Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Hukukun siyasetle sınavı

Danıştay Başsavcısı Sayın Tansel Çölaşan, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı konuşmada, bugünkü Türkiye’de artık CHP’nin bile sahiplenemeyeceği marjinal siyasi görüşleri savunuyor...

27 Mayıs darbesini ‘devrim’ diye övüyor. Neyse, övsün, diyelim.

Daha vahimi, Menderes ve arkadaşlarının idam edilmesini savunuyor:

“Kimse idam cezası istemez ama o dönemde bunlar idam edildiğinde toplumsal bir coşku vardı. 27 Mayıs’ı burada ihtilal olarak görmek hata olur. 27 Mayıs aslında bir devrimdir...”

Sayın Prof. Aysel Ekşi de, o dönemde genç bir kızken idamlara sevindiğini ama yurtdışına gidip de siyasi idamların nasıl utanç verici olduğunu görünce, Menderes ve arkadaşlarını idam etmenin nasıl hata olduğunu fark ettiğini anlatır.

Danıştay Başsavcısı ise “o dönem”de idamlara sevinenler olduğunu söylemekle yetinmiyor, Prof. Ekşi gibi eleştirmiyor da, aksine, savunuyor:

“İdam edilen Menderes hükümeti üyeleri çocuk ve bebek davalarından değil, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydılar!”

Hatalar zinciri

Başsavcı’nın konuşması hukuk ve tarih hatalarıyla dolu. Evvela, ceza mevzuatımızda “Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete ihanet” diye bir suç tanımı yoktur; ceza hukuku böyle genel tanımlamalar yapamaz.

İkincisi, ceza hukukunda ancak “Anayasa’yı ihlal” suçundan bahsedilebilir. Sayın Danıştay Başsavcısı’nın bunu bilmesi, hukuki terimlerle konuşması lazımdır.

Üçüncüsü, Menderes ve arkadaşları zaten “Anayasa’yı ihlal” suçundan yargılanmış ve bu suçlamayla idam edilmişler ve ağır hapis cezalarına çarptırılmışlardı!

Dördüncüsü, Sayın Çölaşan, 27 Mayıs’ta toplumun orduya görev verdiğini söylüyor! Bunu bir politikacı, bir gazeteci söyleyebilir ama hukuk adına kamu erkini kullanan bir görevli, “toplumun orduya görev vermesi” gibi hiçbir hukuki ölçüsü olmayan, tamamen keyfi bir terimi kullanamaz.

Sayın Çölaşan 1950’den sonra eğitimin durma noktasına geldiğini falan da söylüyor! Bu kadar büyük laflar etmeden önce biraz eğitim istatistiklerine bakması gerekmez miydi?! Menderes’i gerici gösteren sözleri de yoğun politik tartışma konusudur. “Tarafsız” bir başsavcı bu kadar politize olmamalı, siyasi görüşlerini emeklilik dönemine saklamalıydı.

Tarafsız yargı?

Kaldı ki, hukuk adına kamu erkini kullanan bir başsavcı siyaseten böylesine kin duyacak kadar “taraf” olsa bile, öncelikle hukuku, hukukun evrensel değerlerini savunmalıdır: Doğal hâkim gibi, geçmişe yürüyen ceza yasaları çıkarılamayacağı gibi hukukun evrensel ilkeleri...

Bu noktada Sayın Başsavcı’ya, emekli Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya’nın, Menderes’i yargılayan mahkemenin hukuki niteliğine ilişkin sözlerini hatırlatmak isterim:

“Güdümlü bir mahkeme. Yargılama değil, mahkûm etmeye yönelik bir senaryoydu. Dünya tarihinde görülmemiş bir yargılama yapıldı. Yargı büyük yara aldı.” (Basın, 4 Nisan 2006)

Çetinkaya, sözlerinin devamında, Deniz Gezmiş’in yargılanmasını değil idamını eleştiriyor haklı olarak; darbelerin hukuku nasıl ezdiğini anlatıyor. Hukukçu hukuku savunarak konuşmalıdır böyle.

Bir başsavcı Yassıada’daki “olağanüstü mahkeme”yi savunabilir mi? “Tarafsız” olduğunu, “adil yargılama” yapıldığını söyleyebilir mi?!

Yargı mensupları politize olmaktan sakınmalıdır!

Milliyet, 11.3.2008

Taha Akyol

12.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Hukukun siyasetle sınavı

  Allah söyletiyor

  İdamlar tarihin utanç sayfalarıdır

  İntihar sessizliği...

  Devrimcilik mi darbecilik mi?

  Filmin sonunda ne mi oldu?


 Son Dakika Haberleri