İstanbul İlim ve Kültür Vakfınca tertiplenen sempozyumun açılışı Yeşilköy’deki “İstanbul Gösteri Merkezi”nde yapıldı. Sempozyuma kalabalık bir davetli topluluğu katıldı. Bediüzzaman’ın talebelerinden Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Mehmet Nuri Güleç (Fırıncı), Said Özdemir, Mehmet Kırkıncı ile gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular açılış oturumuna katılanlar arasındaydı. Siyasetçilerin de ilgi gösterdiği sempozyumun bugün ve yarınki oturumları Kumburgaz Marin Princess Hotel’de yapılacak.
Otuz ülkeden yüzü aşkın bilim adamının, Bediüzzaman Said Nursî’nin görüşleri ışığında ‘adalet’ kavramını ele aldığı “İnsanlık Onuruna Layık Bir Dünya İçin Adalet” başlıklı uluslar arası sempozyum başladı.
İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği sempozyum, İhsan Atasoy’un okuduğu Kur’ân tilâveti ve ardından İstiklâl Marşının okunuşuyla başladı. Toplantıda açılış konuşmasını yapan Sempozyum Genel Koordinatörü Prof. Dr. Faris Kaya, “Globalleşme ile birlikte adaletsizlik, hem kısmen boyut değiştirmiş, hem de aleni ve yasal hale gelerek sistemleştirilmiştir. Yeryüzü çok genel hatlarıyla ifade etmek gerekirse, obezite hastalıklarının yaygınlaştığı aşırı beslenen zengin kuzey ile, açlık sınırı altındaki yüz milyonların yaşadığı fakir güneyin gelgitleri arasında bocalamaktadır” dedi. Tarih boyunca adaletsizliğe en etkili çözümlerin dinler tarafından sunulduğunu belirten Kaya, sempozyumda da, İslâmın ve Kur’ân’ın çağdaş bir yorumu olan Risâle-i Nur Külliyatı ışığında adaletin yeri ve öneminin tartışılacağını dile getirdi.
Mustafa Sungur, Said Özdemir, Mehmet Fırıncı gibi Bediüzzaman’ın talebelerinin de katıldığı sempozyumun bir diğer açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ise, İslâmın her alanda adaleti esas aldığına dikkat çekti. Said Nursî’nin de adalete bakışının çok kapsamlı, şumüllü olduğunu ifade eden Yalçıntaş, Bediüzzaman’ın, adaleti, sadece sosyal dünya için gerekli bir ilke olarak değil, Allah’ın Adl isminin bir yansıması olarak gördüğünü belirtti ve “Adaleti böyle anlamayanların insanlığa adalet getirebilmesi şüphelidir” dedi.
Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu, Eski Kültür Bakanı İsmail Kahraman, eski milletvekili Mehmet Özkan, Anayasa Mahkemesi Üyesi Sacid Adalı’nın yanı sıra çok sayıda katılımcının da hazır bulunduğu sempozyumda açılış tebliği olarak “Risale-i Nur’da Adalet ve ‘Adl’ İsminin Ontolojik Açılımı” başlıklı tebliğini sunan İngiltere Durham Üniversitesi’nden Prof. Dr. Colin Turner, “Aydınlanma sonrasında ortaya çıkmış olan adil olmanın ne olduğu konusundaki yorumları benimsemek suretiyle yolumuzu şaşırmış durumdayız” dedi.
Allah’ın adaleti ile bugünkü seküler söylemin anladığı şekildeki adalet kavramı arasında ancak müphem bir ilişki bulunabileceğini belirten Prof. Dr. Turner, Allah’ın Adil isminin, Allah ile bütün mahlûkat, Allah (cc) ile insan, insan ile diğer insanlar arasındaki ilişkiler dairesindeki işleyişini Bediüzzaman’ı referans alarak anlattı.
Konuşmasında, “Bir mahfi hazine idim, marifetullah, ubudiyet ve aşk-ı ilahi için kâinatı yarattım” kudsi hadisini aktaran ve bu kudsi hazinenin adalet aracılığıyla tezahür ettiğini ifade eden Turner, “Adl öylesine önemli bir sıfattır ki Bediüzzaman ona imanın üç temel hakikatine denk bir statü vermiştir: tevhid, nübüvvet ve ahiret. Adalete tekvini yönüyle böylesine önem atfeden bir başka âlim bilmiyorum” şeklinde konuştu.
FERT İÇSELLEŞTİRMEDEN
SOSYAL ADALET OLMAZ
Bireysel seviyede içselleştirilmiş bir adalet olmaksızın sosyal adaletin imkânsız olduğunun altını çizen Turner konuşmasını, “Bugün İslâm dünyasının dört bir köşesinde Müslümanlar Hazreti Peygamber’in altın çağı denilen dönemi yeniden var edebilmek için ‘Medine hayalleri’ kuruyorlar. Ama bunu yaparken gerçek adalet dersinin öğretildiği Mekke döneminin zorluklarına katlanmak da istemiyorlar. Bu anlamda Bediüzzaman bizi Mekke’ye geri çağırıyor. Çünkü bir defa Mekke tecrübesi yaşandı mı Medine kendi başının çaresine bakacaktır” sözleriyle noktaladı.
HATALARDAN KAÇINMAK
Rus Bilimler Akademisi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Dimitry D. Vasilyev de yirmi birinci yüzyıl insanlarının, Bediüzzaman’ın eserlerinin kıymetini iyi anladığını söyledi. “Bu büyük adamın felsefesi ve kıymetli hayat tecrübesi dünyanın trajik ve insanlığın kaderini etkileyen bir dönemde meydana gelmektedir” diyen Vasilyev, Bediüzzama’ın düşüncelerinin ve çağrılarının öneminin şimdi daha iyi görüldüğünü dile getirdi. Risâle-i Nur’un meselelerinin çağdaş insanın en büyük meselelerine hitap ettiğini vurgulayan Vasilyev, “Nursi’nin eserlerinin incelenmesi ve anlaşılması insanlığa, tarihi hatalarından kaçınmak ve kurtulmak imkânı veriyor. Bediüzzaman’ın adalet nasihatını farklı ülkelerin farklı dillerine haiz hemşehrilerimize getirmek görevimizdir” şeklinde konuştu.
Sempozyuma İngiltere’den katılan gazeteci Claire Forbes ise, İngiltere’de halkın çoğunluğunun İslâma dair bilgileri medyadan edindiklerini belirterek, “Genellikle İngiltere’de İslâmın medyada sunuluş tarzı adil değil. Bu anlamda Said Nursî’nin felsefesini ve eserlerini incelemek benim için bir ayrıcalık oldu” dedi.
BARIŞIN ANAHTARI
Sempozyum katılımcılarından Malezya İslâm Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülaziz Berghout, “Bediüzzaman’ın Kur’ânî dünya görüşü, geniş çaplı anlayış ve vizyonu, adaletin ihyası ve evrensel barışın tesis edilmesi için geleceğin vizyonu olacaktır” derken, Moskova Devlet Üniversitesinden Prof. Dr. Leonid Sykiainen, İslâm siyasî ve hukukî düşüncesini müsbet potansiyelinin, Said Nursî’nin entelektüel mirasına müracaat etmeden işletilemeyeceğini bildirdi.
|