AKP hükümetine aslında en ağır eleştiri eski bakan Abdüllatif Şener’den geldi: Yeni hükümet yeniliğin gerektirdiği bir başlangıç yapamamıştır.
Bunun nedenlerinden biri belli. Bütün ülkeyi yoran tartışma konuları AKP’yi, başındakileri ve bütün hükümeti de yoruyor. Türban gibi bir konuya takılan ya da anayasa tartışmalarının ardından sürüklenen bir hükümetin kendisinden beklenen canlılığı göstermesi zordur.
***
Tayyip Erdoğan da yorulmuştur.
O da bir “muhtıra” atlatmış, genel seçimde beklentisinin üzerinde bir yükseliş yapmış ve en daraldığı mesele olan cumhurbaşkanı seçimini de istediği gibi tamamlamıştır.
Bu yorgunluğun atılması ve yeni hükümete oy vermiş olan ülkenin yarısının beklentilerinin karşılanabilmesi için en tepedekilerin, biraz geriye çekilip hep birlikte nerede ve nasıl durduğumuzu görmeye çalışması gerekir.
Bunu yapsalar zaten türban gibi bir konunun bu kadar abes noktalara sürüklenmesini engelleme iradesini gösterebilirlerdi. Bunu başaramadıkları gibi konunun İran ve Malezya örnekleriyle daha da ısınmasını ve ülkeyi germesini önleyemediler.
***
AKP ve Erdoğan’a oy verenlerin temel saiklerinden birinin “huzur” olduğu çeşitli araştırmalara da yansımıştı. Bu, konu ne olursa olsun ülkenin gerginlikten uzak tutulması talebini içeren bir tavırdır. Burada PKK terörünün sona erdirilmesi de önemli bir talep olarak görünmektedir. Cumhurbaşkanı Gül’ün makamına oturduktan sonra ilk yaptığı gezi için Güneydoğu’yu seçmesi de önemli bir işaret olarak alınmış ve geniş bir destek görmüştür.
***
AKP’nin tepesindeki yorgunluğun açık sonuçlarından biri de çok daha iyi yönetilebileceği halde anayasa hazırlık sürecinde yaşanan topallamadır.
Yorgunluk hızlı ve doğru karar vermeyi etkiler, tepkilerin yavaşlamasına ve sonuçta olayların peşinden sürüklenme durumuna yol açar.
Abdüllatif Şener, geçen beş yıllık süreci içinde bulunarak yaşadığı için bugünkü durumu daha açık görme imkânına sahiptir. Dışardan gelen eleştirilere karşı fazla açık olmayan Başbakan belki Şener’in uyarılarını dikkate alabilir.
Bunun karşılığı da sadece bir dönem önceki icraatıyla bir seçim kazanmanın ötesine geçebilmesi ve önümüzdeki beş yıl için Türkiye’nin önüne bir ana vizyon ve onun altını oluşturan diğer vizyonların konulmasıdır.
Bu noktada da hükümetin elinde Avrupa Birliği gibi somut bir hedef ve araç vardır, tabii eğer gerçekten kullanmak isterse.
Vatan, 1.10.2007
|