yıl önce, 2007 yılının baharında gökyüzünde bizim için bulutlar vardı, diyebilirim. Hem AB hem de Türkiye açısından durum böyleydi. Özellikle ordunun müdahalesinden sonra, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de ardından bazı bulutlar, en azından Avrupa semalarındaki bazı bulutlar dağıldı. Şimdi, biz komis-yon olarak 3 hedefe bakıyoruz. Öncelikle sürecin canlı tutulması, bu zorlu dönemin aşılması ve bu ikisi gerçekleştikten sonra yeniden sürecin canlandırılması. Türkiye’nin reformlara yeniden dönmesi, vatandaşlarının temel özgürlüklerini vermesi ve AB’ye ne katılım konusunda adım atması hedeflerimizin arasında. Umut ediyorum ki, kapatma dâvâsı Türkiye’nin reformlara odaklanması konusunda önünü kapatmayacaktır.”
Rehn, AKP hakkında açılan kapatma dâvâsıyla ilgili değerlendirmelerinin Türkiye’de tartışmalara sebep olduğunun hatırlatılması üzerine, görevinin Kopenhag Kriterlerinin uygulanıp uygulanmadığını göz önünde bulundurmak ve bunları denetlemek olduğunu hatırlattı. Bunu her aday ülke için yaptığını keydeden Rehn, şöyle devam etti:
“Türkiye de dahil. Ve tabiî şüphesiz bu açıdan bakıldığı zaman, Komisyon’un görevi gerçeği söylemektir. Yani her zaman hoş karşılanmayabilir bu. Avrupa Birliği içinde de böyle olabilir. Ama görevimiz gerçeği söylemektir. Bu AKP’ye yönelik kapatma dâvâsında da aynı şekilde geçerli. Biz hiçbir partinin tarafında değiliz, sadece demokratik prensiplerin yanındayız ve demokratik laikliğin yanındayız. Ben liberal bir laiğim, kendimi böyle nitelendiriyorum. Ancak liberal laik olmak, demokratik prensiplere saygı gösterilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü demokratik değerler Avrupa Birliği’nin tam da kalbinde yer alan değerlerdir. Benim görevim sadece gözlemlemek, denetlemek de değil; aynı zamanda bunların ne kadar işlediğini görmek. Tabiî bir yanlış anlama olduğunu söyleyebiliriz. Ben siyasî konuların sandıkta çözülmesi gerektiğini, parlamentoda tartışılması gerektiğini söylemiştim. Yani yargı karşısında değil, mahkemelerde değil. Ancak ben doğrudan AKP’ye yönelik kapatma dâvâsına değinmemiştim. Aslında türbana ilişkin dâvâlara değinmek istemiştim. Bu tip siyasî konularda ve laiklik gibi konularda Avrupa ülkelerinin kendi iç dengeleri vardır. Türkiye de bu dengeyi bulacaktır, diye düşünüyorum. Ancak tabiî ki ben konunun sandık başında, parlamentoda değerlendirilmesi, yargı gündemine gelmemesi gerektiğini düşünüyorum.”
Olli Rehn, Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun, Avrupa’daki laiklik algılamasına ilişkin bazı açıklamalar yapmıştığını hatırlatarak, “Bu da zaten Türkiye’deki tartışmalardan kaynaklanan bir algıdır. Biz laiklik kavramının, toplumun bütün kesimlerini kapsamasına taraftarız. Çoğu Avrupa Birliği üyesi ülke laiktir. Ancak bu ülkelerde dinin toplum içerisindeki yeri değişiklik oranlarda olabilir. Her ülke kendi iç dengesini bulur. Meselâ benim en iyi bildiğim ülke Finlandiya’da, din ve devlet, yani kilise ile devlet birbirinden tamamen ayrılmış. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde demokratik laikliğin değişik uygulamaları var” diye konuştu.
|