“Ben doğrusu bu sivil anayasayı hiç içime sindiremiyorum. Bugüne kadar yapılan anayasalar başka bir anayasa mıydı? Hepsi sivil anayasaydı. Anayasa mutlaka yansız ve bilimselliğe dayanan, geniş kapsamlı bilim adamları tarafından yapılmalı.
Siyasetin dışında olmalı, siyasi bir tandansa yandaş olmamalı.” İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak’ın hazırlanmakta olan sivil anayasa hakkındaki görüşleri böyleymiş. Türkçesini anlamakta zorluk çeksek de, sayın rektörümüzün “Anayasayı siyasetçiler yapmasın, biz yapalım” demek istediği anlaşıyor.
Normal olarak, üzerinde yazı yazmaya değecek bir cümle değil bu. Hani koskoca profesöre yakıştıramasanız da, “Ehh, bu da onun fikri” der geçersiniz. Ama dün baktım, bazı köşelerde, Parlak’ın bu konuşmasının diğer rektörler tarafından bir “işaret fişeği” olarak algılanmasını isteyen yazılar çıktı. 28 Şubat günlerinin üniversitelerini özleyen kimi zevat, “Hadi, siz ne duruyorsunuz; Ak Parti’nin taslağına karşı hep birlikte saf tutsanıza” diye çağrılar yapıyor diğer üniversitelere...
Tabii o zaman sizin de, bu zavallı ve talihsiz demeci dikkate almama gibi bir lüksünüz kalmıyor.
* * *
Siyasetin dışında olan, siyasi bir tandansa sahip olmayan bir Anayasa nasıl bir şeydir acaba? Sayın Parlak bize dünyada bir tane “siyasetin dışında” Anayasa gösterebilir mi? Ya da kendisi böyle bir şeyin mümkün olabileceğini düşünecek kadar siyaset biliminden habersiz olabilir mi?
Sanmıyorum. Bütün önemli konularda “Aman bu işe siyaset bulaşmasın” deyip duranlar, aslında “aman bu işe halk bulaşmasın” diyecekler, ama onu diyemedikleri için ayni fikrin kibar bir söyleniş biçimi olarak “siyaset bulaşmasın” diyorlar.
Anayasa sadece bir siyasi belge değil, bütün belgelerin en siyasi olanıdır. Bir toplumu oluşturan katmanların eğilimlerin ve hatta kişilerin bir arada yaşama iradesini ve kurallarını ortaya koyduğu için, o toplumun hangi ortak ilkelerde birleştiğini; nasıl bir yönetim yapısı içinde barış içinde bir arada yaşayabileceğini formüle ettiği için böyledir bu. Siyaset eğer bütün bu tercihleri de dışında bırakıyorsa geriye siyaset adına ne kalır acaba?
Dolayısıyla karşı karşıya olduğumuz tercih, Anayasaya siyasetin bulaşıp bulaşmaması değil, hangi siyasetin bulaşacağı. Ya halkın oylarıyla gelen Meclis’in oluşturduğu siyaset bulaşacak; ya da bürokratik elitin siyaseti... Şimdiye kadarki anayasalar bürokratik oligarşinin siyasi çıkarları doğrultusunda hazırlandı; bu defa becerilebilirse, halk çoğunluğunun siyasi tercihleri doğrultusunda bir anayasa hazırlanacak. Acaba, Parlak’ın asıl içine sindiremediği bu olmasın?
Bugün, 16.9.2007
|