Dün açıklanan Yüksek Askeri Şûra kararlarının bir bölümü şöyle..
Aynen Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden aldım: “... Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarını sarsacak şekilde, disiplin bozucu hareketlerde bulunan 13, irticai tutum ve davranışları nedeniyle 10 personel olmak üzere toplam 23 personelin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılmasına karar verilmiştir.”
Açıklama bu.
Açıklamanın bir de kanuni dayanağı olması gerekir değil mi?
Bakalım, kanun Yüksek Askeri Şûra’ya böyle bir yetki vermiş mi?
Türk Silahlı Kuvvetler Personel Kanunu’nun 50. maddesi şöyle:
“Madde 50 – (Değişik: 7/7/1971 - 1424/18 md.)
(Değişik birinci fıkra : 28/6/2001 - 4699/7 md.) Kadrosuzluk, yetersizlik, disiplinsizlik veya ahlâkî durum veya (d) bendindeki suçlardan hükümlülük nedeni ile aşağıda belirtilen esas ve şartlar dahilinde subaylar hakkında Silahlı Kuvvetler’den ayırma işlemi yapılır.”
Değişe değişe bir hal olmuş ama, sonuçta kanun çok net..
TSK’dan ayrılmayı, 5 değişik ana başlık altında toplamış.
a) Kadrosuzluk.. b) Yetersizlik.. c) Disiplinsizlik.. d) Ahlâkî durum. e) Belli suçlardan mahkûmiyet.
Yukarıya alıntıladığım YAŞ kararında, ihraç edilen 13 kişinin gerekçesi, kanundaki “disiplin bozucu hareketlerde bulunma” başlığı altındaki sebep..
Peki aynı YAŞ kararında, ihraç edildiği belirtilen 10 kişiye gerekçe gösterilen “irticai tutum ve davranışları” ifadesinin kanunda yeri var mı?
Ben bulamadım..
Belki başka bir kanunda “irticai tutum” ifadesi yer alıyordur diye, tüm mevzuatta tarama yaptım.
Hayır, “irtica” diye bir şey geçmiyor, Türkiye Cumhuriyeti kanunları arasında.. Böylece anlıyoruz ki, “irticai tutum ve davranışları nedeniyle” gerekçesi, kanunu dayanaktan yoksun bir gerekçe..
Tamamen keyfi bir gerekçe..
Kimbilir; böyle bir gerekçenin kanunda olmadığını gören bir görevli mi, yoksa durumdan vazife çıkaran kartel editörleri mi, birçok haber sitesinde ise gerekçe şöyle gösteriliyor: “Ahlâkî durum” sebebiyle..
Haydaaa.
YAŞ’ın açıklamasında “irticai tutum ve davranışları nedeniyle” deniliyor.
Kartelin açıklamasında “ahlâkî durumu” sebebiyle deniliyor!
Hangisi doğru acaba?
Yoksa ikisi de mi doğru değil..
Üstelik, “irticai tutum ve davranışları” gerekçe gösterilerek suçlanan insanlar, genelde ahlâkî açıdan çok güçlü olurlar..
Dolayısıyla bir kimseye “irticai tutum ve davranış”ta bulunmakla itham ediyorsanız, onlarda “ahlâkî durum” sebebiyle bir zaafiyet olmaması gerekir!
Görüyorsunuz işte, işe bir kere yanlış başlanılınca, onlarca yanlış çıkıyor karşınıza.. Her şey ayan beyan ortada ki; bazı subaylar, inançları sebebiyle, aile hayatlarındaki dini gerekliliklere verdikleri önem sebebiyle TSK’dan ihraç ediliyorlar.
Ve buna, yasal kılıf uydurulmaya çalışılıyor.
Aslında yapılması gereken, bu subaylar bir suç işliyorlarsa, yargılanmaları ve sonucuna göre TSK’dan ihraç edilmeleri veya kalmalarının sağlanması.
Ama biliniyor ki; yargılama noktasında deliller tartışılırsa, bu subayların kınanacak, yanlış olarak görülecek bir hareketleri yok.
O zaman işin kolayına kaçılıyor ve Anayasa gereği itiraz imkânı olmayan, YAŞkararı ile, sorgusuz sualsiz atılıyor subaylar.
Kanundaki gerekçenin ne olduğuna bile bakmıyor, ihraç kararını imzalayanlar.
Evet; Anayasa’nın 125. maddesindeki, YAŞ kararları aleyhine yargı yoluna gidilemeyeceğine dair hüküm, bu hukuksuz işlemleri teşvik ediyor.
Temennimiz, dün göreve başlayan TBMM’nin, yargı denetimini kapalı tutan hiçbir idari işlem bırakmayacak şekilde Anayasa değişikliğini yapıp, “ihraç sebebini bile öğrenemeyen subaylar” vakıasına son noktayı koyması..
Düşünebiliyor musunuz; yıllarınızı verdiğiniz işinizden (Ki, subaylığı sıradan bir iş olarak da göremezsiniz. Onun manevî yönleri de vardır) gerekçe bile bildirme ihtiyacı hissedilmeden, aniden atılıyorsunuz..
Ve “niçin” diye bir soru bile soramıyorsunuz?
Bir Hukuk Devleti’ne yakışır mı böyle bir durum?
Disiplinsizlik deniliyor.. Ahlâkî durum deniliyor.. İrticai eylem deniliyor.. Kafalar karıştırılıyor, gerçeği bir türlü öğrenemiyorsunuz.
Kimbilir; belki de bir üstünüzdeki kişi ile görüş ayrılığınız, bu kılıflar ile sizin görevinizden ihracınıza sebeb oluyor!..
Bunu da bilemiyorsunuz.
Çünkü YAŞ kararlarına yargı denetimi yok!..
Ne sivil yargı denetimi.. Ne de askeri yargı denetimi!
Katile bile var da, “irtica” zanlısına yok... Kanunda geçmeyen “irtica” zanlısına!.. Ne büyük bir suç ise bu “irtica”!
Dilerim, kanunda olmayan suçtan, artık bu TBMMile kurtuluruz. Bir sonraki YAŞ’ta, yargı yolu kapalı kararlar yerine, “itirazı mümkün” kararlarla tanışırız artık.
Vakit, 5 Ağustos 2007
|