Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

23 yıldır bilinen yöntemlere devam...

Yabancı haber kaynaklarına bakılırsa Silahlı Kuvvetler’in PKK’ya zarar vermek amacıyla Irak topraklarını havadan bombalamaya başladığını anlaşılıyor.

Sabahın erken saatlerinden itibaren internet ortamındaki Türkiye medyasında da benzer haberler vardı.

Benim bu yazıyı yazmaya başladığım öğle saatlerinde henüz resmi bir açıklama yapılmamıştı. Daha sonra yapılır mı? Bu operasyon resmen kabul edilir mi? Bilinmez.

Yalnız, özellikle yabancı haber kaynaklarında Türk savaş uçaklarının sivil hedefleri bombaladığı iddiasını dile getirenlerin sayısında giderek bir artış var.

Yerli kaynaklarda da F-16 savaş uçaklarının PKK’lıların bulunduğu sanılan köylere hava akını yaptığı kaydediliyor.

Irak Kürdistanı yetkilileri bu bombardımanlar sırasında sivil halkın büyük zarara uğradığını ve bir kadının da yaşamını yitirdiğini açıkladı. Önümüzdeki saatlerde bu sivil kayıpların sayısında artış olursa şaşırmamak gerekir.

Çünkü bu bombardımanların, ABD’nin Erdoğan-Bush Zirvesi’nde Türkiye’ye söz verdiği askeri istihbaratlara dayanılarak yapıldığı varsayılsa bile, bu işbirliğinden olumlu sonuçların çıkacağına ilişkin bir garanti yok.

ABD güçlerinin Irak ve Afganistan’da bu çeşit istihbaratlara dayanarak giriştiği bombardımanlarda açılan, askeri tabiriyle ‘ friendly fire’ (dost ateşi) ile ABD saflarında savaşan neredeyse yüzlerce Afgan, Iraklı ve İngiliz askeri ile yine yüzlerce sivil yaşamını yitirmiş bulunuyor.

Hem bu nedenle hem de geçmiş yıllarda bölgeye yapılan bu tür hava saldırılarının sonuçlarına bakarak bu akınların da sadece psikolojik amaçlı yapıldığı düşünülebilir.

Geçmişte yapılan hatalara, yanlışlara rağmen yine aynı yol bir kere daha denenmek isteniyor. Deniyor ki, “Biz geçmişte yapılan hataları artık biliyoruz, şimdi aynı hataları yapmayacağız.”

Bu nedenle geçmişteki hatalar, yanlışlar nedeniyle özeleştiri yapan ve itiraflarda bulunan eski komutanların son açıklamalarına itibar edilmiyor, bu öğütlere kulak tıkanıyor.

Peki bu bombardımanlardan bu sefer PKK’ya darbe indirilmesi ya da örgütün zayıflatılması doğrutusunda bir sonuç alınır mı?

Bizzat askeri yetkililerin çeşitli zamanlarda yaptıkları açıklamalara bakılırsa böyle bir olasılık çok zor, hatta imkânsız gibi bir şey.

Hele böylesine ağır kış koşullarının sürmekte olduğu bölgede bu hava akınları kara operasyonları ile desteklenemiyorsa...

Desteklenmesi durumunda da kesin bir neticenin olamayacağını bilmek için kurmay subay ya da stratejist olmak gerekmediği, bunu artık herkes tarafından kabullenildiği de malum.

Öyleyse niçin yine, 23 yıldır yapılagelen yola başvuruluyor? Niçin bu yol dışında başka yolların da denenebilmesi için ortaya çıkan fırsatların değerlendirilmesi girişimlerine set çekiliyor? Barışçı çabalar engelleniyor?

Bu noktada ne zamandır size söz etmek istediğim bir röportajdan bazı alıntılar yapmak istiyorum.

Bianet’te 7 Aralık tarihinde, Türkiye’de de -AB meselesiyle ilgili bürokratlar, politikacılar ve medya mensupları arasında- tanınan Finli diplomat Martti Ahtisaari ile kısa bir röportaj yayınlandı.

Ahtisaari, hazırladığı raporla Türkiye’nin Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerine başlaması yolunda büyük katkıda bulunan ‘Türkiye Üzerine Bağımsız Komisyon’un başkanı olarak tanınıyor.

Bu nedenle de medya tarafından hemen ‘Türkiye dostu’ olarak ilan edilmiş bir devlet adamı.

İşte bu ‘Türkiye dostu’ aynı zamanda ‘Çatışmaların barışçı yollarla çözümü’ konusunda dünya çapında bir uzman. Hayatı, Afrika’da, İrlanda’da, Balkanlar’da ihtilaf çözmekle geçmiş.

Kürt meselesi hakkında ise şu sözü söylemekle yetiniyor:

“Siyasi irade olduktan sonra çözülemeyecek çatışma yoktur.”

Arkasından, bizim için hayli yabancı ve tehlikeli olan şu sözler geliyor:

“Teröristle de müzakere edilir. Ben ediyorum” Arkasından da şu saptamayı yapıyor:

“Şurası çok ilginç. (Eskiden terörist diye adlandırılan) gruplar bazı ülkelerde iktidara geldiklerinde ülkelerinin sorumluluk sahibi güçleri arasına girdiler. İktidar sahibi olmadıkça kimsenin sorumluluk sahibi olmayı öğrenebileceğini sanmıyorum.

Dolayısıyla, serbest seçimlere kimi grupların hoşa gitmeyen şeyler söyledikleri gerekçesiyle sokulmaması söz konusu olamaz. Tanık olduğum çatışmalarda gördüm ki, insanlar, örgütler, ancak bir politik sürecin parçası olduklarında kendilerinden neyin beklendiğini bilebiliyorlar.”

Ahtisaari herşeye rağmen meseleleri çatışmayla, savaşla çözmeye çalışanlar olabileceğini de kabul ediyor. Onlar için de şunları söylüyor:

“Bir çatışmayı sona erdirmek için askeri güce başvurmak gerekse bile bunu barış ve uzlaşma gayretlerinin izlemesi gerekir.”

‘Türkiye’nin dostu’ ilan edilen bu diplomatın sözleri acaba 23 yıldır hâlâ bunun tersini yapanlar için bir uyarı olabilir mi?

Ne yazık ki bizimkiler söz dinlemez ama seneler sonra itiraf ederler.

Yeni Şafak, 17 Aralık 2007

Koray Düzgören

18.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Önce Şemdinli, sonra Kandil...

  23 yıldır bilinen yöntemlere devam...

  Yargı bağımsızlığı ve Şemdinli dâvâsı

  Siyaset, iktidar ve yargı

  ‘Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’


 Son Dakika Haberleri