Avrupa mekteplerinde okumuş aristokratik Osmanlı Kızı Latife Hanım, evlenmeden önce başını örtmüyordu. Evlenince, başını örttü, büyük bir ihtimalle Gazi’nin isteğiyle... Gazi tabii tesettüre inanmıyordu ama Türkiye’de o günkü ortam “Gazi’nin eşi”nin öyle olmasını gerektiriyordu.
Hatta Gazi’nin kendisi, mesela, Mart 1923’te Konya Kızılay Kadınlar Şubesi’nde konuşurken “dinimizin emrettiği tesettürün hem hayata hem fazilete uygun” olduğunu söylüyor, çarşafı da, fazla serbest kadın kıyafetlerini de eleştiriyordu. İyi örnek, Latife idi; çarşaf yok, peçe yok, yüzü açık, başı kapalı ama kaç göç yapmayan, topluma katılan, erkekle eşit kadın...
Zaten meselenin asıl modern tarafı, kaç göçün kalkması, kadının erkekle eşitlik bilincine ulaşması ve toplumsal hayata katılmasıdır...
Şapka devrimi yapıldığında Gazi de kalpağını çıkarıp şapka giyecekti ama Latife Hanım’la boşanmışlardı. Latife Hanım artık kendi hayatında başı açık yaşayacaktı.
Kemalist devrimin kadın kıyafeti hakkında özlemleri vardır ama hiçbir yasak koymamıştır. Genel Batılılaşma sürecinde yüksek sınıflara mensup kadınların başları açıktı.
Tarihi gerçek budur.
Atatürk’ün eşinin ya da annesinin kıyafetine “referans” yaparak bugün başörtüsünü savunmak ya da başı örtmeyi kötülemek yanlıştır! Başbakan böyle konuşmakla yanlış yapmış, yanlış “referans” seçmiştir. Kemalizmin idealindeki kadının başı açıktır; bu bir gerçektir. Bu gerçeğe “referans” yaparak başörtüsünü veya türbanı aşağılamak, yasaklamak da yanlıştır.
Referansların çağımıza ait olması lazımdır.
Çağımızda kıyafet tamamen kişisel özgürlükle ilgilidir. Bu özgürlüğün “referans”ı çağdaş insan haklarıdır, 1920’lerde “hürriyet-i şahsiye” denilen kişisel özgürlükler anlayışıdır.
“Atatürk’e referans” konusunda iki yaygın sorunumuz var: Biri Atatürk’ün hangi dönemde neyi yaptığına bakmamaktır, onun ‘tarihselliğini’ göz ardı ederek böylece sosyalist, liberal, otoriter, doğucu, batıcı türlü çeşitli Atatürk’ler yaratmaktır.
Öbür yanlış, Atatürk’e referansta bulununca bunun hukukun yerine geçeceğine, hatta hukuktan da üstün bir norm oluşturacağına inanmaktır!
“Özelleştirme Atatürkçü ekonomiye aykırıdır” diyen yargı metinleri gibi!
‘Kurucu karizma’yı hâlâ hukukun üstünde tutan böyle anlayışlarla hukuk devleti olunamaz!
Milliyet, 21.8.2007
|