Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

Türk-Kürt dostluğunun reçetesi Bediüzzaman’da

21. Yüzyıl Anayasası” başlıklı panelde konuşan Gazeteci-Yazar İlnur Çevik, Türkiye’nin Bediüzzaman’ın öğretilerine ihtiyacı olduğunu söyledi. Çevik, “Demokrasimize en büyük katkıyı Nur talebeleri yaptı. Bunlar bu gücü Bediüzzaman Hazretlerinin fikirlerinden aldı. Oradan gelen disiplin, Risale-i Nur’dan gelen fikirler, hepimize ışık tutmuştur. Türk-Kürt dostluğunun işaretleri de Bediüzzaman’dadır, ancak Türkiye hâlâ onu anlayamadı” dedi.

Akademik Dayanışma Araştırma ve Geliştirme Vakfı (ADAG), Demokrat Gençlik Derneği, Demokrat Hukukçular Derneği, Kültürlerarası Köprü Derneği, Sosyal Etüdler Derneği (SETÜD), Yeni Eğitimciler Derneği, Yeni Sanayici ve İşadamları Derneği (YENİSİAD) tarafından organize edilen Anayasa panellerinin üçüncüsü Ankara Akar International Hotels’de yapıldı.

“21. Yüzyıl Anayasası” başlıklı panelin sunuculuğunu Cemalettin Söğüt yaparken açış konuşmasını ADAG Genel Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy yaptı. Yeni anayasanın önemli olduğunu, yakın tarihe kadar birbirinden nefret eden, milyonlarca insanı öldüren Avrupa ülkelerinin bugün biraraya gelerek barış projesi oluşturduklarına dikkat çeken Aksoy, “Biz de AB’nin bu güzel projesinden daha öteye ülkemizi taşıyarak kâmil ve olgun mânâda daha büyük bir insanlık olgusunu oluşturma görevini yüklenebiliriz” dedi.

İNSANLIK ALEMİNDE İKİ FARKLI ÇİZGİ

İçinde bulunduğumuz yüzyılda gönüllülük esaslı sivil toplum sürecinin hız kazandığını ifade eden Aksoy, insanlık âleminde iki farklı çizginin oluştuğunu belirtti. Aksoy, “Birinci blok çizgi tamir ehli, pozitif düşünceli, insan hak ve hukukuna değer veren bir insanlık medeniyeti. İkinci blok insanlık medeniyeti ise tahripkâr, zarar verici olduğu, hisleri, ve hevesleriyle hareket ettikleri ve odak noktaları da kendi arzuları olduğu ortaya çıkıyor. Ama sevinerek söyleyelim ki birinci blok insanlık gittikçe gençlik dönemine girerken ikinci blok ise gittikçe yaşlılık dönemine giriyor, güçsüz hale geliyor. Sivil toplum alanında bu fark edilirken devletler alanında bunun fark edildiğini söyleyemiyoruz. Çünkü bazı problemleri devletler çıkarıyor. Sivil toplum ise çözmeye uğraşıyor. STK’lar birinci blok anlayışın en önemli vasıtalarıdır. Radikal grup ve terör örgütleri ise ikinci grup anlayışın temsilcileridir” şeklinde konuştu.

Yöneticiliğini Prof. Dr. Ahmet Battal’ın yaptığı panelde yeni anayasa ve Türkiye’nin gündemiyle ilgili görüşler ifade edildi. Türkiye’nin bir türlü normalleşemediğini, sıkıntı ve müdahaleleri iç içe yaşayan bir ülke olduğunu belirten TBMM Çevre Komisyonu eski Başkanı Ahmet Münir Erkal, sıkıntıların aşılmasında STK’ların ve gönüllü sektörün önemli bir yeri olduğunu belirterek, “Bu gönüllülük bizim inanç değerlerimizde var” dedi.

Yeni Anayasa çalışmalarına değinen Erkal, “21. yüzyılın veri tabanını doğru ortaya koymadığınız zaman anayasa yapamazsınız. Zemini doğru etüt etmeden binayı üzerine oturtamazsınız. Eğer bu tanımlama olmadan bir anayasa yapılıyorsa bu, günü kurtarmaktır, eyyamcılıktır. Şov yapmaktır. Birilerine mesaj vermektir. Bir milletin geleceğini, toplumsal sözleşmesini, ilkelerini, gelecek vizyonunu sadece belli konulara endeksleyerek anayasa yapıyorsanız bu anayasa doğmadan ölmüştür. Din ve vicdan hürriyeti anayasada çok önemli bir kavram olarak önümüzdedir. O yüzden bunun koordinatlarını doğru yapmak mecburiyeti vardır” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin ihtiyacının Başkanlık sistemi olduğunu açıklayan Erkal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Böyle bir yüzyılda kalabalık bir anayasa metni yanlıştır. 21. yüzyıl yeni bir yönetim anlayışını gerekli kılmaktadır. Hızlı karar alan, icra gücü yüksek ve esnek olacak. Bu sistem başkanlık sistemidir. Bu Türkiye’nin genlerinde olan bir sistemdir. Yeni anayasada çevre ve insanca yaşama standartları en yüksek seviyede ifade edilmelidir. Anayasada temel mantık milleti suçlu gören bir mantık olmamalıdır. Bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır.”

Anayasanın birey merkezli olması gerektiğini vurgulayan Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İdris Bal ise “Anayasa kısa ve öz olmalı. Ne kadar uzun olursa değiştirme ihtiyacı ortaya çıkar. AB standartlarında, birinci sınıf anayasa olmalı. Sivil zihniyetle yapılmalı. İnsanımıza güvenmeli korkmamalı. Keşke kısır siyasî çekişmelere girmeden herkesin ucundan tuttuğu, toplumsal bir mutabakatla anayasa yapılsa” dedi.

YENİ ASYA HÂLÂ DÂVÂLARA MUHATAP OLUYOR

Gazeteci-Yazar İlnur Çevik ise Türkiye’nin Bediüzzaman’ın öğretilerine ihtiyacı olduğuna işaret etti. Türkiye’de yeni bir anayasa ihtiyacının 1982 anayasasının yapıldığı gün ortaya çıktığını belirten Çevik, “Ama değiştirilmesi bu kadar uzun zaman aldı. Askerler bir heyete anayasayı hazırlattı ve sonra halka kabul ettirdi. O zaman büyük muhalefet yaptık ama işe yaramadı. Bu süre içinde demokrasimize en büyük katkıyı Nur talebeleri yaptı. Bunlar bu gücü nerden almışlardır. Bediüzzaman Hazretlerinin fikirleri bunda çok yoğundu. Oradan gelen disiplin, Risâle-i Nur’dan gelen fikirler hepimize ışık tutmuştu” dedi.

Fikir özgürlüğünü sağlamak amacıyla çıkarılan yasaların savcılar tarafından farklı maddelerle delindiğini vurgulayan Çevik, “Yeni bir kanun çıkarılıyor deniyor ki fikir özgürlüğü bu yasayla sağlanacak. Ama savcılar onun yerine başka bir yasayı ikame ediyor. Bakıyorsunuz Yeni Asya Gazetesi hâlâ bu tür dâvâlara muhatap olabiliyor” şeklinde konuştu.

DEVLET KUCAKLAYICI OLMALI

Dış politikanın ülke içindeki durumla ayrı tutulamayacağını ifade eden Bal, “Her şey birbiri içine geçmiştir. İçerde mutsuz edilmiş, örselenmiş insanların olduğu bir toplumda dışarıda çok kaliteli, proaktif, dik duran bir ülke ve dış politika hayal edemezsiniz. Siz artık bu toprak benim istediğimi severim, istediğimi döverim diyemezsiniz. Bu artık küresel bir sorundur. İçerde insanlar mutlu değilse, eziliyorsa, kendisini devletinden uzak düşünüyorsa sizin imajınız böyle olacaktır. Birileri bunu her platformda kullanacaktır” şeklinde konuştu.

Bal, şöyle devam etti; “Yeni anayasa ile toplumsal gruplar birbirleriyle barıştırılmalıdır. Devlet halk barıştırılmalıdır. Devletin kurumları barıştırılmalı ve enerjimizi içerde harcamamalıyız. Enerji gelişmeye kanalize edilmeli. Vizyonu olan bir devlette insanımıza güvenmeyi öğrenmemiz lâzım. Bir ailenin beş çocuğu olsa bir tanesi çok çalışkan, diğeri daha az çalışkan hatta hırsızlık gibi bir zaafı bile olsa aile hiç birini feda etmez. Aynı mantıkla bir devlet de hangi fikirde, düşüncede, etnik grupta olursa olsun bir ana-baba gibi kucaklayıcı olursa görülecektir ki farklılıklar zenginlik olarak karşısına gelecek.”

HEPİMİZ ASKER KADARBU ÜLKEYİ SEVİYORUZ

Bediüzzaman’ın Türk-Kürt dostluğunun bütün işaretlerini öğretilerinde verdiğini hatırlatan Çevik, “Türkiye’nin önünü açmanın yollarından biri Türk-Kürt dostluğudur. İki kesimi Türkiye’nin kurucu ortakları olarak görüyoruz. Çanakkale, İstiklâl savaşını beraber vermişler. Birinci meclisten bu tarafa devam eden bir yapı olarak görüyoruz. Ancak bugün bir etnik ayrımcılık görüyoruz. Bunda terörden kaynaklan ciddî bir durum da var. Bu çözülmezse devamlı başımıza bir çorap örülüyor. Bediüzzaman Türk-Kürt dostluğunun bütün işaretlerini öğretilerinde vermiş. Bizim için ışık olabilecek çok önemli öğretiler olmasına rağmen Bediüzzaman hâlâ daha Türkiye’de anlaşılmış değil” dedi.

İlnur Çevik konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’de dinî hassasiyetleri olan büyük bir kitle var. Bediüzzaman’a gönül verenlerin de içinde olduğu bu kitle Türkiye’de ezici çoğunluktur. Ama aynı kitle maalesef laik elit tarafından ezilmiştir. Fikir ve ifade özgürlüğünün sağlanması gerekiyor. Bunu hepimizden esirgiyorlar. Said Nursî’nin kitaplarını okuduğu için insanlara düzeni bozuyor gerekçesiyle ne cezalar kesildi. Bu baskılar hâlâ devam ediyor. Ama bunun üstesinden gelinecektir. Bu kitle her zaman çok şeyin üstesinden geldi yine gelecektir. Ben buna yüzde 100 inanıyorum.”

“Türkiye’deki mesele egemen güçlerin bu güçlerinden ne kadar feragat edeceğidir. 1982 anayasasında devlet patron, halk hizmetkârdır. Halbuki modern toplumlarda devlet hizmeti götüren hizmetkârdır. Vatandaş patrondur, efendidir. Vatandaşın efendi olacağı bir anayasa gerekiyor. Buna itiraz egemen güçlerden geliyor. Kim bunlar? Askerî güçler var bunun içine. Asker bazı şeylerden hâlâ feragat etmek istemiyor. Asker bu ülkenin demokrasisinin gardiyanı, geleceğin teminatı biziz diyor. Hepimiz en az onlar kadar bu ülkeyi seviyoruz.”

Yoğun katılımın olduğu panele TBMM Başkanı Köksal Toptan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bakanlar, milletvekilleri ve STK temsilcileri telgraf gönderdi.

Kemal BENEK / ANKARA

27.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Türk-Kürt dostluğunun reçetesi Bediüzzaman’da

  İnsan ve toplum merkez olmalı

  Gül'ün ilk YAŞ'ı

  DTP’nin Diyarbakır mitingine soruşturma

  Başörtüsü yasağı barışı bozuyor

  Yasakçı zulüm, hakarete dönüştü

  Kur’ân’a uygun yapılan cihad, mağlûp olmaz

  Zafer Üskül: İnsan Hakları Komisyonu bilgi topladı

  Babacan: Avrupa Birliği Türkiye'yi takdir ediyor

  21 Ekim referandumu mahkemede

  Türk-İş raporu: Örgütlenmenin bedeli çok ağır

  İleri saat uygulamasına kışın da devam edelim teklifi

  Akaryakıt yolsuzluğuna 7'şer yıl 9'ar ay hapis cezası

  Eğitimde 5 yıllık hedefler

  3 ayrı deprem

  Ardahan eksi 18 derece

  Marmara’da etkili yağış uyarısı

  Yetişmiş insan gücü en değerli hazinemiz

  Camilerde engellilere kolaylık

  Engelli gencin hayali gerçekleşti

  Kızıl gezegen parlayacak

  Kırmızıda duran otomobil

  Muşlu öğrencilerden Bangladeş’e yardım eli

  Grip ve nezleye karşı neler yapılmalı

  Çince öğretmeni yetiştirilecek

  Televizyonlar, ders çalışmaya engel oluyor


 Son Dakika Haberleri