Millî Eğitim Bakanlığı bu yıl bazı pilot il ve pilot okullar belirleyerek, “Medya Okur Yazarlığı” dersini seçmeli olarak okutacak.
YASEM’in 4 yıl önce başlattığı ve 21 program olarak gerçekleştirdiği “GAZETECİLİK SEMİNERLERİ” nin bazı özel eğitim kuruluşları yanında Millî Eğitim Bakanlığı’ nın da sistematik olarak programları arasına almasını olumlu bir uygulama olarak değerlendiriyoruz.
Evet, medya gerçeğine bilinçli yaklaşmak gerekir. TV’nin aile ve çocuklarımıza verdiği zararları yine medyada çok sık aralıklarla çıkan araştırma sonuçları haberlerinden öğreniyoruz. Medya bu noktada hakperest davranıyor.
Konuya toptancı ve tepkisel yaklaşmanın anlamı da, faydası da yok. Hayatın gerçeklerine “tepki değil çözüm” mantığından yaklaşılmalıdır. Madem bu medya gerçeği hayatın her alanında var ve hep olacaktır, o halde bu realiteye “nasıl yaklaşalım?” diyerek çözüm aranması gerekir.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın “Medya Okur Yazarlığı” programını web sitesinden indirdim. Programın giriş bölümünde uzun uzun amaç ve gerekçeler açıklanmış. Bu açıklamalar arasında şu paragrafı paylaşmak istedim;
“Yapılan bilimsel araştırmalarda, Türkiye’deki televizyon izlenme oranının günde ortalama 4–5 saat olduğu görülmektedir. Bir kişi yılın %19’unu televizyon izleyerek geçirmektedir. Kişinin yılın %33’ünü uyuyarak, %33’ünü çalışarak, %14’ünü de bu etkinliklerin dışında kalan etkinliklerle geçirdiği göz önüne alındığında bu oranın oldukça büyük olduğu ortaya çıkmaktadır.
“Çocukların televizyon karşısında etkiye en açık, en hassas grubu oluşturduğu bir gerçektir. Çocuklar için, televizyon mesajlarına bu kadar açık olmanın diğer büyük bir tehlikesi de gerçeklik ile kurguyu ayırt edecek bir yaşta ve donanımda olmadıklarından dolayı, gördükleri her şeyi gerçeklik olarak algılayıp olabilirliğine inanmalarıdır. Bilimsel araştırmaların düzenli olarak 2–2,5 yaşında televizyon izlemeye başladıklarını ifade ettikleri çocuklar için, bunun ne kadar vahim bir durum olduğu da ortadadır.
“Yapılan bazı araştırmalar ülkemizde çocukların televizyon izleme konusunda oldukça özgür olduklarını ortaya koymaktadır. 6–17 yaşları arasındaki çocuk ve gençler günde ortalama 3–4 saat televizyon izlemektedirler.
“Yine aynı yaş grubundaki çocuk ve gençlerin okul dışındaki birinci etkinliği televizyon izlemektir. Çocukların yılda yaklaşık olarak 900 saatini okulda, 1500 saatini ise ekran karşısında geçirdiği düşünüldüğünde durumun ciddiyeti daha da belirginleşmektedir. Ülkemizdeki çocukların %82’si televizyon izleme, istediği programı seçme ve istediği kadar ekran başında kalma kararlarını kendilerinin verdiğini söylemektedirler.”
Medyayı takip etme bilinci, her insana lâzım. Bilinçli bir insan kolay kandırılmaz. Bilgilerin doğruluğunu ayırt edebilecek hale gelir. Teknolojinin, aletin suçu olmaz. Kullanmasını bilmek, doğru yerde kullanabilmektir önemli olan.
Medya okur yazarlığı programının içeriği oldukça zengin hazırlanmış. Süre bütçelemesinin yeterli olup olmadığı gözden geçirildi mi bilemiyoruz.
Programın alt başlıklarında okuma hızını arttırmayı amaçlayan bir bölüm yok. Halbuki insanların okuma hızı yetersiz olduğundan kitap okuma yerine televizyon ekranına kilitlendiği ve dolayısıyla beynini ekrana teslim edip pasifize olduğu bir gerçek.
İnternetten bilgiye erişimde de yine okuma özürlüler bilginin doğruluğunu ayırt edecek yetkinliğe sahip olmadıklarından, okumadan indirip yazıcıdan çıktı almak gibi kolaycılığa kaçıyorlar. Çocuklar da ödevlerini hep bu şekilde yapıyorlar.
Sonuç olarak programı olumlu buluyor, pilot okullarda değil, en kısa zamanda bütün okullarda uygulamaya geçilmesini öneriyoruz.
Konuya YASEM’in hatırlatıcı öncülük ettiğini düşünüyor ve mutlu oluyoruz.
[email protected]
|