Ülkemizde Avrupa Birliğine karşı çıkanların dillerinden düşürmedikleri bir slogan vardır : AB, Türkiye’yi bölecek. Öylesine ilginç bir mantık yürütüyorlar ki, şaşırmamak elde değil: “Avrupa’nın gizli gündeminde Türkiye’nin bölünmesi var. Dikkat edin, demokrasi veya Kopenhag kriteri adı altında öyle yasaları değiştirtiyorlar ki, devletimiz zayıflıyor. Kürt milliyetçilerine ve PKK’ya karşı korunamaz duruma düşürülüyoruz. Bu büyük bir oyundur. Kanmamamız gerekir!”
Bundan daha yanlış bir şey olamaz.
Ne yazık ki, bu mantığı Milliyetçiler ve Ulusalcılar arasında bilgi ve zekasından hiç kuşku duymadığınız kişiler kullanıyor. Üst rütbeli bazı komutanlarımızın da bu yaklaşımı benimsediklerini görüyoruz. Oysa, Avrupa Birliğinin, tam aksine temeli birleştirmektir. Fransa ile Almanya’nın bir daha savaşmamaları için kurulmuştur. Son örneğini yine birlikte gördük. Birbirine en büyük düşman sayılan Almanya ve Polonya, kısa bir süre önce birbirlerine sınırlarını açtılar. Neisse ve Oder nehirlerinin böldüğünü bugün Avrupa Birliği birleştirdi. 2 inci dünya savaşı sırasında yaşanan acıları yatıştırdı, yaraları sardı. Avrupa Birliği değil midir, ETA’nın yerine oturtulmasında başrolü oynayan? Avrupa Birliği değil midir, IRA’nın kanlı mücadelesinin ardından yaraların sarılmasında son derece etkili olan?
Aynı Avrupa Birliği şimdi Türkiye’yi bölecekmiş (!)
Ayrıca biz bu kadar aptal ve beceriksiz bir toplum muyuz? Her söyleneni yapan, AB’nin her istediğine selam çakan bir ülke miyiz? Bırakalım bunları...
Avrupa Birliğinin azınlıkları korumak ve kollamaya yönelik politikalarını biz yanlış okuyoruz. Alışkın olmadığımızdan dolayı kuşkulanıyoruz. Azınlıklara daima kaygıyla baktığımız için, AB’nin yaklaşımını anlayamıyoruz. O zaman da kendi kendimizi aldatıyoruz. Büyük bir projeyi kötülüyoruz. Toplumun şevkini kırıyoruz.
Çok yazık ediyoruz.
Posta, 7.2.2008
|