Sınır ötesi harekât, planlandığı şekilde yürüyor. Türkiye, hem Irak yönetimini, hem de dünya kamuoyunu arkasına almış durumda. Seçim öncesi, apar topar Kuzey Irak’a saldırsaydık, nasıl büyük bir yalnızlığın içine itilirdik kim bilir. Sivil inisiyatifin elden kaçması, istenmedik gelişmelere yol açabilirdi.
Şemdinli’de ise siyaset, inisiyatifi kaybetti ve işte adil yargılanma hususunda tereddüt uyandıran gelişmeler bu yüzden ortaya çıktı.
***
Umut Kitabevi’nin 9 Kasım 2005’te bombalanmasından sonra açılan dava, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüş, Jandarma astsubay Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş, “adam öldürmek ve çete kurmaktan” 39 yıla mahkûm olmuştu. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sivil mahkeme yerine askeri mahkemeyi yetkili kıldı; böylece perşembenin gelişi çarşambadan belli oldu.
Umut Kitabevi’nin bombalanması hadisesi, askeri görev kapsamında sayılır mı? Hele bir de Hakkâri bölgesinde, belirli bir süreç içinde peş peşe patlayan bombalama olaylarının, Kaya ve İldeniz’in yakalanmasıyla bıçak gibi kesildiği hatırlanırsa... Hükûmet yetkilileri, o tarihte, “İşin ucu nereye giderse gitsin “ demişlerdi. Ama inisiyatifi kaçırdıkları için, Şemdinli iddianamesini hazırlayan Ferhat Sarıkaya, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından meslekten ihraç edilebildi; sanıklar hakkında 39 yıl mahkûmiyet veren Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hâkimleri de başka illere gönderildi. Ve nihayet, 39 yıla mahkûm edilen kişileri, Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı AskerMahkemesi, ilk celsede tahliye etti . Tahliye, beraat değil fakat, belli ki, mahkemenin gözünde sanıklar önemli bir suçun faili değiller. Şemdinli davası sanıklarının dosyasının, mağdurlar tarafından, er veya geç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne getirileceğini tahmin etmek için kâhin olmak gerekmez.
Sabah, 17 Aralık 2007
|