Bir toplulukta, benim de şahit olduğum, uzun süren bir “faiz neden yüksek” tartışması sonrasında, aklımda kalanları ve özellikle parlak olma-fazla risk primi ödeme paradoksunu sizlere aktarmak istiyorum. Detayları maddeler halinde aktaracağım, sonrasında sonuçları birlikte tartışalım.
1- İddia edildiği gibi bir sistem genel olarak iyi olma yolunda ilerliyorsa her şeyden önce faizin düşmesi, yani sisteme para sokanların düşük risk primi talep eder hale gelmeleri gerekir.
2- Dünyanın en yüksek faizinin ödendiği bir ortamda kimse, “Buranın geleceği çok parlak” diyemez.
Faiz hastalık belirtisi
3- Aklınıza şu soru gelebilir: Faiz bugün için yüksektir ama uzun vade çok parlak olabilir. Buna katılmıyorum, eğer beklentiler gerçekçi ise bu beklentiler doğrultusunda talep edilen risk priminin bugünden dünya standartlarında düşmesi gerekir.
4- Tarihte birçok belgeye, hatta kutsal kitaplara bile “haram” tespitiyle giren ve modern ekonomistlerin katalizör veya dengeleyici olarak tanımladıkları faiz dinamiği, ekonomideki hastalığın belirtisidir. Faiz yüksekse “iltihap” var demektir.
5- Hastalık, daha doğrusu sistemdeki “iltihap” yayıldıkça faiz artar, hastalık azaldıkça faiz düşer. Geleceği çok parlak denen bir yerde, bu beklenti objektif kriterler ile hayata geçiyorsa, faiz mutlaka düşer. Düşmediği fakat diğer bileşenlerin olumlu etkilendiğinin iddia edildiği bir yapıda, yaşananlar sübjektif kriterlerle ortaya çıkmış demektir.
Mucize değil soygun
6- Hastalığın her zaman gerçek olması da gerekmez, sanal ve beklenti kırılması odaklı da olabilir. Sebebi çok açıktır, sağlıklı bir ortamda ülkede paralarını tutmak isteyenler düşük risk primi talep eder. Ortam bozuldukça risk primi istekleri artar ve sonunda, onları davet etmemenize rağmen sistem öyle kurulduğu için, aynen 2004’teki gibi, bütçenizin yarısını onlara aktarır hale gelirsiniz.
7- Faiz bir ekonominin dengeleyicisi gibi görünse bile aslında sistemi kuranların kurnazlığı sonucu dengeleyen konumunda sistemdeki varlığı emen bir yapıdır. Faizin yüksek olduğu bir yapıda adil bir ekonomik paylaşımdan bahsedilemez.
8- İddia edildiği gibi sistem iyi olma yolunda ilerliyorsa her şeyden önce faizin düşmesi, yani sisteme para sokanların düşük risk primi talep eder hale gelmeleri gerekir.
9- Bir yapının geleceğinin çok parlak olduğu “pompalanarak”, menkul, gayrimenkul değerleri prim yapıyor ve aynı anda faiz düşmediği için bu yapının ana unsurları fazla risk primi ödemek zorunda kalıyorlarsa, orada adı “ekonomik mucize” olan bir soygun var demektir.
Yüzde 13’ün altına inmedi
Sonuç: Bu toplantı sonunda net bir soru aklıma takıldı ve kaldı: Eğer iddia edildiği gibi bu ülkenin geleceği her anlamda çok parlaksa, son 5 yılda mucizeler yaratıldıysa, ülkedeki menkul-gayrimenkul değerler ülkenin geleceği çok parlak diye prim yapıyorlarsa, çok kısa süre içinde faizin de parlaklığa uygun bir noktaya gelmesi gerekmez mi?
Not 1: Faizin sistemin diğer bileşenleri ile uyumlu bir noktaya gelmediği her durumda talebin gerçekliğinden ve devamlılığından şüphe edenler haksız denebilir mi?
Not 2: Geleceği parlak bir Türkiye’de faiz grafiğinin çoktan yüzde 13’ün altına gelmesi gerekirdi. Paradoksun hayata geçmiş halini faiz
grafiği üstünde görselleştirip sorgulayabilirsiniz.
Referans, 5 Ağustos 2007
|