Sempozyuma katılan Malezyalı Profesör Sidek Baba, Malezya’da genel olarak din ve bilim eğitiminin birbirine paralel olarak sunulduğuna dikkati çekti. Özellikle hafızlık kurslarında bu metoda riayet ettiklerini belirten Baba, “Böylece öğrenciler, ileride Kur’ân’ı iyi bilen bilim adamları oluyorlar” dedi.
Değerler Eğitimi Merkezi tarafından 16-18 Kasım tarihleri arasında düzenlenen “Müslüman Ülkelerde Din Eğitimi ve Avrupa Okullarında İslâm Öğretimi” uluslar arası sempozyumunun ikinci gün oturumları tamamlandı. İstanbul Süleymaniye'deki Ensar Vakfı merkezindeki ikinci gün oturumlarında Orta Doğu’da Din Eğitimi, Doğu Asya’da Din Eğitimi, Afrika’da Din Eğitimi ve Türk Cumhuriyetleri’nde Din Eğitimi başlıkları altında akademisyenler tarafından çeşitli tebliğler sunuldu.
Gerek Müslüman ülkelerde gerekse Avrupa’da İslâm dini öğretiminin nasıl yapıldığını geniş katılımlı bir çerçevede ele almayı amaçlayan sempozyum Ensar Vakfı’nın Süleymaniye’deki binasında devam ediyor.
Yaklaşık 25 ayrı ülkenin konu edileceği sempozyumun ikinci gün oturumlarında tebliğ sunan akademisyenlerden Uluslararası Malezya İslâm Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sidek Baba, eğitimin İslâm’dan ayrılmaz bir bütün olarak ele alınması gerektiğini vurgulayarak, İslam’ın aynı zamanda bir hayat tarzı olduğuna vurgu yaptı. Batı medeniyetinin İslâm’dan pek çok bilimsel disiplinin temellerini aldığını belirten Baba, konuşmasının devamında bir ara Türkiye’de de ilgi odağı olan Malezya’nın din eğitimi konusundaki tecrübelerini de aktardı.
Toplumun sadece yüzde 60’ının Müslüman’lardan oluştuğu Malezya’da, farklı etnik kökenlerin ve farklı dinlerin çeşitli kültürel değerlerinin de eğitim sistemine adapte edildiğini belirten Baba, “Biz farklı dindeki insanlara İslamiyeti bir medeniyet değeri olarak sunuyoruz. Bu yolla da medeniyetler arası diyaloğa bir katkımız oluyor” ifadelerini kullandı.
İmanın aynı zamanda bilimsel bir manifesto olması gerektiğinin özellikle altını çizen Prof. Baba, Malezya’daki Uluslararası İslâm Üniversitesi’nde İslâmî entellektüelin geliştirilmesi yolunda önemli çalışmalar yapıldığını anlattı.
Malezya’da genel olarak din ve bilim eğitiminin birbirine paralel olarak sunulduğunu ve bunun önemine dikkati çeken Baba, bu duruma örnek olarak Hafızlık okullarını verdi.
Baba’nın aktardığına göre Malezya’daki Hafızlık okullarında Kur’ân ezberleme eğitiminin yanı sıra bilim ve teknoloji dersleri de veriliyor. Böylece gelecekte Kur’ân’ı hakkıyla bilen bilim adamları yetiştirmeyi amaçladıklarını belirten Baba, “Seçilen başarılı öğrenciler önce İslâmî bir tedristen geçiriliyor. Daha sonra ise bunlar mühendislik, hukuk, tıp gibi bilimsel alanlara yönlendiriliyorlar. Bunların ortak özellikleri hepsi Kur’ân’ı hem hıfzetmiş hem de mânâsıyla biliyor, bilgisayar teknolojisini öğreniyor, aynı zamanda da Arapça’ya hakim bir şekilde yetişiyorlar. Böylece bunlar ileride Kur’ân’ı iyi bilen bilim adamları oluyorlar” dedi.
Daha sonra konuşan Pakistanlı bilim adamı Abdulhay Nayyar ise Pakistan’daki İslâmî radikalizmin hayata ve dolayısıyla eğitim sistemine etkilerinden ve Pakistan tecrübesinden bahsetti. Nayyar özellikle radikal yorumların yerine, aydınlanmış ve modern eğitim anlayışının yerleştirilmesinin önemine vurgu yaptı.
Endonezya’lı Prof. Dr. Raihani ise dindar bireyler yetiştirmek için okullarda verilen eğitimin yeterli görülmemesi gerektiğine vurgu yaparak, “Dindar çocuklar yetiştirmek istiyorsanız, mutlaka din eğitiminin evde de devam ettirilmesi gerekmektedir” dedi.
Afganistan’lı bilim adamı Dr. Amir Muhammed Mansuri ise özellikle ülkesinde kızların eğitimine yeterince özen gösterilmemesinden yakındı.
Uluslararası Sempozyum, bugün Avrupa ülkelerindeki İslâm eğitimi konusundaki sunumlarla son bulacak.
Bu ülkeler arasında karşılıklı fikir alış-verişi ve tartışmalara imkân vermek amaçlanıyor.
Umut YAVUZ - Ahmet CEYLAN
|