Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği (BUSİAD), Yönetim Kurulu Başkanı Arif Özer, ‘’Türkiye, gelişmesini istikrara borçludur. Bu istikrarı bozacak davranışlardan, beyanlardan kaçınılmalıdır. Demokrasi uzlaşma rejimidir’’ dedi.
Özer, BUSİAD ödül töreninde yaptığı konuşmada, geçen yıl ABD’de başlayan finansal krizin dünyaya dalga dalga yayılarak Türkiye’yi de etkisi altına aldığını, krizin boyutunun ve ne kadar süreceğinin tahmin edilemediğini söyledi. Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler dolayısıyla 2007 yılında bir çok reform, yasa tasarıları ve AB giriş sürecinin adeta dondurulduğunu kaydeden Özer, ‘’AB’ye giriş için gerekli olan 33 başlıktan sadece 6’sının açıldığını ve yalnızca birinin kapatılabildiğini belirtti. Özer, enflasyonun, konulan hedefin en az iki katına çıkacağının şimdiden kesinleşmiş gibi göründüğünü savunarak, ‘’Büyüme rakamlarımız düşmektedir ve cari açık büyümektedir. İşsizlik oranları her geçen artmakta, iş gücüne katılım düşmektedir. Kayıt dışılık, sosyal güvenlik ve vergi sistemimizin en büyük kara deliğidir. Kapatılması için çok ciddi stratejilere ihtiyacımız vardır’’ diye konuştu. Bu yılın ekonomik alanda zor bir yıl olacağının herkes tarafından tahmin edildiğini belirten Özer, ekonomik gündemin ve reformların ön planda olacağını beklerken, her an değişik bir gündemin meydana geldiğinin görüldüğünü dile getirdi. Özer, bu gündemlerin toplumun tansiyonunu yükselttiğini ve kutuplaşmalara sebep olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
‘’Bu arada başkaldırma senaryolarına da dönen Nevruz kutlamalarını endişe ile izledik. Geçmişte kutuplaşmaların ülkemizi ne hallere düşürdüğünü hepimiz biliyoruz. Türkiye, gelişmesini istikrara borçludur. Bu istikrarı bozacak davranışlardan, beyanlardan kaçınılmalıdır. Demokrasi, uzlaşma rejimidir. Özellikle şu günlerde aklın ve soğukkanlılığın hakim olduğu bir ortama ihtiyacımız vardır. Hukuk ve yargı herkese lazımdır, onlara gereken saygı gösterilmelidir’’.
Ülkenin bugün gerçek ihtiyacının küresel rekabet içinde yatırım, istihdam, üretim, ihracatın kaynağı olan şirketleri öne çıkaracak programlar ve yatırım ikliminin tesis edilmesi olduğunu vurgulayan Özer, bu yatırım ikliminin özellikle üretime yönelik kalıcı sermaye içinde hayati önem taşıdığını bildirdi. Özer, ‘’Kemal Derviş’in programının işlevini yerine getirdiğini ve raf ömrünü tamamladığını’’ söyleyerek şöyle devam etti: ‘’Sanayi, ticaret, eğitim ve sağlık politikalarımızın siyasiler, iş insanları, akademisyenler ve sivil toplumun temsilcileri tarafından ortak akılla uzun soluklu devlet politikası ve stratejileri haline getirilmesi gerekmektedir. Gelecekte hangi sektörlerde istihdam ve katma değer yaratacağımızı ortaya koymak zorundayız. Bu dönemde karamsar değil, ancak tedbirli olmamız gerekmektedir. Hepimiz toplumsal uzlaşma, sağduyu ve mantık paydasında buluşalım. Toplumsal birlik ve beraberliğimizi en kısa süre içinde oluşturacağımız ve krizleri fırsatlara dönüştürme becerisini göstereceğimiz inancımızı içimizde taşıyoruz’’.
|