Herkesi eleştiriyoruz, gerektiğinde suçluyoruz...
Herkese akıl veriyoruz...
Peki, bizim her yanımız doğru mu?
Eleştirilecek, hatta suçlanacak bir yanımız yok mu?
Gazete sayfalarının, TV ekranlarının arkasına saklanıp, ağzımıza geleni söylüyoruz. Birileri karşı çıktı mı, hemen basın özgürlüğü ve demokrasi zırhının arkasına saklanıyoruz.
Bu iş bu kadar kolay olmamalı.
Nitekim de değil.
Acaba, nasıl önemli bir sınavdan geçtiğimizin farkında mıyız?
Benim kaygılarım var.
PKK’nın oyununa düşüyormuşuz gibi bir izlenime sahibim.
PKK bu ülkeyi bölmeye çalışıyor.
Türk ile Kürdün çatışmasını, bir iç savaş çıkmasını arzuluyor. Öylesine girişimler yapıyor, öylesine nasırımıza basıyor, heyecanları öylesine körüklüyor ki, her an bir şeyler olabilir.
Ne yazık ki, medyamızın önemli bir bölümü de bu tuzağa düşüyor.
Öyle yorumlar dinliyor, öyle tartışmalara şahit oluyor, öyle manşetlerle karşı karşıya kalıyoruz ki, insanın içinden eline baltayı alıp sokağa fırlamak geliyor.
Vatanseverlik adına, Cumhuriyeti korumak adına yapılan yayınları dinledikçe toplum kabarıyor.
Sağdan soldan gelen haberler korku veriyor.
Komutanlar olsun, iktidar veya RTÜK Başkanı Zahit Akman olsun boş yere “aman yapmayın, aman soğukkanlı olun “ demiyorlar.
Bu ülke fokur fokur kaynıyor.
Bir Türk-Kürt sürtüşmesi hepimizin sonu olur. Bugüne kadar başardıklarımız bir avazda sıfırlanır.
Bu ülkeyi gerçekten bölmek, gerçekten zarar vermek istiyorsak, böyle devam edelim.
İşte medyanın sınavı burada.
Haber verme aşkı veya vatanseverlik uğruna toplumu kışkırtan yayınlar yaparsak, sadece kendi bindiğimiz dalı keseriz.
İşte gerçek sınav karşımızda...
Milliyet, 31.10.2007
|