Bir yıl öncesine Nisan 2007’ye bakalım. O günlerde kimin cumhurbaşkanı adayı olacağını konuşuyorduk. Bir yandan Cumhuriyet Mitingleri düzenleniyor, diğer yandan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt “özde değil sözde” açıklamasını yapıyordu. AKP ise cumhurbaşkanı adayını belirlemeye çalışıyordu. Sonra bildiri geldi, erken seçim yapıldı, Köşk’e Gül çıktı. Önce anayasayı değiştirme çalışması başlatıldı ama türban düzenlemesi öne çekilince bu proje rafa kaldırıldı.
Hani filmlerde olur ya, bir yıl öncesine dönsek, bugün geldiğimiz noktadan daha farklı bir yöne kaymamız için neleri değiştirmemiz gerekirdi acaba?
Sonuçta cumhurbaşkanlığı seçimi için bir yıl öncesinden çetin bir mücadele alanı açıldı.
Nuray Mert gibi, “madem riske girilecekti, sistemle kavga göze alınacaktı, o zaman Gül’ün Köşk’e çıkması için değil, üniversiteli genç kızların okullarına başörtülü gidebilmeleri için riske girilseydi” denilebilir. Gerçekten de, siyasi arenanın tüm ruhunu ve rengini Köşk seçimi değiştirdi.
Son bir yılda, hatta ondan önceki bir yılı da dahil edebiliriz, büyük bir demokratikleşme hamlesi gerçekleştirilse, her kesim için özgürlükler paketi açılsa, siyasi partiler yasası değiştirilse, dokunulmazlıklar kaldırılsa, AB konusunda hız kesilmese, her şey çok farklı olabilirdi.
Yüzde 47 oy alan bir parti açısından, Türkiye için büyük bir fırsat kaçırıldı. Köşk seçiminden bu yana tercihler yanlış kullanıldı. Daha büyük düşünülebilirdi. Demokratikleşme, AKP’nin hep kendi başına, kendi yararına adım attığı bir hamleye dönüştü. Ne zaman başı sıkışsa, yeni bir “demokratikleşme” projesi gündeme getirildi. Temel yanlış burada oldu. Üzücü bir durum tabii ki. Demokrasi hepimize lazım. Buradan çıkış yine demokrasiyle olacak. Ama AKP’nin yolu çok uzadı ve zorlaştı. Başbakan Erdoğan bunu gördü onun için şimdi Anadolu yollarında.
Akşam, 7.4.2008
|