30 Ağustos törenleri ve resepsiyonundan gelen haberlere göre, devlet zirvesindeki gerginlik kısmen yumuşamış görünüyor.
Öyleyse iyi…
Umarız komuta heyeti, cumhurbaşkanı-hükümet-idare arasındaki ilişkilerin “çatışma hattı” üzerinden yol alamayacağını tam anlamıyla kavrar. Demokrasinin kurallarını, yeni Cumhurbaşkanı’nı ve yeni dönemi içine sindirir. Böylece ülkenin önü açılmış olur ve asker kendi içinde zihni bir yenilenme hamlesine yol verir.
Akıntıya kürek çekmek istemeyiz ama bu konuda, hâlâ altının çizilmesi gereken iki nokta var.
Birincisi şu:
Genelkurmay Başkanı, yemin törenine neden gelmediklerine ilişkin bir soru üzerine, “bunları tekrar söylemek istemiyorum, söyledik bizim prensiplerimiz, değerlerimiz var…” demiş…
Bu yanıtı nasıl yorumlamalıyız?
Eğer yanıtın hakkını verecek olursak, “kendi değerlerimiz, prensiplerimiz var” sözünden, bir kurumun, devlet kurallarından farklı ve öte iç kuralları olduğunu anlamamız gerekmez mi?
Bu mantığa göre Türk Silahlı Kuvvetleri’nin devlet kurallarını aşan, onlarla ters düşebilen kendisine has kuralları, prensipleri, kanun yorumları olabilir.
Bu mantığa göre devletin kimi kanun ve kuralları askeri kararlara ve askerin eğilimlerine göre sürekli olarak yeniden yapılandırabilir.
Nitekim İç Hizmet Kanunu’nun kimi maddelerini, anayasaya aykırı kimi eylemleri yapmak, örneğin muhtıra vermek için kullanmıyor mu? Beteri, Kenan Evren ve arkadaşları 1982’de aynı kanuna dayanarak, bu kanunu kuşatan anayasayı yürürlükten kaldırmadı mı, darbe yapmadı mı?
Biliyoruz kimileri bu durumu doğal karşılıyor.
Ama çoğunluk bu durumdan rahatsız oluyor.
Sivil mantık bu hali, askeri vesayet düzeni ya da vesayet demokrasisi olarak adlandırıyor…
Evet yumuşama iyi…
Ama demokrasi açısından sorun orta yerde duruyor…
Orta yerde duranın üzerinde durmak gerekir…
Altı çizilmesi gereken ikinci nokta da yine 30 Ağustos resepsiyonuyla ve yine demokrasi meselesiyle ilgili…
30 Ağustos Zafer Bayramı ulusal bir bayram, bu ülkede yaşayan herkesin bayramı…
Bu bayramın resmi resepsiyonunda ev sahibi olan Genelkurmay Başkanlığı, TBMM’de grubu olan bir siyasi partinin mensuplarına, DTP milletvekillerine davetiye yollamadı.
Daha doğrusu bu siyasi partiyi, mensuplarını ve milletvekillerini akredite saymadı.
Bir devlet kurumunun halkın oylarıyla meclise gelmiş, toplumun belli bir kesimin taleplerini taşıyan ve bu kesimi temsil eden bir siyasi partiye siyasi tavır alması, bu siyasi partiyi gayri meşru ilan edecek bir tutum içine girmesi, demokratik düzenlerde kabul edilemez bir durumdur.
Demokrasilerde siyaset sorunları çözen yer olarak kabul edilir.
Bunun içindir ki siyasetin yasal ve meşru çerçevesi, her tür siyasi partiyi ve onların üzerinden siyasi hareketleri sistem içine taşıyan, törpüleyen, diğerleriyle etkileşim içine sokan bir işlev görür.
Bunun içindir ki siyaset alanı itaat, hiyerarşi, fayda mantığına göre çalışmaz, sivil dünyanın eşitlik, özgürlük, adelet ilkelerini şiar edinir.
Yeni Şafak, 1 Eylül 2007
|