Bir de Avrupa Birliği’ne mırınkırın ediyorsunuz; bakın onun sayesinde milli gelirden her birimize düşen pay bir gün içinde 2.020 dolar artıverdi.
Üstelik taş atıp kolumuzu bile yormadan. Dahası bu rakam iki yıl öncesine ait. 2007’de kim bilir nerelere çıktı ve 2008’de kim bilir hangi basamaklara çıkmaya devam ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), AB’ye uyum kapsamında milli gelirin hesaplanması yöntemini değiştirdi; Birleşmiş Milletler sisteminden Avrupa hesap sistemine geçti ve ortaya son günlerdeki gelişmelerin topladığı karamsarlık bulutlarını darmadağın eden bir sonuç çıktı: Milli gelirden 70 milyon 487 bin 917 Türk vatandaşının beşikten eşiğe kadar her birinin payına meğer 5.480 dolar değil, 7.500 dolar düşüyormuş.
Dün bu müjdenin verildiği basın toplantısında bir meslektaşımızın vurguladığı ve TÜİK Başkanı Ömer Demir’in de onayladığı gibi, “Aslında bayağı zenginmişiz ama farkında değilmişiz.” Divan Edebiyatı şairlerinden Hayali ne güzel söylemiş: “Cihanârâ cihan içindedir ârâyı bilmezler / Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler!”
Sakın “Sanal zenginleşme bu” diye itiraz ederek Pazar keyfimizi bozmaya ve Türkiye’nin kazanımlarını küçümsemeye kalkmayın.
Bakın; eski hesap yöntemiyle dünyanın 17’nci büyük ekonomisiydik; bir kalem darbesiyle Tayvan’ı devirip 16’ncı sıraya yükseldik. AB’nin 7’nci büyük ekonomisiydik, Hollanda’yı itip 6’ncı basamağa çıkıverdik. 2010 yılında dünyanın 15’inci büyük ekonomisi olmayı hedefliyorduk, o tarih gelmeden ipi göğüsleyeceğiz.
Damdaki Kemancı’nın hayali
Hepsi bu kadar değil; iktisatçılar bu yeni verilerin Türkiye’nin gücüne ve imajına katkılarını, makroekonomik göstergelere olumlu etkilerini saya saya bitiremiyorlar.
Örneğin, “Orta gelir grubu”ndan çıkıp “Üst orta gelir grubu”, hatta “İleri gelir grubu”na girdiğimizi muştuluyorlar.
Cari açığın milli gelire oranının yüzde 7.8’den 6.1’e gerilediğini hesaplıyorlar. “Global finansal kriz reel ekonomiye de sıçradı, yüksek cari açığı, kırılgan mali yapısı nedeniyle en riskli ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor” türünden kehanetleri ve senaryoları yırtıp atın.
Ödemeler dengesinin iyileşeceğini söylüyorlar.
Bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 2.6’dan 1.7’ye indiğini, böylece en fazla yüzde 3’lük açığa izin veren Maastricht Kriterleri’ni bile solladığımızı belirtiyorlar. Kriterleri delikdeşik eden bütçe açığı yüzünden AB ile didişip duran Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy hasedinden çatlasın.
Bitmedi; kamu borç stokunun Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya oranı da 10 puan birden hafiflediğini anlatıyorlar: Yüzde 45’ten 35’e.
Bakın bu son iki veriye çok sevindik. Bütçe açığı ve kamu borç yükü azaldığına göre, Avrupa’da “Yılın Maliye Bakanı” seçilen “Very Special” Kemal Unakıtan herhalde yeni vergiler salmaktan, mevcutları artırmaktan vazgeçer. Umarız.
TÜİK Başkanı Demir, milli gelirin 2007 yılına ilişkin güncelleşmiş verilerini 31 Mart’ta açıklayınca bu umudumuzun daha da pekişeceğinden adımız gibi eminiz. Çünkü Unakıtan 18 Ekim 2007 tarihinde 2007 tahminlerini ve 2008 beklentilerini şöyle açıklamıştı: 2007 sonunda kişi başına gelir 6.625 dolar, bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 2.3. 2008’de kişi başına milli gelir 7.000 dolar, bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 2.5.
Bu hedefleri 2006’da geçtiğimize göre, TÜİK’in 2007 verileriyle kim bilir nerelere varmış olacağız. Bakarsınız; ABD Merkezi Haberalma Örgütü’nün (CIA) bile tahminlerini çöpe gönderiveririz. O Türkiye’nin bu yıl kişi başına milli gelirinin 9.400 dolar olacağını söylüyor. Bu rakamın satın alma paritesine göre milli geliri ifade ettiğini biliyoruz efendim; ama belli mi olur, TÜİK’in revize ettiği verilerle yapacağı hesapta da o rakamı paritesiz yakalamadığımız ne malum.
Artık lütfen gerçeği görün ve inanın: Biz zengin bir ülkenin vatandaşlarıyız. Unutmayın, 40 defa söylenirse gerçek olurmuş!
Sabah, 9.3.2008
|