*Gül cumhurbaşkanı olduğunda Çankaya’da türban olmayacak mı? TSK’nın prensipleri, sistemi bu konuda nasıl çalışacak?
Tahminime göre, Abdullah Gül’le askerler bu işi oturup konuştular. Çünkü sorun karşılıklı konuşmamaktan çıkıyor. Hep Başbakan Erdoğan’la Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın İstanbul’da Dolmabahçe’de buluşup ne konuştukları merak ediliyor ya... Bence Ankara’da da yakın zamanda Gül’le askerler arasında gizli zirveler gerçekleşti. Askerlerle siviller arasında diyaloğun açılması ve daha sağduyulu hareket edilmesi adına Gül’le askerler arasında önemli konuşmalar yapıldı. Yani bu ülkenin yakın zamanda başka Dolmabahçe’leri de oldu. Oturup konuştular ve bazı krizler olsa da, beraber yaşayabilme üzerinde anlaştılar. Yani, ‘Sen benim bazı tavırlarıma müsaade et, ben de senin bazı tavırlarına müsaade edeyim’ şeklinde anlaştılar. Ama asker türbanda geri adım atmayacak. Yaşar Paşa devletin işlerinin yürümesi için Gül’le rutin trafiğini sürdürecek ama bazı davetlere de gitmeyecek, türbanla ilgili duruşunu sergileyecek. Bu arada Gül’ün atayacağı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri’ne de dikkat etmek lazım. Gül, cumhurbaşkanı olarak çok şaşırtacak bizi.
*Nasıl şaşırtacak?
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği önemlidir. Bu kişi AKP’li olmayacak. Gül’ün kafasında askeri çevreden birini atamak bile var. Yakınlarından biliyorum, çok iyi bir ismi ataması söz konusu. Ankara’nın, askerin kabullendiği, ayakta alkışlayacağı bir markayı getirecek oraya. Böylece Gül askere, ‘Sizinle işbirliği içinde çalışmak istiyorum’ mesajını verecek. Aslında Gül beş senedir başbakanlık ve dışişleri bakanlığı yaptı. Orduyla inanılmaz ilişkileri vardı. Askerin AKP’de en iyi ilişkisi Gül’leydi. Gül, bir ay içinde defalarca Genelkurmay’a giderdi. Bir konuyu özel konuşmak için giderdi oraya. Irak’la, güvenlikle ilgili meseleler olduğunda, bizzat kendi gider Yaşar Paşa’yla görüşürdü. Gül’ün devlet adamlığıyla ilgili bir sorun yok askerlerde. Türbanla ilgili rahatsızlık var.
*Gül’le ilgili bir sorun yoksa, Genelkurmay neden cumhurbaşkanlığı seçimlerine böylesine açık ve keskin bir taraf olarak karıştı?
Ben de bu soruyu sordum onlara. ‘27 Nisan bildirisinde cumhurbaşkanlığıyla ilgili ifadeler yoktu. O bildirinin Abdullah Gül’le alakası yok. O bildiri rejimle ilgili. Biz rejimle ilgili olarak harekete geçtik. Bizim isimle değil, rejimle ilgili problemimiz var’ dediler. Abdullah Gül’le meseleleri yok. Olsa, beş senedir zaten problem çıkarırlardı.
*Gül’ün cumhurbaşkanlığını rejime tehdit olarak görmediler mi? 27 Nisan muhtırası Gül’ün adaylığına karşı verilmedi mi?
Ama o muhtıra 22 Temmuz seçimlerinden önce verildi. Şimdi seçim sonucuna bakarak da durum değerlendiriliyor. Gül’ün cumhurbaşkanlığına gelmesine çok bayılmıyorlar ama onunla beraber yaşayabilmenin senaryolarını da değerlendiriyorlar. ‘Kendi doğrularımızdan geri adım atmadan onunla nasıl beraber yaşayabiliriz, pozisyonumuzu nasıl dik tutarız’ın hesabını içindeler. Cumhurbaşkanı’nın 29 Ekim resepsiyonuna ilişkileri çok germemek adına ya usulen gelecekler ve kısa süre kalıp gidecekler. Ya da o anki dengelere bağlı olarak, türban meselesinden dolayı Köşk’e hiç gelmeyecekler. 30 Ağustos resepsiyonuna gelince... Askerler zaten eşi türbanlı olanlara davetiye göndermiyor.
*Cumhurbaşkanına eşli davetiye göndermeyecek mi asker?
Göndermez. Yaşar Paşa daha yeni ‘bizim prensiplerimiz var’ dedi. Gül yerine Vecdi Gönül, Murat Başesgioğlu gibi biri uzlaşmayla cumhurbaşkanı olsun deniyordu ya... Durum hiç öyle değil. Asker şunun farkında. AKP’den biri cumhurbaşkanı olduğu sürece, Köşk hep kriz noktası olacak. Çünkü eşinin başı açık olsa da, AKP’li bir cumhurbaşkanı, eşi türbanlı olan siyasetçilere 29 Ekim’de paşa paşa davetiye gönderecekti. Eeee? Esas sorun kamusal alan sayılan Köşk’te cumhurbaşkanının davetine türbanlıların gelip gelmemesi değil miydi?
Radikal, 20.8.2007
|