Eski bir gazeteci olmana rağmen, Ergenekon yazılarından sonra dikkat çekmeye başladın. Mücadele ettiğin çetenin sana şöhret getirmesi ne ironik değil mi? Bazen insanların keşfi Deniz Akkaya gibi 20’sinde, Mustafa Keser gibi 40’ında ya da Abraham Lincoln gibi 60’ında olur.
Bize Keser modeli düştü! Çeteler, ta ilk gençlik yıllarımdan bu yana içimde ukde kalan bir konu. Ergenekon soruşturması o protest duyguyu ön plana çıkardı. Protest kelimesi sol jargona ait. Oysa senin geçmişinde ülkücülük var. Ne iş?
Doğru. 12 Eylül’den önce Ülkü Ocakları rahle-i tedrisinde yetiştim. Babam da MHP’ye çok emeği geçmiş birisiydi. İhtilal olunca 15 gün hapis yattım. Lise son sınıftaydım. 1982’de üniversite için Ankara’ya geldim. Geçmişi sorgulama ve daha çok okuma fırsatı buldum. Hayatımın dönüm noktası bir olayı anlatayım. Gaziantep’in İslahiye ilçesi, doğup büyüdüğüm yer. Babam kasaptır. İslahiye’deki subay ve astsubay gazinosunun et ihtiyacını biz karşılıyorduk. 12 Eylül’den kısa bir süre sonra, bir gün alaya et götürmüştüm. Dönerken Naci binbaşı diye çok meşhur bir istihbaratçı vardı. Naci binbaşı bir gencin omuzlarına elini atmış, çok samimi bir şekilde yolda yürüyorlardı. İşte aydınlanma anı! O genç, bizim ağabey diye hitap ettiğimiz ve ülkücü hareket içerisinde son derece önemli isimlerden biriydi. İslahiye’de eğer on bombalama eylemi olmuşsa dokuzunu o gerçekleştirmiştir. O tırmanan eylemlerin baş aktörlerinden birisini, o istihbaratçı subayla sarmaş dolaş görmek bende bir travma yarattı. Ondan sonra bunları sorgulamaya başladım. MHP davasında ortaya çıkan bazı gerçekler de sorgulayıcı yanımı tetikledi. Açıkçası kandırıldığımızı düşündüm.
Zaman, 6.4.2008
|