Geçmişten bu yana siyasî partilerin kapatılmasının ülkeye bir faydasının olmadığını belirten Av. Bahri Belen, sadece çok oy alanların değil, Meclise giremeyen partilerin de kapatılmasının yanlış olduğunu vurguladı. AKP hakkındaki iddianamede yer alan suçlamaların gayriciddî ve özensiz bir hazırlığı gösterdiğine dikkat çeken Belen, “Şimdiye kadar kapatılan siyasî partilerle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin görüşleri de dikkate alınmamış” dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP’ye açtığı kapatma davasının iddianamesinde “vatana ihanet suçu” dışında hakkında dava açılamayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün iddianamedeki vasfının Dışişleri Bakanı olarak geçmesi dikkat çekiyor. İstanbul Barosu’na bağlı Avukat Bahri Belen, iddianamenin hukuktan yoksun ve özensiz hazırlanmış olmasının bir göstergesi olarak değerlendirerek, bunun iddianamenin Gül’ün cumhurbaşkanı olmadan önce taslak olarak hazırlandığı ve bu özensizlik içinde düzeltilmeden dava açıldığı anlamına geldiğini söyledi. Avukat Belen, iddianamede hakkında siyasi yasak istenen kişilerin arasına Cumhurbaşkanı Gül’ün isminin de geçmesini anlamakta zorluk çektiğini ifade ederek, Cumhurbaşkanlığı makamının ülkeyi temsil eden bir makam olduğu için siyasi bir yönün olmadığını söyledi.
Türkiye’de geçmişten bu yana siyasi partilerin kapatılmasının ülkeye bir faydasının olmadığını anlatan Belen, bu davayla birlikte Türkiye’nin darbeler, olağanüstü yargılamalar ve parti kapatmalar tarihinin tekerrür ettiğini vurguladı. Demokrasilerde sadece çok aldığı için değil, hiç Meclise girmeyen partilerin bile kapatılmasının doğru olmadığını anlatan Belen, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanı hakkında şimdiye kadar böyle bir dava açıldığına şahit olmadık. Gül, AKP’nin eski milletvekili olabilir ancak Cumhurbaşkanı seçildikten sonra AKP ile bir bağlantısı kalmamıştır. Gül’ün makamı siyaset üstü bir makamdır. İddianamenin içeriğindeki diğer suçlamalar da iddianamenin gayriciddî ve özensiz bir şekilde hazırlandığını anlamını taşıyor. İddianname hazırlanırken, şimdiye kadar kapatılan siyasi partilerle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin görüşleri dikkate alınmamış” dedi.
TANRIKULU: İDDİANAME İADE EDİLMELİ
Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu ise, cezai sorumluluk dahi olmayan bir iddianameye ülkenin en tepesinde olan ve temsil noktasındaki Cumhurbaşkanı’nın adının bu iddianameye mevcut yasalara göre konulması görev yetkisinin aşımı olarak değerlendirdi. Tanrıkulu, Yargıtay Başsavcının konumu itibariyle görev yetkisini aştığı gerekçesiyle hakkında Yüce Divan’da yargılanmasını gibi işlemlerin ancak Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun kararı ile olabileceğini kaydetti.
Sezgin Tanrıkulu, yapılması gereken şey iddianamenin diğer içeriğine bakılmaksızın sadece Cumhurbaşkanı’nın isminin konulması sebebiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iade edilmesi gerektiğini söyledi.
Yargının en üst makamı tarafından hazırlanan iddianamelerin en azında hukukçuları tatmin etme özelliğini taşıması gerektiğini ifade eden Tanrıkulu, adalete olan güvenin sarsılmaması için iddianameye tereddütte yer vermeyecek delillerin konulması gerektiğini vurgulayarak, mevcut iddianamede bu özenin gösterilmediğini kaydetti.
|