“Atatürk inkılapları” deyince hepimizin aklına Atatürk (1923-1938) döneminde yapılan reformlar geliyor. Cumhuriyetin kuruluşu... Hilafetin kaldırılması... Latin alfabesine geçiş... Saat, takvim ve ölçülerde Batı standartlarının kabulü... Medeni Kanun... Soyadı Kanunu ve diğerleri...
Bu reformların bazıları eleştirilmiştir: Mesela kalkınmayla Latin alfabesinin hiçbir ilişkisi yoktu. Japonya ekonomik atılımını yaparken Latin alfabesini mi kullandı?
Öte yandan, o eleştirileri yapanlar da dahil olmak üzere vatandaşlar bu inkılapları benimsedi. Uysa da benimsedi, uymasa da!
Örneğin ‘ paşa’ deyip duruyoruz. Bu yaptığımız ‘lakap ve unvanların’ kaldırılmasına ilişkin 1934 tarihli kanuna aykırı. Ama kimse, “Bu kanunu lağvedelim” demiyor.
Gelelim ‘ Atatürk ilkeleri’ne...
Bir arkadaşıma sordum: Atatürk ilkeleri nelerdir? Saymaya başladı: “Laiklik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, devletçilik, devrimcilik ... Kaç etti? Beş... Bir tane daha vardı... Neydi yahu?” Halkçılık mı? “Hah, evet halkçılık.”
Vaziyete bakar mısınız?
Atatürk ilkeleri denince insanlar hep o altı maddeyi saymaya çalışıyor. Nedir bu altı madde? Çok açık: CHP’nin ‘6 Ok’u...
Yani bir kişi, “Atatürk ilkelerine bağlıyım” dediği anda “CHP’nin ilkelerini benimsiyorum” demiş oluyor.
Milletvekili yemininin bir bölümü nasıl?
“... Atatürk ilkelerine bağlı kalacağıma... namusum ve şerefim üzerine ant içerim. “
Çok tuhaf bir durum.
Seçimlerde CHP ile kıyasıya yarışan AKP MHP ve diğer milletvekilleri Meclis’e geldiklerinde Atatürk kisvesi altındaki CHP ilkelerine bağlılık yemini edecek!
“Laiklik” anayasanın değişmez maddesi. “Cumhuriyet” zaten devletin biçimi.
Diğer ilkeler ise siyasetin ve ekonominin alanına giriyor. Mesela niye “Devletçi” olacakmışız? Liberalizmi savunamayacak mıyız? Ben milletvekili olsam, asla “Devletçilik” üzerine yemin etmek istemem.
“Halkçılığın” günümüzdeki anlamı ne? Tarihten bihaber olanlar, bu ilkenin “ Halkımı seviyorum “ demek olduğunu sanıyor. İşin komiği, aynı halk, arkadaşların tutmadığı partiye oy verince “cahil cühela takımı” oluveriyor.
Ya “Devrimcilik”? 2007 yılında kim, kime karşı “devrim” yapacak? Söyleyin de öğrenelim.
Bu çelişkiler ve tuhaflıklar, Atatürk adeta bir fetiş haline getirildiği için ortaya çıkıyor.
Ancak bir taraf “gelin şu ülkeyi normalleştirelim” dedikçe, diğer taraf daha da keskinleşiyor.
Örnek mi? Genelkurmay 2. Başkanı Org. Ergin Saygun, 1 Haziran günü Atatürk’e ilişkin olarak şöyle demişti: “‘Allah O’nu başımızdan eksik etmesin. Allah O’na uzun ömürler versin.” Amin!
Sabah, 1 Ağustos 2007
|