Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Ödüllerin en büyüğüne lâyıksın!

Bir lise öğrencisi Tevhide Kütük. Her öğrenci gibi hayalleri var, umutları var. Geleceğe umutla ve sevgiyle bakmak istiyor. Okulu aile ocağından sonra ikinci yuva olmuş onun için. Okulunu seviyor, arkadaşlarını seviyor, öğretmenlerini seviyor.

24 Kasım Öğretmenler Günü için düzenlenen kompozisyon yarışmasında, “BİR ÖĞRETMEN OMALI...” başlığıyla anlatmış duygularını. O’nun için öğretmen, “...toplumu cehaletten kurtarmaya çalışan bir savaşçı, Alilere, Fatmalara, Yasinlere bilgi dağıtan, onlara sevgiyle yaklaşan, onları saran sıcak bir kucak. Ya da ufukları aydınlatan bir kandil...” Ve; “Sen bir ufku aydınlatmak uğruna mum gibi erimeye razı olan. Sen, taze ruhları işleyip onlara şekil veren. Ve sen ki; tarumar olmuş bir bahçenin son ümidi... Bir heykeltıraşın mermere verdiği şekil misali bilginle şekillendir beni...” diyor Tevhide.

Yarışmada birinci olduğunu öğrenince çok sevinmiş. Annesiyle birlikte gitmiş ödül törenine. Öğretmenleri, arkadaşları, anne babalar doldurmuş tören salonunu. En önde de görmeye pek alışık olmadığı, kaymakam, belediye başkanı, milli eğitim müdürü, komutan ve diğer yöneticiler yerlerini almış. Sıra kompozisyon yarışmasında dereceye girenlerin davet edilip ödüllerinin verilmesine geldiğinde, heyecanı bir kat daha artmış Tevhide’nin. Kürsüye gelip salona yüzünü dönünce sevinç ve heyecanla kalbi yerinden fırlayacak gibi olmuş. İlk defa böyle bir kalabalık karşısına geçiyor. Gururla kendisini izleyen annesi, arkadaşları ve öğretmenleri... Tevhide ‘bu ne güzel duygu, ne büyük mutluluk’ derken, protokol sıralarında bir ses yükseliyor: “onu indirin!”

İNSANLIĞIMDAN UTANIYORUM

Milli eğitim müdürü ödül vereceği Tevhide’nin yanına geliyor ve kürsüden inmesini söylüyor. Neden diye sordum diyor, Tevhide. Cevap olarak, ‘senin kılık-kıyafetin uygun değil’ dediler diyor. Kompozisyon yarışmasında birinci olmanın ödülü olarak “onu indirin” emri ile kürsüden alaşağı edilen Tevhide, “bunu hak edecek bir şey yapmadım, kompozisyon yazdım ve ödül kazandım, ben kötü bir şey yapmadım ki...” diyor ve ağlayarak, gözyaşlarıyla salonu terk ediyor.

Bu olay karşısında bir insan olarak insanlığımdan utanıyorum. Yüzüm kızarıyor, elim ayağım titriyor, soğuk terler döküyorum. Televizyon karşısında olayı izlerken, içimdeki insanlık onuru göz yaşı olup yanaklarımdan süzülmese, şu satırları yazma cesaretim de olmayacak. Uğradığı haksız saldırılarla mübarek ayaklarına kadar kanlar içinde iken bile zalimlere beddua etmeyen “Büyük Mazlum’u” en büyük önder olarak tanımasam bu zulmü yapanlara beddua edecektim. Ama mazlum ve mağdur Tevhidelerin ahları, gözyaşları belki de hakkı, hakikati göremeyen gözlerin kirini de yıkayacak, kalplerine insanlık sevgi ve merhametinin sinmesine vesile olacak diye kendimi teselli ediyorum. Haksızlık karşısında susmama adına bu olayı kınıyorum. Bir daha tekrarlanmamasını diliyorum.

Hangi renkten, hangi ırktan, hangi inançtan olursa olsun, insanı “eşrefi mahlukat” olarak görüp, yaratılışı ile var olduğuna inandığım temel hak hürriyetlerinin savunucusu bir hukukçu olarak da, Tevhide’ye yapılanlara isyan ediyorum. Hukuk devletinde böyle bir uygulamanın olamayacağını haykırıyorum. Eğer olmuş ise bunu yapanların hukuk içinde cezalandırılması gerekli olduğunu iddia ediyorum. Ve bir insan olarak soruyorum: İnsanlık onuruyla oynadığınız, rencide ettiğiniz, ağlattığınız liseli genç kızın onurunu geri verebilecek misiniz?

Öğretmenlerinden ve büyüklerinden “heykeltıraşın mermere verdiği şekil misali” bilgileriyle kendisini şekillendirme isteyen bu öğrencide nasıl silinmeyecek izler bıraktığınızı hiç düşündünüz mü?

Kendi çocuğunuzun başına böyle bir olay gelmesini ister miydiniz?

Büyüklerinden, idarecilerinden ‘bilgi ve sevgi’ isteyen, “dudaklarınızdan dökülen her söz belleğime yerleşmeli” diyen Tevhide’nin yüreğinde, “onu indirin” komutu nasıl bir yer işgal edecektir hiç düşündünüz mü?

Haksız, insafsız, adaletsiz, saygısız ve sevgisiz bir muamelenin arkasından emir ve komuta ile gönüllere sevgiyi yerleştirebilir misiniz? İçinizi kemirip sizi sorguladığını düşündüğüm vicdanınızın sesine kulak vererek, bu hatanızı telafi etmenin tek yolu olarak, erdemli, faziletli bir davranış örneği gösterip, haksızlık yaptığınız 17 yaşındaki bu gençten özür dilemeyi düşünüyor musunuz?

Bir hukukçu olarak da sorularım var:

TBMM tarafından usulüne göre kabul edilmiş, Anayasa ve kanunlarında üstünde olan uluslar arası hukuk normları ‘eğitim hakkı hiçbir sebeple engellenemez’ derken, kılık kıyafet sebebiyle bir öğrencinin eğitim faaliyetleri içinde yer almasını nasıl engellersiniz ? Bu bir hak ve hukuk ihlali değil midir? Kozan İmam Hatip Lisesi, T.C.Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir lise değil mi ?

Bu öğrenciyi kompozisyon birincisi olarak, Öğretmenler Günü’nde ödül törenine davet eden İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü değil mi? Önce davet edip sonra salondan kovmak, idarenin ciddiyetiyle bağdaşır mı?

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, yürütmenin ilçedeki en üst organı olan, Mülki İdare Amirliği’ne bağlı bir birim değil midir? Tevhide Kütük’ün eylemi adli bir suç ise yargı mercilerince gereğinin yapılması, idari işlem gerektiren bir eylem ise Kaymakamlık makamınca gereğinin yapılması gerekmez mi?

“İndirin onu” emir ve talimatını veren askeri personel, bu emri verirken hangi yasaya göre hareket etmiştir. Hiçbir makam, merci ve kişinin Anayasa ve kanunlardan almadığı bir yetkiyi kullanamayacağı, bir Anayasa kuralı değil mi? Öğrenciyi salondan çıkaran ilçe milli eğitim müdürü görevini ifa ederken, garnizon komutanına bağlı olarak mı çalışmaktadır. Diğer bir deyimle, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, emir komuta zinciri içinde görev ifa eden askeri bir birim midir ? Değilse -ki elbette değildir- kanunsuz bir emrin uygulanmayacağı şeklindeki Anayasa hükmü ihlal edilmiş olmaz mı? Türkiye bir hukuk devleti ise, görevi olmayan bir konuda, “kanunsuz emir” veren askeri personel hakkında, yasalar çerçevesinde işlem yapılması gerekmez mi? Bütün bu hukuksuzluklar karşısında, Mülki İdare Amirliği nasıl bir işlem yapmıştır. Kamuoyuna bir açıklama yapılmadığına göre, susmak, sessiz kalmak, hiçbir şey yapmamak hukuk devletinin işleyişi içinde nasıl izah edilecektir ?

SON SÖZLERİM TEVHİDE’YE

‘Ülkeler değil, gönüller fethetmek isteyen’ Sevgili Tevhide!

Senin onurunla oynayanlar özür dilese de dilemese de sakın üzülme! Biz insan onuruyla oynayanları daha önce de gördük. Onlar da, “...bu kadına haddini bildirin!” demişlerdi. Zaman geldi geçti, hak-hukuk tanımayanlara millet hadlerini bildirdi. Emeğini, bilgini, sevgini, duygularını, umutlarını sıraladığın kompozisyonun; örnek aldığın öğretmenlerince zaten birinciliğe layık görülmüş. Seni ben de tebrik ediyorum.

Ama sen, sokak çocuklarından, yetimlere, öksüzlere el uzatmak isteyen; Susuz çiçeklere yağmur olmayı düşleyen; emeği, sevgiyi, bilgiyi yücelten anlayışınla, daha büyük ödüllere layıksın!

Reşat PETEK

(E. Cumhuriyet Başsavcısı)

Yeni Şafak, 29.11.2007

30.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Ödüllerin en büyüğüne lâyıksın!

  301 değişikliğini kim engelliyor?

  ABD planı

  Milletvekili dokunulmazlığı ayrıcalık değildir


 Son Dakika Haberleri