İnsanın kendini olduğu gibi kabul etmesi, ne kadar büyük bir erdem!
İnsan bunu bilinçli yapabilirse, iç çatışmaların büyük bir bölümünden kurtulmuş olur. Nasıl mı?
Herkesin ayrı bir yeteneği olduğu bir gerçek. Kiminin el becerisi daha yoğun, kiminin hayâl dünyası zengin, kiminin konuşması güzel ve kiminin yazması daha baskın, kimi görsel, kimi işitsel ve kimi de dokunsaldır. Özetle herkesin bu dünyadan nasiplenmesi kendi yeteneklerine göredir ya da yeteneklerini yönlendirip çalıştırması kadardır.
Diyelim ki, birisi çok iyi bir konuşmacıdır; herkesi etkilemektedir. Herkes ondan bahsetmektedir. Şöhreti her tarafı tutmuştur. Konuştuğunda ona kulak vermemek mümkün değil. Diğeri de onun bu büyüleyici konuşmasını ne kadar uğraşıp taklit etmişse de bir türlü düzeyine ulaşamamıştır. Ama onun güzel konuşma isteği sönmüş değildir. Bir taraftan konuşma isteği, diğer taraftan ona bir türlü ulaşamaması ister istemez onu bir çatışmanın içine sokmaktadır. Üstelik bu çatışma, eğer iyi bir tahlil yapılıp temeline inilmemişse, sahibini çok daha büyük çıkmazların içine sokabilir.
Başarı; istek, çalışmak ve yetenek üçlüsü ile gerçekleşen bir sonuçtur. Bir tanesinin eksik olması halinde istenilen başarıyı elde etmek mümkün değil. Örneğimize döndüğümüzde ikisinin var, ama birinin yok olduğunu görüyoruz. Yani yetenek, yoğun bir yetenek yok. Çelimsiz bir çocuğun halterci olmak istemesi gibi bir şeydir bu. Ne başlı başına yetenek yeterdir ve ne de yeteneksiz bir şeyi en mükemmel bir şekilde yapmak mümkün.
Örneğimizdeki kişinin işin başında bir eksiği var. O da isteğine başlamadan yeteneklerini gözden geçirmemesi. Acaba onun o isteği ve o çalışmayla orantılı bir gücü var mı? Yarı yolda dermandan düşerse ne olacak? O zaman büsbütün her şeyden kopmakla büyük bir moral çöküntüsünün içine düşmek de söz konusu. Bütün bu olup bitenlerin sonucunda ise ardı arkası gelmeyen iç çatışmalar… Oysa vaşak bile, bir tavşanı iki yüz metreden fazla kovalamazmış. Çünkü yakalayamaması, böylelikle zaman kaybetmesi ve yakalasa bile eforuna değmemesi söz konusu.
Elbette, herkeste, az çok her türden yetenek var. Ama birilerinde bazı yetenekler çok fazla. Onların çalışmaları sonucunda eriştikleri düzeye çıkmak başkalarına son derece zor gelebilir. Böyle bir kişi ne yapmalı? Yapacağı, kendi yeteneğinin derecesini bilip yapabildiğiyle yetinmesi ya da bir başka yoğun yeteneğini bulup onu işlemeye yönlenmesi.
İnsanın kendini tanıması bir yönüyle budur. Kendini tanıyıp kendisiyle yetinmesi, kendi yeteneklerini kabullenmesi ve başarısını bu çerçevede değerlendirmesi ne kadar rahatlatıcı! Öyle ya, biz bir başkası olamayız; ne isek oyuz. Çevremizde ne tür güzellikler var! Hepsinde biz olmaya kalkarsak, evdeki bulgurdan olma ve iç çatışmalardan kurtulamama ihtimali büyük. Hayatının acılar içinde geçmesini kim ister?
Bir istekte başarılı olamayan, ama bir başka istekte başarılı olan çok insan var. İyi bir hatip olunamayabilir, ama iyi bir yazarın olunması uzak bir ihtimal değil.
Yeteneğin tesbiti önemlidir. Bunu tesbit de zor değil. Sevdiklerimize bakalım. Daha çok ilgimizi neler çekiyor? İlgimizi çekenleri de yapabilecek gücümüz var mı? Buna da bakarak, iyi bir plan içinde yapacağımızı kestireceğimiz işe koyulduğumuzda başarıyı da yakalayabiliriz.
Hem kendimizde olan şeyle yetinmeyi bilmek de çatışmalardan kurtulmak için iyi bir yoldur. Aynı zamanda bu, olana kanaat etmekle şükür vesilesidir; rahatlıktır.
|