Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

03.30.. Barış duâsı: “Allah’ım kalplerimize sekineti indir!”

Hayat salt sokaktan ibaret değil elbette...

Ama hayatın kalbi orada atıyor işte... Camlarına bayrak asarak işleyen arabalar, pencerelerden sarkıtılmış bayrak ve flamalar, trafiğin sık sık durarak selamladığı bayraklı motosiklet veya taksi konvoyları... Sabah sabah askerlik şubelerinin önünde yığılmış heyecanlı gençler...

En küçük bir kıvılcıma hazır sıkılı yumruklar...

Ama bir de daha küçük haberler geliyor hayata dair. Bir düğün davetiyesi, bir bebek haberi, bir ameliyat, bir hastalık, sonra bir sela durduruyor sizi... Kundaklarla tabutlar kolkola! Geçiyor, akıyor hayat işte...

Yaşlandıkça şahinleşeceğime ,bir kedileşme sürecine girdiğimi düşünüyorum. Evcil, sıcağı seven, bir lokma aşım kaygısız başım misali küçük bir hayat bu... Çalan telefonlar, açılan mektuplar, dinlediğim haberler, kapıma gelen çocuklar, bana hep güzel şeyleri söylesin istiyorum. Serde annelik olduğu içindir belki: Savaşı istemiyorum.

Öte yandan bu cümlenin bugünlerde öyle uluorta söylenmeyecek bir cümle olduğunu da biliyorum. Dün akşamüstü Kabataş motorundan inerken karşılaştığım arkadaşımla da barış hakkında konuşurken ağzımızı ellerimizle örterek konuştuk mesela... Morali bozuktu. Üniversitede ders veriyor, öğrencileri amfiye bayraklarla gelmişler ve kendisinden sınırötesi operasyonu destekleyen bir konuşma istemişler... Ortadoğudaki işgale karşı her türlü eylem ve aktivizmin içinde olan antiamerikan ve antiamperyal çizgide bir kişi olduğunu yakınen bildikleri halde, istedikleri savaş çığırtkanlığını bulamayınca; “Hocam sizden utanıyoruz” demişler...

Halbuki aynı paralı üniversitenin paralı çocukları savaş startı verildiğinde eminim kaçacak delik arayacaklar ve yine eminim ki kapağı en kısa yoldan Amerika’ya ya da Avrupa’ya atacaklar... Baba parasıyla yapılan vatanperverliğin ömrü kısadır!

Öte yandan yaklaşık yirmi yıldır bizler daha rahat bir hayatı yaşamaya devam edelim diye ölen, hayatının baharında solan asker evlatlarımıza bakıyorum. Kim bilir ne hayaller, ne düşlerle bastıkları yirmi yaş sularına, ellerini bile değdiremeden göçüp gittiler... Hayatlarını adadıkları o büyük ideal: Vatan! Bu çocukları düşündükçe üzerine basarak yürüdüğümüz toprağa vereceğimiz büyük hesap geliyor aklıma...

Her şeye rağmen benim barıştan yana umudum var ve onu ölünceye kadar muhafaza edeceğim. Son seksen yıldır birbirine düşmemiş Türk ve Kürt halkları, elbette bu günleri de atlatacaktır diye düşünüyor ve umut ediyorum...

Niçin mi?

Çünkü günü beş vakte bölüp aynı suya ellerimizi uzatıyoruz da ondan...

Kıblemiz bir, Kitabımız bir, Allah bir, Hz.Peygamber bir de ondan... Ninnimiz, ağıtlarımız, türkülerimiz, şarkılarımız bir... Düğünde, yasta bir olduğumuz gibi camide ve mezarlıklarda da bir, beraber ve kolkolayız...

Bu küçümsenecek bir güç değil! Gazetecilerin, siyasetçilerin, sosyologların bilemediği, göremediği sessiz bir güç, bizi sarıp sarmalayan bir hava gibi kuşatarak içinde soluk alıp verdiğimiz bir “sekinet” asılı göklerden üstümüze... Şimdilik ve kıyamete kadar da bizi tutacak inşallah onun gücüdür...

Nedir bu savaş, para, iktidar, kariyer ve güç telaşındakilerin hesap edemediği güç? İpeksi, kırılgan, gürültülü sözleri olmayan bu güç nedir?

Bu: Annelerin duası ile avuçları nasırlı babaların alınteridir...

Dün gece 03.30’da çalan telefonla uyandım. Arayan Erzurum’dan Nilüfer kardeşim... Erzurum’lu kadınlar, gece duaya kalkıp, selamet için Allah’a el açacaklarmış, onu anlatıyor tane tane sesiyle... Onun her harfi gecenin içine bir billur gibi düşüp sessiz ve meleksi bir tanıklığa kaldırıyor tüm uyuyanları...

Sınır dışında ve sokakta karşılıklı olarak nabız hızı artan öfkeye karşı anneler, göğüslerindeki ak süt kadar tertemiz dualarla karşılık veriyor... Aylık dörtyüz milyon maaşla onurunu değil ama belini büken babalar öfkeli sokakların arasından bulabildikleri yollar üzerinden evlerine bir dilim ama helal ekmeklerini taşıyorlar...

Tepedekiler ve kavga üzerinden reyting artıran kan tüccarlarının tüm alengirli güçlerine karşılık bu tertemiz ve imanlı meleksi nefesler, bizler uyurken ayakta, sabahlara kadar gecelerin içinden gündüzler örüyor...

Yerdeki ekmek kırıntısını öpüp de alnına koyan eski insanların ne demek istediğini ben bu yaşımda çözüyorum... Helal lokması olmayanın elbette duası, elbette vatanı da olmazmış, anlıyorum...

Vakit, 27.10.2007

Sibel ERSLAN

28.10.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  "İsrail doğru örnek değil"

  Ağzı olan, bol bol konuşuyor...

  03.30.. Barış duâsı: “Allah’ım kalplerimize sekineti indir!”

  Tepkinin boyutu

  “Ben Atatürk’ü sık sık rüyamda görürüm”


 Son Dakika Haberleri