|
|
|
Genelkurmay ‘sus emri’ni yalanladı |
Genelkurmay Başkanlığı, kamuoyuna “Emekli askerlere sus emri” şeklinde yansıyan haberler üzerine bir açıklama yayınladı. Açıklamada, “bazı basın ve yayın organlarında Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğindeki değişikliğin zamanlamasıyla ilgili hayalî senaryolar dile getirildiği ve değişikliğin içeriği hakkında yanlı ve maksatlı yorumlar yapıldığı” savunularak, ‘Emekli generallere konuşma yasağı getirildiği’ yönündeki beyanların “tamamen gerçek dışı’’ olduğu bildirildi.
Genelkurmay Başkanlığı, ‘’bazı basın ve yayın organlarında Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği’ndeki değişikliğin zamanlamasıyla ilgili hayali senaryolar dile getirildiğini ve değişikliğin içeriği hakkında yanlı ve maksatlı yorumlar yapıldığını’’ belirterek, ‘Emekli generallere konuşma yasağı getirildiği’ yönündeki beyanların ‘’tamamen gerçek dışı’’ olduğun bildirdi. Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği’nin 664’üncü maddesinde yapılan değişiklikler ile aynı maddeye eklenen (ç) alt bendinin Resmi Gazete’nin 26703 sayılı dünkü nüshasında yayımlandığı hatırlatılarak, şunlar kaydedildi:
‘’Bazı basın ve yayın organlarında söz konusu değişikliğin zamanlamasıyla ilgili hayali senaryolar dile getirilmiş ve değişikliğin içeriği hakkında yanlı ve maksatlı yorumlar yapılmıştır. Ayrıca, ‘Emekli generallere konuşma yasağı getirildi’ gibi tamamen gerçek dışı beyanlarda bulunulmuştur. İç Hizmet Yönetmeliği’nde yapılan bu değişikliğin taslağı, Genelkurmay Başkanlığınca Milli Savunma Bakanlığına 30 Nisan 2007 tarihinde gönderilmiştir.
Maddeye eklenen (ç) alt bendi, kişilerin fikirlerini beyan etme özgürlüğünü kısıtlamayı değil, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde var olan silah arkadaşlığı ve ahde vefa geleneğini korumayı amaçlamaktadır ve kanun niteliğinde değil, yönetmelik kapsamı içindedir.’’
Yapılan değişikliğin, esas itibarıyla emekli askeri personele kesinlikle genel bir kısıtlama içermediği belirtilen açıklamada, ‘’Kaldı ki emekli subay ve generaller ordu ile organik ilişkileri kalmamış kişiler olup, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu kişiler üzerinde bir tasarruf imkanı bulunmamaktadır. Ayrıca, Silahlı Kuvvetlerin kendisine yıllarca hizmet etmiş bu kişilere karşı saygıdan ve vefa duygusundan başka bir duygu beslemesi mümkün değildir’’ denildi.
Yine irtica takıntısı
Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: ‘’Ancak sayıları çok az olmakla birlikte, şahsi tatminsizlik ve bazen maalesef irticai görüşlerin etkisiyle, belli kişiler ve basın yayın kuruluşlarından Türk Silahlı Kuvvetlerine akıl almaz ve kabul edilemez bir şekilde kin ve nefretle saldıranlar da mevcuttur. Muvazzaflık döneminde alınan görevler ve sahip olunan bilgiler hakkında saptırılmış veya gerçek dışı beyanlarda bulunarak astlık-üstlük ilişkilerini zedeleyen, amir ve komutanlara karşı güven hissini yok etmeye yönelik aşağılayıcı söz ve davranıştaki bu kişilerin Türk Silahlı Kuvvetlerinden uzak tutulmaları, doğal bir kurumsal korunma tedbiridir.
Söz konusu yönetmelik değişikliğinin ‘’emekli generallere konuşma yasağı’’ şeklinde yansıtılması, belli siyasi maksatlarla Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan bir tavır olarak değerlendirilmekte ve kınanmaktadır. Ayrıca bunu yapan kişi ve basın yayın organları hakkında yasal yollara başvurulacağı da açık bir gerçektir.
Yaşadığımız bu dönemde, tüm kişi ve kurumların her konuya sorumluluk içinde yaklaşmaları kaçınılmaz bir zorunluluktur. Aksine davranışlar, Silahlı Kuvvetlerden çok, ülkemize zarar vermektedir."
|
/ ANKARA
19.11.2007
|
|
|
Sempozyuma yoğun ilgi |
İstanbul İlim ve Kültür Vakfınca tertiplenen sempozyumun açılışı Yeşilköy’deki “İstanbul Gösteri Merkezi”nde yapıldı. Sempozyuma kalabalık bir davetli topluluğu katıldı. Bediüzzaman’ın talebelerinden Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Mehmet Nuri Güleç (Fırıncı), Said Özdemir, Mehmet Kırkıncı ile gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular açılış oturumuna katılanlar arasındaydı. Siyasetçilerin de ilgi gösterdiği sempozyumun bugün ve yarınki oturumları Kumburgaz Marin Princess Hotel’de yapılacak.
Otuz ülkeden yüzü aşkın bilim adamının, Bediüzzaman Said Nursî’nin görüşleri ışığında ‘adalet’ kavramını ele aldığı “İnsanlık Onuruna Layık Bir Dünya İçin Adalet” başlıklı uluslar arası sempozyum başladı.
İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği sempozyum, İhsan Atasoy’un okuduğu Kur’ân tilâveti ve ardından İstiklâl Marşının okunuşuyla başladı. Toplantıda açılış konuşmasını yapan Sempozyum Genel Koordinatörü Prof. Dr. Faris Kaya, “Globalleşme ile birlikte adaletsizlik, hem kısmen boyut değiştirmiş, hem de aleni ve yasal hale gelerek sistemleştirilmiştir. Yeryüzü çok genel hatlarıyla ifade etmek gerekirse, obezite hastalıklarının yaygınlaştığı aşırı beslenen zengin kuzey ile, açlık sınırı altındaki yüz milyonların yaşadığı fakir güneyin gelgitleri arasında bocalamaktadır” dedi. Tarih boyunca adaletsizliğe en etkili çözümlerin dinler tarafından sunulduğunu belirten Kaya, sempozyumda da, İslâmın ve Kur’ân’ın çağdaş bir yorumu olan Risâle-i Nur Külliyatı ışığında adaletin yeri ve öneminin tartışılacağını dile getirdi.
Mustafa Sungur, Said Özdemir, Mehmet Fırıncı gibi Bediüzzaman’ın talebelerinin de katıldığı sempozyumun bir diğer açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ise, İslâmın her alanda adaleti esas aldığına dikkat çekti. Said Nursî’nin de adalete bakışının çok kapsamlı, şumüllü olduğunu ifade eden Yalçıntaş, Bediüzzaman’ın, adaleti, sadece sosyal dünya için gerekli bir ilke olarak değil, Allah’ın Adl isminin bir yansıması olarak gördüğünü belirtti ve “Adaleti böyle anlamayanların insanlığa adalet getirebilmesi şüphelidir” dedi.
Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu, Eski Kültür Bakanı İsmail Kahraman, eski milletvekili Mehmet Özkan, Anayasa Mahkemesi Üyesi Sacid Adalı’nın yanı sıra çok sayıda katılımcının da hazır bulunduğu sempozyumda açılış tebliği olarak “Risale-i Nur’da Adalet ve ‘Adl’ İsminin Ontolojik Açılımı” başlıklı tebliğini sunan İngiltere Durham Üniversitesi’nden Prof. Dr. Colin Turner, “Aydınlanma sonrasında ortaya çıkmış olan adil olmanın ne olduğu konusundaki yorumları benimsemek suretiyle yolumuzu şaşırmış durumdayız” dedi.
Allah’ın adaleti ile bugünkü seküler söylemin anladığı şekildeki adalet kavramı arasında ancak müphem bir ilişki bulunabileceğini belirten Prof. Dr. Turner, Allah’ın Adil isminin, Allah ile bütün mahlûkat, Allah (cc) ile insan, insan ile diğer insanlar arasındaki ilişkiler dairesindeki işleyişini Bediüzzaman’ı referans alarak anlattı.
Konuşmasında, “Bir mahfi hazine idim, marifetullah, ubudiyet ve aşk-ı ilahi için kâinatı yarattım” kudsi hadisini aktaran ve bu kudsi hazinenin adalet aracılığıyla tezahür ettiğini ifade eden Turner, “Adl öylesine önemli bir sıfattır ki Bediüzzaman ona imanın üç temel hakikatine denk bir statü vermiştir: tevhid, nübüvvet ve ahiret. Adalete tekvini yönüyle böylesine önem atfeden bir başka âlim bilmiyorum” şeklinde konuştu.
FERT İÇSELLEŞTİRMEDEN
SOSYAL ADALET OLMAZ
Bireysel seviyede içselleştirilmiş bir adalet olmaksızın sosyal adaletin imkânsız olduğunun altını çizen Turner konuşmasını, “Bugün İslâm dünyasının dört bir köşesinde Müslümanlar Hazreti Peygamber’in altın çağı denilen dönemi yeniden var edebilmek için ‘Medine hayalleri’ kuruyorlar. Ama bunu yaparken gerçek adalet dersinin öğretildiği Mekke döneminin zorluklarına katlanmak da istemiyorlar. Bu anlamda Bediüzzaman bizi Mekke’ye geri çağırıyor. Çünkü bir defa Mekke tecrübesi yaşandı mı Medine kendi başının çaresine bakacaktır” sözleriyle noktaladı.
HATALARDAN KAÇINMAK
Rus Bilimler Akademisi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Dimitry D. Vasilyev de yirmi birinci yüzyıl insanlarının, Bediüzzaman’ın eserlerinin kıymetini iyi anladığını söyledi. “Bu büyük adamın felsefesi ve kıymetli hayat tecrübesi dünyanın trajik ve insanlığın kaderini etkileyen bir dönemde meydana gelmektedir” diyen Vasilyev, Bediüzzama’ın düşüncelerinin ve çağrılarının öneminin şimdi daha iyi görüldüğünü dile getirdi. Risâle-i Nur’un meselelerinin çağdaş insanın en büyük meselelerine hitap ettiğini vurgulayan Vasilyev, “Nursi’nin eserlerinin incelenmesi ve anlaşılması insanlığa, tarihi hatalarından kaçınmak ve kurtulmak imkânı veriyor. Bediüzzaman’ın adalet nasihatını farklı ülkelerin farklı dillerine haiz hemşehrilerimize getirmek görevimizdir” şeklinde konuştu.
Sempozyuma İngiltere’den katılan gazeteci Claire Forbes ise, İngiltere’de halkın çoğunluğunun İslâma dair bilgileri medyadan edindiklerini belirterek, “Genellikle İngiltere’de İslâmın medyada sunuluş tarzı adil değil. Bu anlamda Said Nursî’nin felsefesini ve eserlerini incelemek benim için bir ayrıcalık oldu” dedi.
BARIŞIN ANAHTARI
Sempozyum katılımcılarından Malezya İslâm Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülaziz Berghout, “Bediüzzaman’ın Kur’ânî dünya görüşü, geniş çaplı anlayış ve vizyonu, adaletin ihyası ve evrensel barışın tesis edilmesi için geleceğin vizyonu olacaktır” derken, Moskova Devlet Üniversitesinden Prof. Dr. Leonid Sykiainen, İslâm siyasî ve hukukî düşüncesini müsbet potansiyelinin, Said Nursî’nin entelektüel mirasına müracaat etmeden işletilemeyeceğini bildirdi.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
19.11.2007
|
|
|
Kudüs’te Müslüman-Hıristiyan dayanışması |
Dünyanın birçok yerinden akademisyenler, din adamları, gazeteciler ve mütefekkirlerin katıldığı Uluslararası Kudüs Buluşmasına, “İsrail işgaline karşı Hıristiyan-Müslüman dayanışması” damgasını vurdu. Yeni Asya’ya konuşan Kudüs Ortodoks Kilisesi Papazı Ataallah Hanna Atalla, işgalcilerin Hıristiyan-Müslüman ayrımı gözetmediğini belirterek, “Barış isteyen kimse İsrail’e taraf olamaz, İsrail’e taraf olmak barış getirmez” dedi.
Kudüs İslâm Yüksek Konseyi Başkanı İkrime Sabri ise Batı dünyasının Hıristiyanları görmezden geldiğini belirterek, şunları söyledi: “Batı basını, Filistin meselesinde ilerleme olduğunu söyleyerek dünyayı kandırmak istiyor. Bunun aslı yok. İsrail hâlâ işgalini genişletmeye ve utanç duvarını yükseltmeye devam ediyor. Şark Hıristiyanları çağrı yaptı, ama kulak veren yok. Biz Müslüman ve Hıristiyanların bir cephe olduğunu göstermeye çalışıyoruz”
RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN
|
Hasan Hüseyin KEMAL
19.11.2007
|
|
|
Kudüs’te işgal sona ermeli |
Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Filistin Dayanışma Birliği’nce düzenlenen Uluslararası Kudüs Buluşması’nın sonuç bildirgesinde, ‘’Barışı seven tüm dünya ülkelerinden, uluslararası kuruluşlardan, Kudüs’teki siyonist işgalin sona ermesi için gayretlerini yoğunlaştırmalarını istiyoruz’’ denildi.
‘’İstanbul Bildirgesi’’ başlığıyla açıklanan metinde, buluşmaya, aralarında Müslüman ve Hristiyan din adamları, siyaset, düşünce ve kültür önderleri, sendika ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin bulunduğu 5 bin kişinin katıldığı belirtildi. Bildirgede, etkinlik kapsamında Filistin halkının sorunlarının ele alındığı ifade edilerek, Filistinliler’in, Gazze ve Batı Şeria’da süren kuşatmayla karşı karşıya oldukları dile getirildi.
Müslümanlar ve Hristiyanlar’ın kutsal mekanlarına yönelik tehlikeli saldırılar, Mescid-i Aksa çevresinde yapılan kazılar hakkındaki bilgi ve tespitlerin gözden geçirildiğinin belirtildiği bildirgede, şunlar kaydedildi:
‘’Kudüs, bir barış şehri, medeniyetlerin buluşma yeri, güvende olmasıyla insanlığın huzur bulacağı kutsal bir mekandır. Oraya saldırı, savaşların ve çekişmelerin alevlenmesine yol açar. Medeniyetin devamı için bu şehrin iyimserlik, adalet ve insani yaşayışın bir örneği olarak kalması gerekir. Siyonist işgalciler, Kudüs’ün batısını 1948’de, doğusunu da 1967’de işgal etmişlerdir. Bu, ırkçı, yerleşimci, mütecaviz, tarihin akışına karşı terörist bir işgaldir. Kudüs, Filistin, Golan, Şeba çiftlikleri üzerindeki işgalin mutlaka son bulması gerekir. Bu sebeple işgale, zulme ve sömürgeciliğe karşı olanların, Filistin halkının vatanının özgürleştirilmesi için verdiği mücadeleyi desteklemesi gerekir.’’
Kudüs’teki tarihsel mekanları yoketme amaçlı ırkçı yerleşim çalışmalarının, Filistin halkının ulusal ve dini haklarına tecavüz anlamına geldiği ifade edilen bildirgede, ‘’Bu çalışmalar, kuşatma yoluyla ve Kudüs’ün boğazını sıkan ırkçı duvar vasıtasıyla yürütülüyor. Tüm bunların amacı, Kudüs halkını göçe zorlamaktır. Kesinlikle reddedilmesi ve kınanması gerekir’’ denildi.
|
/ İSTANBUL
19.11.2007
|
|
|
Yazıcıoğlu: Parti kapatılmasına karşıyız |
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, siyasal partilerin kapatılmasına karşı olduklarını belirterek, ‘’Ancak herşeye rağmen sorunun yargı yoluyla çözülmesinden yanayız’’ dedi.
Partilerin kapatılmasına karşı olduklarını ifade eden Yazıcıoğlu, partilerin ulus tarafından sandıkta cezalandırılması ya da ödüllendirilmesi gerektiğini söyledi. Örgütle siyasal partinin birbirinden ayrılması gerektiğini ifade eden Yazıcıoğlu, ‘’Biz, herşeye rağmen sorunun yargı yoluyla çözülmesinden yanayız. Elinde otomatik tüfeğiyle, eşkıya elbisesiyle milletvekili istemiyoruz. İkisini birlikte götürmek, hiçbir milletin kaldıracağı bir davranış olamaz’’ dedi.
|
/ ANKARA
19.11.2007
|
|
|
Eğitim sistemi öğrencileri hasta etti |
ANTALYA - Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi emekli öğretim üyelerinden Prof. Dr. Aytaç Açıkalın, eğitim sisteminden dolayı özellikle 7 ve 8. sınıf öğrencilerinin klinik psikoloğa ihtiyaç duyduğunu söyledi. Açıkalın, Türkiye’de eğitim sisteminin okulda bozulduğunu ve aynı yerden yeniden düzeleceğini kaydetti.
Antalya Millî Eğitim Müdürlüğü ve Özel Envar Eğitim Kurumları işbirliğiyle Dedeman Otel’de 1. Eğitim Sempozyumu düzenlendi. Sempozyuma, ‘Bir insan olarak okul müdürü’ kitabının yazarları Prof. Dr. Aytaç Açıkalın, Prof. Dr. Mehmet Şişman ve Doç. Dr. Selahattin Turan konuşmacı olarak katıldı. Okul müdürleri ve öğretmenlere seslenen öğretim üyeleri, eğitim sisteminin hatalarından bahsederek izlenmesi gereken yolları dile getirdi.
Sempozyumda konuşman Prof. Dr. Aytaç Açıkalın Türkiye’de eğitim sisteminin okullardan düzeleceğini söyledi. Öğretmenlerin üniversitelerde değil okullarda yetiştiğini ifade eden Açıkalın, bu konuda müdürlere çok görev düştüğüne işaret etti. Eğitim sisteminin yanlışlarını sıralayan Açıkalın, “Özellikle 7 ve 8. sınıf öğrencileri klinik psikoloğa ihtiyacı var. Sistem onları bu hale getirdi” dedi. Türkiye’nin 35 yaşında en genç millî eğitim müdürü olma unvanına sahip Açıkalın, okul müdürlerinin soruşturmadan korkmadan yenilik yapıp eğitime katkı sağlamasını tavsiye etti.
|
/ ANTALYA
19.11.2007
|
|
|
Ölmeden önce mevlit okuttu |
Gaziantep’in İslahiye ilçesinde bir vatandaş ölmeden önce mevlit okuttu. İslahiye ilçesinde yaşayan 80 yaşındaki Yusuf Açar, “Ben ölürsem çocuklarım unutur, adıma mevlit okutmaz bari kendi mevlidimi göreyim” diyerek mevlit okuttu.
Yusuf Açar, bu ilginç uygulamasının gerekçesini; “İlçe genelinde kişinin vefatından sonra adet haline gelen 3. günde okutulan mevlidi şerifi çocuklarım okutmaz bari sağlığımda mevlidimi göreyim diyerek belediye hoparlöründen anonsla mevlide ilçe halkını dâvet ettim” şeklinde anlattı.
|
/ GAZİANTEP
19.11.2007
|
|
|
Sapanca Gölü’ne yaban kuşları akını |
Göçmen kuşlarının uğrak yerlerinden olan Sapanca Gölü kuşların akınına uğradı. Yaban ördeği, kara tavuk ve sakarcadan oluşan yaban kuşları Sapanca’da konaklamaya başladı.
Sapanca’da konaklamaya başladı. Binlerce kuş adeta göl yüzeyinde bir şerit halini alarak görsel bir şölen oluşturdu. Oldukça ürkek olan kuşlar kıyı yerine genelde gölün iç kesimlerinde konaklıyor. Toplu hareket eden kuşlar, masmavi göl yüzeyinde kara bir küme gibi duruyor. Sakarya Veteriner Hekimler Odası Başkanı Hasan Yıldız, Sapanca Gölü’nün göçmen kuşların uğrak yeri olduğunu belirterek, bu kuşların önümüzdeki günlerde gölden ayrılacağını söyledi.
|
/ SAKARYA
19.11.2007
|
|
|
|