|
|
|
Anayasa Mahkemesi’nde ön inceleme |
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, AKP’nin kapatılması talebiyle açılan dâvâda, iddianamenin kabulüyle ilgili ilk incelemenin en kısa zamanda yapılacağını söyledi. İddianamenin üyelere dağıtıldığını bildiren Paksüt, “Zaten içeriği hakkında tüm kamuoyu kadar üyelerimiz de bilgi sahibi olmuştur. Şimdi resmi şekilde incelemeye başlamışlardır” dedi.
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, AKP’nin kapatılması talebiyle açılan davada, iddianamenin kabulüyle ilgili ilk incelemenin en kısa zamanda yapılacağını söyledi.
Paksüt, Anayasa Mahkemesi önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, mahkemenin gündemindeki konularla ilgili basının hassasiyetlerini ve kamuoyunun merakını anlayışla karşıladıklarını söyledi. Paksüt, ‘’Ancak mahkeme heyeti olarak bütün basın mensuplarından bir ricamız var; Başkan Haşim Kılıç adına da bunları söylüyorum. Mahkememizin önünde sürekli olarak her saat başı yeni ve önemli bir haber çıkacak gibi bir beklenti içinde olmayınız’’ dedi. Basının sürekli bilgilendirme görevi bulunduğunu, kendilerinin de buna yardımcı olmak istediklerini ifade eden Paksüt, ‘’Şu anda, daha Cuma akşamı itibariyle açılmış olan davanın süreci henüz işlemeye başlamıştır’’ diye konuştu. Gelişme olduğunda kamuoyunu bilgilendireceklerini söyleyen Paksüt, görüşmelerin süreci hakkında gerekli açıklamaları yapacaklarını kaydetti. Paksüt, ‘’Bu bakımdan hem sizler hem de sayın kamuoyumuz lütfen sansasyonel beklentiler içinde olmasın’’ dedi. İddianamenin üyelere dağıtıldığını bildiren Paksüt, şöyle konuştu: ‘’Zaten içeriği hakkında tüm kamuoyu kadar üyelerimiz de bilgi sahibi olmuştur. Şimdi resmi şekilde incelemeye başlamışlardır. Raportör görevlendirilmektedir. En kısa zamanda raporunu hazırlayacaktır. Bu süre zaten ilk inceleme süresi olması itibariyle 10 günü geçmeyecektir. Daha da erken olabilir. En kısa zamanda yapılacaktır. Rapor hazırlandıktan sonra gündeme alınır. Bu konudaki zaman süresi günlerle ifade edilebilir. Yani haftalar sürecek bir mesele değildir. İddianamenin kabulüyle ilgili ilk inceleme en kısa zamanda yapılacak ve basınımıza da bilgi verilecektir.’’
Bir gazetecinin, ‘’Bu iddianamenin hukuki anlamda reddedilebileceği tartışılıyor’’ demesi üzerine Paksüt, heyetin bu konuları görüşmeden herhangi bir açıklama yapamayacağını söyledi.
Paksüt, ‘’Teknik olarak mümkün olup olmadığı zaten hukuki bir tartışmadır. Öyle bir iddia varsa ve bir görüş varsa görüşmeler esnasında ele alınır’’ dedi.
‘’İddianame, üyelere dağıtılmadan davalı partiye sızdırıldığı yönünde iddialar var bu konuda araştırma yapılıyor mu?’’ sorusuna Paksüt, ‘’Biz bunu tahkik etme durumunda bir kurum değiliz. Böyle bir imkanımız da yok. Tabii ki iddianameyi, ilk muhatabı olan yargı organının incelemesi esastır. Onun öncesine tekaddüm eden açıklamalar ve yayımlanmış olan metinler bize göre resmiyet taşımaz. Biz şimdi resmi incelememizi yapıyoruz’’ karşılığını verdi. Üniversitelerde başörtüsü serbestliği getiren Anayasa değişikliğiyle ilgili açılan davada sürece ilişkin bir soruya Paksüt, ‘’10 ve 42. maddelerle ilgili iptal davasının esasa ilişkin raporu henüz hazırlanmadı. O da yakın bir sürede hazırlanır. O da gündeme kısa sürede alınacak’’ cevabını verdi.
Süreç nasıl işleyecek
Anayasa Mahkemesi, iddianameyle ilgili ön incelemeyi yapacak, herhangi bir eksiklik tesbit edilmez ve ‘’iddianamenin kabulüne’’ karar verilirse ön savunmasını yapması için iddianame AKP’ye gönderilecek. AKP yasal olarak 1 ay içinde ön savunmasını verecek.
Ön savunmanın Anayasa Mahkemesine verilmesinin ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, esas hakkındaki görüşünü bildirecek.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki görüşü AKP’ye gönderilecek. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Yalçınkaya sözlü açıklama, AKP yetkilileri de sözlü savunma yapacaklar.
Bütün bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken, gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gerekse davalı AKP ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek.
Raporun, Anayasa Mahkemesinin 11 üyesine dağıtılmasının ardından, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bir toplantı günü belirleyecek. Üyeler, belirlenen günde bir araya gelerek kapatma talebini esastan görüşmeye başlayacaklar. AKP’nin savunma aşamalarında yasal sürenin dışında ek süre talebinde bulunması halinde Anayasa Mahkemesi bu talepleri de değerlendirecek.
AKP hakkındaki kapatma davasını, 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi Heyeti karara bağlayacak. Asıl üyelerden herhangi birinin bulunmaması veya emekliye ayrılması halinde 4 yedek üyeden en kıdemlileri heyete katılacak.
Anayasa’ya göre bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre, kapatma kararı için Anayasa Mahkemesinin 11 asıl üyesinin en az 7’sinin oyu gerekecek. Anayasa’nın 69. maddesinin 7. fıkrasına göre, Anayasa Mahkemesi, temelli kapatma yerine dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına da karar verebilecek.
|
/ ANKARA
18.03.2008
|
|
|
Parti kapatmanın faydası yok |
Geçmişten bu yana siyasî partilerin kapatılmasının ülkeye bir faydasının olmadığını belirten Av. Bahri Belen, sadece çok oy alanların değil, Meclise giremeyen partilerin de kapatılmasının yanlış olduğunu vurguladı. AKP hakkındaki iddianamede yer alan suçlamaların gayriciddî ve özensiz bir hazırlığı gösterdiğine dikkat çeken Belen, “Şimdiye kadar kapatılan siyasî partilerle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin görüşleri de dikkate alınmamış” dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP’ye açtığı kapatma davasının iddianamesinde “vatana ihanet suçu” dışında hakkında dava açılamayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün iddianamedeki vasfının Dışişleri Bakanı olarak geçmesi dikkat çekiyor. İstanbul Barosu’na bağlı Avukat Bahri Belen, iddianamenin hukuktan yoksun ve özensiz hazırlanmış olmasının bir göstergesi olarak değerlendirerek, bunun iddianamenin Gül’ün cumhurbaşkanı olmadan önce taslak olarak hazırlandığı ve bu özensizlik içinde düzeltilmeden dava açıldığı anlamına geldiğini söyledi. Avukat Belen, iddianamede hakkında siyasi yasak istenen kişilerin arasına Cumhurbaşkanı Gül’ün isminin de geçmesini anlamakta zorluk çektiğini ifade ederek, Cumhurbaşkanlığı makamının ülkeyi temsil eden bir makam olduğu için siyasi bir yönün olmadığını söyledi.
Türkiye’de geçmişten bu yana siyasi partilerin kapatılmasının ülkeye bir faydasının olmadığını anlatan Belen, bu davayla birlikte Türkiye’nin darbeler, olağanüstü yargılamalar ve parti kapatmalar tarihinin tekerrür ettiğini vurguladı. Demokrasilerde sadece çok aldığı için değil, hiç Meclise girmeyen partilerin bile kapatılmasının doğru olmadığını anlatan Belen, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanı hakkında şimdiye kadar böyle bir dava açıldığına şahit olmadık. Gül, AKP’nin eski milletvekili olabilir ancak Cumhurbaşkanı seçildikten sonra AKP ile bir bağlantısı kalmamıştır. Gül’ün makamı siyaset üstü bir makamdır. İddianamenin içeriğindeki diğer suçlamalar da iddianamenin gayriciddî ve özensiz bir şekilde hazırlandığını anlamını taşıyor. İddianname hazırlanırken, şimdiye kadar kapatılan siyasi partilerle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin görüşleri dikkate alınmamış” dedi.
TANRIKULU: İDDİANAME İADE EDİLMELİ
Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu ise, cezai sorumluluk dahi olmayan bir iddianameye ülkenin en tepesinde olan ve temsil noktasındaki Cumhurbaşkanı’nın adının bu iddianameye mevcut yasalara göre konulması görev yetkisinin aşımı olarak değerlendirdi. Tanrıkulu, Yargıtay Başsavcının konumu itibariyle görev yetkisini aştığı gerekçesiyle hakkında Yüce Divan’da yargılanmasını gibi işlemlerin ancak Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun kararı ile olabileceğini kaydetti.
Sezgin Tanrıkulu, yapılması gereken şey iddianamenin diğer içeriğine bakılmaksızın sadece Cumhurbaşkanı’nın isminin konulması sebebiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iade edilmesi gerektiğini söyledi.
Yargının en üst makamı tarafından hazırlanan iddianamelerin en azında hukukçuları tatmin etme özelliğini taşıması gerektiğini ifade eden Tanrıkulu, adalete olan güvenin sarsılmaması için iddianameye tereddütte yer vermeyecek delillerin konulması gerektiğini vurgulayarak, mevcut iddianamede bu özenin gösterilmediğini kaydetti.
|
/ VAN
18.03.2008
|
|
|
45 yılda 24 parti kapatıldı |
Anayasa Mahkemesi, kurulduğu 1963 yılından bu yana 24 siyasi partiyi kapattı. Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşundan önce kapatılan 2 partiyle birlikte Türk siyasi hayatında 26 parti kapatıldı.
Çok partili döneme geçilen 1950 yılından sonra kurulan Millet Partisi, 26 Ocak 1954 tarihinde Ankara Sulh Ceza Mahkemesince kapatıldı. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti, 20 Haziran 1960 tarihinde Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nce kapatıldı. Anayasa Mahkemesi, 1963 yılında kurulmasıyla birlikte parti kapatma davalarına bakmaya başladı. Anayasa Mahkemesi, bütün partilerin feshedildiği 12 Eylül 1980 tarihine kadar 6 parti hakkında açılan kapatma davalarının tümünde kapatma yönünde karar verirken, 12 Eylül askeri müdahalesinin ardından siyasi partilerin 1983’de yeniden kurulmasına izin verilmesinden sonra 18 partinin kapatılmasına karar verdi. Yüksek Mahkeme, aralarında DYP’nin de bulunduğu 17 siyasi partinin kapatılması talebiyle açılan davaları ise reddetti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, 16 Kasım 2007 tarihinde Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kapatılması talebiyle açtığı dava da süreç devam ediyor.
|
/ ANKARA
18.03.2008
|
|
|
Gerçeker: Eleştirinin sınırları zorlanmamalı |
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, demokratik hukuk devletinde hukukun üstünlüğü ilkesinin gereği olarak bütün bireyler ve kurumların, yasalara uygun davranmak ve saygı kurallarının dışına çıkmamak şartı ile eleştiri haklarını kullanabileceklerini bildirdi.
Gerçeker, ancak “eleştirinin sınırlarının zorlanmaması gerektiğini” ifade etti. Hasan Gerçeker, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, şunları kaydetti: “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görev, yetki ve sorumluluk kapsamında tasarrufta bulunarak ve takdir hakkını kullanmak suretiyle bir siyasi parti hakkında kapatma istemi ile Anayasa Mahkemesi’ne dava açmıştır. Bu süreçte taleple ilgili değerlendirmeyi yapmak ve son kararı vermek Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi kapsamında bulunmaktadır.
Demokratik hukuk devletinde hukukun üstünlüğü ilkesinin gereği olarak tüm bireyler ve kurumlar yasaları uygun davranmak ve saygı kurallarının dışına çıkmamak koşulu ile eleştiri haklarını kullanabilirler.
Ancak eleştirinin sınırları zorlanmamalı, hakarete varan mahiyette yazı, haber ve yorum yapılmamalıdır. Yazılı ve görsel basına düşen görev yasal ve etik sınırları aşmadan toplumu bilgilendirmektir. Tüm basın organlarının gereken özeni göstereceği düşüncesindeyiz.”
|
/ ANKARA
18.03.2008
|
|
|
AKP, kapatmayı görüştü |
AKP’liler TBMM’de grup toplantısı yaptı. Tüm milletvekillerinin katıldığı 40 dakika sürdü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan toplantıda, parti hakkında açılan kapatma davasının ele alındı.
Grup toplantısı, Bakanlar Kurulu toplantısının uzaması sebebiyle gecikmeli olarak başladı. 40 dakika süren toplantının ardından Başbakan Erdoğan, toplantının ardından bazı bakanlar ve grup yöneticileriyle TBMM’deki çalışma odasına geçti. Bir süre sonra da Meclis Başkanı Köksal Toptan, Erdoğan’ın çalışma odasına geldi. Erdoğan, “Bunlar bizim tarlamızı bereketlendiriyor. Oylarımız daha da artacak” dedi.
|
/ ANKARA
18.03.2008
|
|
|
DTP'li Palangalı: Demokrasi adına parti kapatmalarına karşıyız |
Demokrat Parti Kütahya İl Başkanı Atilla Palangalı, demokrasilerde her türlü kapatılmalara karşı olduklarını belirterek, AKP’ye açılan kapatma davasını tasvip etmediklerini söyledi.
DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun da bu konudaki tavrını net bir biçimde ortaya koyduğunu söyleyen Palangalı, demokrasilerde milletin3 iradesinin her şeyden üstün olduğunu vurguladı. Ortaya konulan millet iradesine herkesin saygı göstermesi gerektiğinin altını çizen Palangalı, “Böyle bir parti kapatmanın Türk demokrasisine ve halkın iradesine uygun düşmediği gibi, bundan sonra böyle kapatılmalarla karşılaşmamak için, ülke gerçekleri yönünde yönetim tarzı benimsemeli, siyasi partilerin kapatılmasının şartları yeniden gözden geçirmelidir. Demokrat Parti misyonu geçmişte parti kapatılmalarıyla ve siyasi yasaklarla karşılaşmış, mücadele etmiş ve acısını hala içinde taşımaktadır” diye konuştu.
Palangalı, bu tür durumların ülkede siyaset yapmak isteyenlerin siyasetten uzaklaşmasına, demokrasiye olan inancını kaybetmesine yol açtığına işaret etti.
|
/ KÜTAHYA
18.03.2008
|
|
|
Hüsrev Kutlu: İddianameye karşı savunma yapmaya gerek yok |
AKP’nin kapatılmasını isteyen iddianamede siyaset yasağı istenen 71 kişiden biri olan AKP Adıyaman Milletvekili ve TBMM Meclis İdare Amiri Fehmi Hüsrev Kutlu, iddianamenin gayrı ciddi olduğunu söyledi. Kutlu, “İddianameye karşı savunma yapmaya da gerek yoktur. İddianameye karşı savunma yapmak hakka karşı haksızlık olur” dedi.
Yeni Asya’ya konuşan Kutlu, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın iddianamesinde isminin geçmesinden memnun olduğunu söyleyerek, “Olmasaydım şaşardım zaten. 71 arkadaşımın içinde yer almak benim için gurur vericidir” dedi.
İDDİALAR BAŞSAVCININ BOYUNU AŞIYOR
İddianameyi gayrı ciddi bulduğunu ifade eden Kutlu, “25 yıllık bir hukukçu olarak meslek hayatımda rastladığım en gayrı ciddi iddianamedir. İddialar suç oluşturan, Türkiye’deki özgürlükleri hiçe sayan iddialardır. Bir kısım iddialar başsavcının boyunu aşan iddialardır. Özellikle yürütmeye, yasamaya, Meclis’in faaliyetlerine direk bir müdahale vardır. Sadece başsavcı için değil üzerinde onurlu cübbeyi taşıyan bütün yargı mensupları için şunu ifade etmek isterim; kendi iradeleri, bilgileriyle, istekleriyle bir çalışma yapıyorlarsa saçma da olsa bu iddianameye saygı duyarım. Ama birilerinin direktifleriyle dava açıyorlar veya icraat yapıyorlarsa lütfen o cübbeyi çıkarıp gitsinler” diye konuştu.
Kutlu, iddianamede Meclis Komisyonunda yaptığı bir konuşmanın ve başörtülü bir öğrenciyle fotoğraf çektirmesinin yer aldığını hatırlatarak, “Bir defa sözlerim Anayasa çerçevesinde mutlak dokunulmazlık kapsamında olan komisyon tutanağıdır. Dokunulmazlığın arkasına saklanmak da istemiyorum her ortamda da bunu söylerim. Sözlerimin arkasındayım. Eşimle birlikte TÜBİTAK’ın olimpiyatlarında beyniyle madalya kazanmış başörtülü bir öğrenci ile fotoğraf çektirmek de benim için onurdur” dedi.
İHTİLÂLCİLERE DÂVÂ AÇAN
SAVCI NİYE İHRAÇ EDİLDİ?
Zaman aşımı dolduğu için 12 Eylül ihtilalini yaparak anayasal suç işleyen Kenan Evren hakkında iddianame hazırlayan Adana eski Cumhuriyet Başsavcısı Sacit Kayasu’nun meslekten uzaklaştırıldığını hatırlatan Kutlu şunları söyledi:
“Bugün bir savcı görevdeki bir cumhurbaşkanı hakkında siyaset yasağı istiyor. Bunun ne kadar etik olduğunu ne kadar hukuki olduğunu vicdanlara bırakıyorum. Hiçbir şahıs önemli değildir. Türkiye’yi bu şekilde yıpratmaya Türkiye’yi dışarıya karşı küçültmeye hiç kimsenin hakkı ve haddi yoktur. Eğer bu iddianame sulh ceza mahkemesine verilseydi mahkeme ‘böyle iddianame olmaz’ diye savcıya iade ederdi. Anayasa Mahkemesi’nin tavrı ne olacak bakacağız. İddianameye karşı savunma yapmaya da gerek yoktur. İddianameye karşı savunma yapmak hakka karşı haksızlık olur.”
|
Kemal Benek
/ ANKARA
18.03.2008
|
|
|
Şahin: Yargı mensupları vehimlerle hareket etmemeli |
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, yargı mensuplarının önyargı ve vehimleriyle hareket etmemeleri gerektiğini belirtti.
Antalya Ekolojik Parkı açılışına katılan Bakan Şahin, basın mensuplarının soruları üzerine yargı mensuplarının kimseden talimat almadığını ifade etti. Şahin, “Artık kişilerin düşüncelerini açıkladıkları herhangi bir konuda fikir beyan ettikleri için cezalandırıldığı bir dönem geride kalmıştır. Çağdaş dünya insanları fikirleri ve düşünceleriyle yargılanmamaktadırlar. Ben Türkiye’nin bütün bu süreçleri geride bırakacağına inanıyorum” diye konuştu. Önemli mevkilerdeki kişilerin vehim ve önyargıyla hareket etmelerinin üzüntü verici olduğunu ifade eden Adalet Bakanı, “Özellikle çok önemli mercilere gelmiş ve hukukçu kimliği taşıyan arkadaşlarımızın buna azami riayet etmeleri gerekir” dedi.
|
Hasan Aksoy
/ ANTALYA
18.03.2008
|
|
|
Fırat: Anayasa Mahkemesi belki Türkiye’yi bir ayıptan kurtarır |
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, tüzel kişiliklere dava açılmasını hukuk mantığına aykırı bulduğunu ifade ederek, ‘’Anayasa Mahkemesi belki bu davayı reddederek Türkiye’yi böyle bir ayıptan kurtarır’’ dedi.
AKP grup toplantısına gelişinde gazetecilerin sorularını cevaplayan Fırat, ‘’MHP’nin önerisi’’nin sorulması üzerine, ‘’MHP’nin önerisi doğru, Ama bunun istisnası olmamalı. Birilerine başka, diğerlerine başka türlü olmamalı’’ karşılığını verdi.
Tüzel kişiliklere dava açılmasını hukuk mantığına aykırı bulduğunu belirten Dengir Mir Mehmet Fırat, ‘’Anayasa Mahkemesi, belki bu davayı reddederek Türkiye’yi böyle bir ayıptan kurtarır’’ diye konuştu.
AKP’li Fırat, davanın Türk demokrasisine karşı açılmış bir dava olduğunu belirterek, ‘’Yurt dışından birilerinin ‘Bu, deli işi...’ demesi, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak beni utandırıyor’’ dedi.
|
/ ANKARA
18.03.2008
|
|
|
Tanrıverdi: Bu kadar yetki fazla |
ASDER Genel Başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Yargıtay Başsavcısına verilen dava açma yetkisi ve Anayasa Mahkemesine verilen parti kapatma yetkisinin fazla olduğunu söyledi.
ASDER Başkanı Tanrıverdi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP’ye açtığı kapatma davası ile ilgili “bu girişimin iktidar partisine, Hükümete, TBMM’ye, Cumhurbaşkanı’na, milletin çoğunluğunun iradesine, milletin hoşgörüsüne; devletin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal istikrarına, iç ve dış itibarına, birliğine ve bütünlüğüne, güvenlik ve bekasına, bölgesel ve dünya üzerindeki hak ve menfaatlerine, milli çıkarlarına bir darbe girişimi olduğunu söyledi.
Tanrıverdi, “Yargıtay Başsavcısına verilen dava açma yetkisi de, Anayasa Mahkemesine verilen parti kapatma yetkisi de fazladır. Milletin önündeki, millete rağmen konulan engellerin kaldırılması için, Yargıtay Başsavcısının ve Anayasa Mahkemesinin TBMM’ye karşı sorumlu hale getirilmesini sağlayacak değişikliklerin yapılmasına acilen ihtiyaç vardır” dedi.
|
/ İSTANBUL
18.03.2008
|
|
|
Malatya’da yeni suç duyuruları |
Malatya’daki yayınevinde biri Alman, 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili dâvânın dördüncü duruşmasında, müdahil avukatların, “reddi hakim’’ ve emanetteki CD’lerin teslim edilmesine ilişkin dilekçelerini zamanında göndermeyen görevli memurlar, zabıt katipleri ve posta görevlileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi.
Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, tutuklu sanıklar Emre Günaydın (19), Salih Gürler (20), Abuzer Yıldırım (19), Cuma Özdemir (20) ve Hamit Çeker (19) ile tutuksuz sanıklar Kürşat Kocadağ ve Mehmet Gökçe hazır bulundu. Mahkeme heyeti, müdahil avukatların geçen duruşmadaki “adli emanette bulunan CD’lerin kendilerine verilmesi’’ ve “reddi hakim’’ taleplerine ilişkin dilekçelerini 7 gün içinde İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesine verdiklerini, ancak dilekçenin dördüncü duruşmanın yapıldığı saat itibariyle Diyarbakır Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine ulaşmadığını belirtti.
Dilekçeyi Diyarbakır Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine göndermekle yetkili olan İzmir Adliyesinde görevli memurlar, zabıt katipleri ve posta görevlileri hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcığına suç duyurusunda bulunulmasına karar veren mahkeme heyeti, dilekçenin Diyarbakır Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine ulaşması, mahkemenin “reddi hakim’’ talebi ve adlî emanetteki CD’lerle ilgili kararının beklenmesi için duruşmayı 14 Nisan 2008’e erteledi.
|
/ MALATYA
18.03.2008
|
|
|
Kâğıthane’de 4 araç kundaklandı |
Kağıthane’de park halinde duran 4 araç, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce kundaklandı.
Alınan bilgiye göre, Çeliktepe Mahallesi Atilla Sokak’ta park halinde olan 34 BS 4532 ve 34 AK 0787 plakalı araçlar ile Arpacık Sokak’taki 34 ZG 1885 plakalı otomobil ve Ortabayır Mahallesi Gülbaş Sokak’taki başka bir otomobil, kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişilerce benzin dökülerek ateşe verildi. Kısa sürede büyüyen alevler, vatandaşlar ve olay yerine gelen itfaiye ekipleri tarafından söndürüldü. Kundaklanan araçlarda maddi hasar oluştu. Polisin konuyla ilgili başlattığı çalışma sürüyor.
|
/ İSTANBUL
18.03.2008
|
|
|
Kazalarda yeni dönem |
Maddi hasarlı trafik kazalarının tesbiti ve değerlendirilmesi işlemleri, 1 Nisan’dan itibaren sigorta şirketleri tarafından yerine getirilecek. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yeni uygulamasıyla birlikte, maddi hasarla sonuçlanan ve tarafların anlaştığı trafik kazalarına trafik zabıtalarının müdahil olmaları uygulamasına son verilecek.
Kazaya karışanlar, polisi beklemeden tutanakları kendi aralarında düzenleyecek ve kaza yerinden ayrılabilecek. Bu şekilde bir anlaşma ile olay yerinden ayrılmış olan taraflar, meydana gelen zararın kendilerince doğrudan veya sigortaları tarafından karşılanacağını kabul etmiş sayılacak. Ayrıca, yazılı tesbit yapmış olsun veya olmasınlar sonradan yetkililerden kaza tesbit tutanağı düzenlenmesini isteyemeyecekler. 1 Nisan’da hayata geçecek uygulama sayesinde kaza yüzünden meydana gelen trafik sıkışıklığı ve vatandaşın saatlerce beklemesinin de önüne geçilmesi hedefleniyor.
POLİS ÇAĞRILACAK HALLER
Sürücülerin aralarında tutanak düzenleyerek anlaşamayacakları ve trafik ekibi çağırmaları gereken zorunlu durumlar ise şöyle: “Sürücü belgesiz motorlu araç kullanılıyorsa veya yetersiz sürücü belgesi ile motorlu araç kullanılıyorsa, Sürücüde yaş küçüklüğü varsa, Sürücüde alkol veya akıl sağlığı şüphesi varsa, Kazaya karışan araçlardan biri veya daha fazlası kamu kurumlarına ait ise, Kazaya karışan araçlardan birinin veya birkaçının trafik sigortası yok ise, Trafik kazası ölüm ve/veya yaralanma ile sonuçlanmışsa.”
|
/ ANKARA
18.03.2008
|
|
|
Bilinçli medya dersi verilecek |
Antalya Millî Eğitim Müdürlüğü, ilköğretim çocukları arasında bilinçsiz medya kullanımının en aza indirgenmesi amacıyla Yazılı ve Görsel Medya ile İnternetin Eğitime Faydalı Materyal Olarak Kullanılması Projesi başlattı.
Antalya Millî Eğitim Müdürlüğünden yapılan açıklamada, televizyon, bilgisayar ve internetin çocuklar üzerinde bağımlılık yapıcı etkilerini yok etmeyi amaçlayan projede temel amacın, bu medya organlarını eğitime faydalı birer materyal olarak eğitimin birer parçası haline getirmek olduğu belirtildi.
|
/ ANTALYA
18.03.2008
|
|
|
Suç sitelerine sıkı takip |
Sanal ortamda işlenen suçların önlenmesi amacıyla faaliyete geçirilen Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı bünyesindeki İnternet Dairesi Başkanlığına vatandaşlar ihbar yağdırdı.
Henüz 4 ay önce kurulan ve suç sitelerine karşı amansız takip başlatan başkanlığa, 4 bini aşkın site ihbar edildi ve bunların 294’ü erişime kapatıldı. Telekomünikasyon İletişim Başkanı Fethi Şimşek, yaptığı açıklamada, 5651 sayılı yasa ile kurularak Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına bağlanan İnternet Daire Başkanlığının, faaliyete resmen başladığı 23 Kasım 2007 tarihinden bu yana yasada kendisine verilen görevleri başarıyla yerine getirdiğini ifade etti. Şimşek, 10 Mart 2008 tarihi itibariyle çoğunluğu TCK-103, 1. fıkrada yazılı çocukların cinsel istismarı suçu olmak üzere müstehcenlik, gibi suçlarından toplam 294 adet siteye erişim engellendiğini kaydetti. Şimşek, ihbarların yarısından çoğu TCK’nın 226. maddesinde yazılı müstehcenlik suçuyla ilgili olduğunu kaydetti.
Şimşek'in verdiği bilgiye göre vatandaşlar, ihbar merkezinin '0312 5828282' numaralı telefonun ile, ‘’http://www.ihbarweb.org.tr’’ web adresine ya da ‘’[email protected]’’ elektronik posta adresine ihbarda bulunabilecekler.
|
/ ANKARA
18.03.2008
|
|
|
Çocukları reklâmlardan koruyalım |
Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, gıda reklâmlarının çocuklar üzerindeki etkisi ve okul kantinlerinde satılan gıdaların muhtevasına işaret ederek, ‘’Çocuklar ve toplumumuz hızla sağlığını kaybetmeden tüm kesimler üzerine düşeni yapmalı’’ dedi.
Çakar, 15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü faaliyetleri çerçevesinde Dernek Genel Merkezinde ‘’Çocuklara Yönelik Reklamların Çocuklar Üzerindeki Etkisi’’ konulu bir basın toplantısı düzenledi. Turhan Çakar, THD’nin, çocuklara yüksek kalorili ama düşük besin değerli gıdaların pazarlanmasının alan ve boyutunun kısıtlanması için dünya çapında teklifler başlatan Uluslararası Tüketiciler Birliği’ne ve Uluslararası Obeziteyle Mücadele Gücü’ne katıldığını bildirdi.
Bu kuruluşların Dünya Sağlık Örgütünü ‘’çocuklara gıda pazarlamaya yönelik uluslararası düzenlemeyi’’ benimsemeye ve ulusal gıda pazarlaması mevzuatıyla bu düzenlemenin birleştirilmesine çağrıda bulunduğunu anlatan Çakar, ‘’Bu düzenlemenin benimsenmesi obeziteyle ilgili hastalıklar tarafından halihazırda tehdit edilen 117 milyon çocuğa yardım açısından büyük bir adım olacaktır’’ dedi.
Çakar, bu düzenlemenin Mayıs ayında Dünya Sağlık Meclisinde Uluslararası Tüketiciler Birliği ve Uluslararası Obeziteyle Mücadele Gücü tarafından ele alınacağını ve gıda endüstrisinin değerlendirileceğini ifade etti.
THD Başkanı, çokuluslu şirketlerin 2006 yılında internet oyunları, sosyalleşme siteleri, çizgi film karakterleri ve bunlara bağlı ünlü kuruluşlar aracılığıyla gıda, alkolsüz içecek ve şekerleme alanındaki reklamlara harcadıkları paranın 13 milyar dolar olduğuna dikkat çekti.
BU REKLÂMLAR YASAKLANMALI
Çakar, Uluslararası Tüketiciler Birliği ve Uluslararası Obeziteyle Mücadele Gücü’nün, Dünya Sağlık Örgütünün üye devletlerinin söz konusu düzenlemede yer alan, ‘’Saat sabah 6 ile akşam 9 arasında sağlıksız gıdaları teşvik eden reklamların radyo televizyonlarda yasaklanması, internet siteleri, sosyalleşme siteleri gibi yeni medyayı kullanarak sağlıksız gıdaların pazarlanmasının engellenmesi, okullarda sağlıksız gıdaların teşvikinin engellenmesi, sağlıksız gıdaların pazarlanmasında ünlülerin, çizgi film karakterlerinin ve yarışmaların kullanılmaması’’ tavsiyelerini kabul etmelerini isteyeceğini belirtti. Uluslararası Tüketici Örgütünün Uluslararası Obeziteyle Mücadele Örgütüyle birlikte başlattığı bu kampanyayı, THD olarak bugünden itibaren Türkiye’de de başlattıklarını bildiren Çakar, Sağlık, Millî Eğitim ve Tarım Bakanlıklarına ve RTÜK’e, bu kampanyaya destek vermeleri ve gereğini yapma çağrısında bulundu.
Çakar, gazetecilerin sorusu üzerine de, geçen yıl 40 ilde 300 ilköğretim okulu ve lisenin kantininde araştırma yaptıklarını ve bu araştırmanın sonuçlarını bilim kuruluşlarıyla paylaştıklarını hatırlattı. Çakar, araştırma sonucunda bu kantinlerde sağlıklı hiçbir gıdanın satılmadığını gördüklerini anlattı.
|
/ ANKARA
18.03.2008
|
|
|
|